http://www.egitimbirsen.org.tr
Ülkemiz önemli ve tarihi bir dönemeçte bulunmaktadır. Bu dönemeçte sivil toplum örgütü olan sendikaların belirleyeceği tavrın son derece önemli olduğu da bir gerçektir. Bir yanda içi boşaltılan bankalar ve onların devlet içindeki işbirlikçi çeteleri, bir yanda yapay gündem oluşturarak, tüyü bitmedik yetimin hakkı olan ülke kaynaklarını, kendilerine akıtan RANT çevreleri, bir yanda insanımızı, özellikle gençliğimizi psikolojik ve ruhsal bunalıma itmeye çalışan yasakçı, jakoben, sözde aydın toplum mühendisleri... Bir yanda; “dürüstlük, özgürlük, hakça paylaşım, çağdaşlık, laiklik” söylemleri ile SİYASİ ERK’i ele geçirenler, bir yanda da “Vatan-Millet-Sakarya” edebiyatı ile elde ettikleri gücün farkında bile olmayan “ERKEK SİYASETÇİLER” ülkeyi bugünkü tarihi dönemece getirdiler. Hiç kuşku yoktur ki, ülkenin bu tarihi dönemece getiriliş süreci eğitimcilerimiz tarafından dikkatle izlenmektedir. Bugün eğitim sistemimizin çöktüğü ve bu sistemin yetiştireceği nesillerle 2000’li yılların Türkiye’sinin kurulamayacağı hususunda toplumun tüm kesimleri hemfikirdir. Gelinen noktada, sistemdeki temel sorun, bugünün evrensel değerlerinin verilip vermediğinin sorgulanmasıdır. Hızla değişen ve gelişen dünyamızda sistemin içeriği, çağın ve ülkenin şartlarına uygun mudur? Bugünün doğrularının öğretilmediği, sorgulamayan, pratiğe yansıtılmayan, teoriden ibaret olan sistemle “başüstüne, emredin” diyen günümüz devlet memurundan farklı nesil yetiştirilebilir mi? Bugün eğitim sisteminin özüne dokunulamayışının sebebi, sistemin böyle istiyor olmasıyla makam ve mevkilerinden endişe eden bürokratların, kendi menfaatlerini ülke menfaatinin önünde görmeleridir. Üniversitede bir panel, bir konferans izlemeye gidebilmek için bile izin almak zorunda kalan, öğrenci ve öğretim üyesinden, fikri hür, irfanı hür olmasını bekleyebilir miyiz? Sistem; güdülen, eleştirel olmayan, emir dinleyen, bir yapıya sahipse yetiştirdiği nesilden ne beklenebilir? Filoloji mezunu, okuduğu dili konuşamıyorsa, mühendis, doktor pratik yapmadan mezun olmuşsa, pratiğe yansıtılmayan bilgiden kişisel ve toplumsal fayda sağlanabilir mi? Bu tarihi dönemeçteki süreci, bu sistem ve yetiştirdikleri hazırlamadı mı? Toplumun her ferdinin eğitiminden sorumlu olması gereken devletin, bu görevini yerine getirememesinden kaynaklanan sokak çocuklarının; özellikle büyük şehirlerin olağan simgesi ve parçasıymış gibi trafik lambalarında bekleşen, otomobillere yaklaşarak “camı sileyim mi abi”, abi bir selpak al ne olursun” diye yalvarmaları, kaldırımlarda ellerinde tinerlerle dolaşanların sorunları sosyal devlet ilkesini görmezden gelen hükümetleri rahatsız etmeyebilir. Fakat sistemden kaynaklanan bu toplumsal yara eğitim örgütü olarak Eğitim-Bir Sen’i rahatsız etmektedir. İşte bu yazının başlığına neden Eğitim-Bir Sen adını vermemizin sebebi, bir sivil toplum örgütü olarak, toplumsal hayatımızı ilgilendiren olaylar karşısındaki duyarlılığımız ve farklılığımızı ortaya koyabilmektir.
Değerli meslektaşlarım;
Eğitim-Bir Sen’in bakışında insan merkezli, birey merkezli bir sistem vardır. Düşünen, inceleyen, sorgulayan, üreten, düşündüğünü, öngördüğünü uygulayabilen, fikirlerini özgürce ifade edebilen bireyler yetiştiren bir sistem...
Eğitim-Bir Sen’in bakışında insanın değer yargılarına saldırı yoktur. Onun sosyal psikolojik tüm sorunlarına çözüm arayışı vardır. İnsanî değerlere yapılan her türlü saldırıyı kökünden kazıma anlayışı vardır.
Eğitim-Bir Sen’in bakışında sistem sorun değil çözüm üretir. Eğitim-Bir Sen’in bakışındaki sistemde eğitim; bilimsellik, katılımcılık, ölçme değerlendirme ve yönlendirme esaslarına dayanır. Toplumun değer yargıları ve kültürü özenle korunur. Eğitim-Bir Sen’in bakışındaki sistemde sevgi saygı ve hoşgörü vardır ve Eğitim-Bir Sen, sevgiye sevdalıdır.
Eğitim-Bir Sen’in bakışında, devletin Anayasada ifadesini bulan tüm ilkelere sahip çıkıldığı gibi sendikacılığın gereği olarak SOSYAL DEVLET ilkesinin hayata geçirilmesi için yasal ve hukuki zeminde her türlü mücadele yapılır. Eğitim-Bir Sen; güçlünün haklı değil, haklı olanın güçlü olmasını savunan bir sendikadır. zira gece yatağında uyurken para kazanan ve kazandıranlara dur diyebilmenin örgütlü toplumdan geçtiğine inanır. Düşünce ve inanç özgürlüğünü, birey hakkını, teşebbüs hürriyetini savunur. Eğitim-Bir Sen, temel iktisadi ve sosyal kararların, siyaset dışında ve siyaset üstü güçlerin etkisiyle değil, bireylerin ve sivil toplum örgütlerinin etkinliğiyle alınması gerektiğine inanır ve savunur. Memurların sefaletinin gerisinde yatan devlete totaliter bir karakter giydirerek kendi hegomonyalarını sosyo-kültürel hegomonya ile destekleyip, egemenliklerini ebedileştirmek istemelerinden kaynaklandığını bilir ve bununla mücadele eder. Eğitim-Bir Sen’in sadece ücret sendikacılığı yapmadığı, ülkenin tüm sorunlarını ele alan farklı yapıya sahip bir sendika olduğu ortadadır. bu nedenle çökmüş ve felç olmuş bulunan eğitim sisteminde gerçek anlamda REFORM yapılmasına katkıda bulunmak için, insan hakları, bireysel özgürlükler, düşünce ve düşünceyi ifade etme hürriyeti için, devlet anlayışımızın kutsallıktan ve tabulardan arındırılmasına katkıda bulunmak için, toplumsal bütünlüğün sağlanması için, çalışanlar arasındaki ücret dengesizliğinin giderilmesi ve yaşanabilir bir ücret için, emeğin gasp edilmemesi, hak ve hukukun çiğnenmemesi için, refah payının hakça dağılımının sağlanması için, kavga yerine uzlaşma, çatışma ve şiddet yerine hoşgörü ve kardeşlik için, faşist ve totaliter rejimlerde uygulanabilecek, antidemokratik yapılanmalara hayır demek için, hukukun üstünlüğünün gerçek anlamda sağlanabilmesi ve hukuk devleti normlarının ülkemizde hakim kılınabilmesi için, güçlü bir sivil toplum örgütü için Eğitim-Bir-Sen diyoruz. Biz parçaya değil bütüne talibiz, sevgiye ve Türkiye’ye sevdalıyız. Ya siz?... Öyle ise hep birlikte Eğitim-Bir-Sen diyoruz. Sevgi ve saygılarımızla...
HALİL AKPINAR/TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ