MEHMET AKİF’İ İYİ TANIMAK VE ANLAMAK
Nice insanlar vardır; doğar, yaşar ve ölürler. Bazıları da vardır ki doğar, yaşar fakat ölmez, ebedi olarak yaşarlar. Onlar bedenen ölürler, ama insanların gönlünde sonsuza kadar taht kurarlar. M. Akif’i iyi anlamak ve söylemlerine kulak vermek, onun sevdasını onurlandıracak, gönüllerde daha da yaşatacaktır. Nice medeniyetler kurmuş aziz milletimizin yakın ve uzak tarihi, gönüllerde yaşayan birçok şahsiyetle doludur. İşte bunlardan biri, belki de en büyüklerinden biri, kendisini her zaman iftiharla andığımız Milli Şairimiz Mehmet Akif ERSOY’dur.
Hayatı bizim için örnek alınacak davranışlarla dolu olan bu büyük şahsiyeti, satırlara sığdırmak elbette mümkün değildir. Ancak hayatından kesitler ve söylemleri bize ışık tutacak, ufkumuzu biraz daha genişletecektir.
Birçok ülkeleri gezen; doğuyu da, batıyı da en iyi şekilde tanıyan Akif son derece doğru, isabetli tahliller yapmıştır. Bazı mısraları yanlış anlaşılarak, medeniyet düşmanı gibi sıfatlarla itham edilen Milli Şairimiz, kendilerine medeni diyenlerin hepsinden daha da medenidir.
“Doğrudan doğruya Kur’an’ dan alıp ilhamı,
Asrın idrakine söyletmeyiz İslamı”
mısraları bu görüşü doğrulamıyor mu?
Akif’in sevmediği, nefret ettiği ve hayatı boyunca mücadele ettiği iki tip insan vardır. Bunlardan birincisi; milli ve manevi değerlerine tamamen sırt çevirip Avrupa’nın her türlü gayri ahlaki yaşam tarzını baş tacı edenlerdir. Akif bunu eleştirirken;
“Zumlu alkışlayamam, zalimi asla sevemem,
Gelenin keyfi için, geçmişe kalkıp sövemem
Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam
Hele Hak namına, haksızlığa asla tapamam
Yumuşak başlı isem, kim demiş uysal koyunum
Çekmeye gelmez fakat, belki kopar boynum “
diyordu.
Sevmediği ikinci tip insan ise; İslamı hiç bilmedikleri halde kendilerini çok dindar zannedip din ile bağdaşmayacak hareketler yapan sözde sofu, ya da softa olarak adlandırılanlardır. Akif bu kişilere de;
“Çalış dedikçe şeriat,çalışmadın,durdun;
Onun hesabına birçok hurafe uydurdun
Sonunda birde (tevekkül) sokuşturup araya
Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya.
İnmemiştir hele Kur’an , bunu hakkıyla bilin
Ne mezarlıkta okumak, nede fal bakmak için
mısralarıyla yeriyordu.
Müslümanların dağınık bölük pörçük ve perişan halleri, batı karşısında geri kalışları Akif’i derinden yaralıyordu. Bu nedenle kurtuluş reçeteleri arıyor, Müslümanları başarıya ulaştıracak yollar bulmaya çalışıyordu. Sonunda da kurtuluşun; birlik ve beraberlikte olduğuna kanaat getirerek bunu şu mısralarla en veciz şekilde dile getiriyordu.
“Girmeden tefrika, bir millete, düşman giremez
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez”
“Tefrika” yani “ayrılık”! İşte Müslümanları dün de, bugün de perişan eden hastalık! Akif bilim için, teknik için Avrupa’ya , Amerika’ya; her yere gidilmesini savunmuş, onların ileri oldukları sahada örnek alınmalarını istemiştir.
Avrupa gezilerinin birinden döndüğü günlerde, arkadaşları neler gördüğünü sordukları zaman, Akif Şu veciz sözü söylüyordu: İşleri dinimiz gibi sağlam işimiz dinleri gibi gevşek.
Başka söze ne gerek var. O, Müslüman Türk Milletinde görmek istediği olumlu davranışları avrupalıda görüp, bu sözü söylüyordu ve de üzülüyordu.
Akif milletini seven, özü sözü bir, son derece doğru bir insandır. Kurtuluş Savaşında milli kuvvetlerin yanında yer almakla kalmamış, yazılarıyla, konuşma, vaaz ve hutbeleriyle halkı cephelere koşturmuş, Milli Mücadelenin görünmeyen kahramanlarından biri olmuştur.
Bu milletin Akif’ten alacağı daha pek çok söz, fikir, aksiyon ve manevi yönler vardır.
Eser ve düşünceleri ile her zaman yeniden doğan bir fikir, sanat, aksiyon ve dava adamı olarak O’nu anmak, anlamak gerekecektir. Bu yüzden Akif’i bir kez daha rahmetle, hayırla yad ediyoruz.
Allah rahmet eylesin,mekanı cennet olsun.
İlhan KOÇ
GÜRPINAR FATİH CAMİİ