Eğitim-Bir-Sen olarak, İLKSAN’ın usulsüzlüklerini ve yönetsel beceriksizliklerini sürekli gündeme getirerek kamuoyunu belgelerle bilgilendirmeyi bir görev bildik. Sorumlu sendikacılık anlayışımız gereği, nerede bir usulsüzlük varsa üzerine gittik. Bu duruşumuz ve mücadelemiz, eğitim çalışanları tarafından takdirle karşılandı ve destek gördü.
Eğitim çalışanlarının her ay maaşlarından kesilen aidatlardan oluşan bir bütçenin skandallarla ve usulsüzlüklerle batırılmasına sessiz kalmamızı kimse bizden beklemesin. Sendikamızın rahatsızlığı budur. Malum sendika, halen konuyu başka alanlara çekerek kamuoyunu yanıltmaya çalışıyor.
Malum sendikanın genel sekreteri, “İLKSAN Yönetim Kurulu, iftiraları hak etmiyor. Onlar övgüye layık insanlar. Sayın Başkan’ın atılan itiraflara cevabı vardı. Söyleyemedi. Merak etmeyin. İLKSAN’ı bilen birisi olarak benim söyleyeceklerim olacaktır: Merak etme Başkan, biz sizlere inanıyoruz, güveniyoruz”, “1996 yılından itibaren güvenilir, iyi yönetilen bir İLKSAN vardır” diyor. Ama biz şunu iyi biliyoruz ki, 1996 yılından önce solumuzdakilerin yönettiği bir İLKSAN ile 1996 yılından sonra Türk Eğitim-Senli üyelerin yönettiği İLKSAN arasında bir fark yoktur. Gerçekleri söylemek ne zaman iftira oldu. Ağzı bozuk sendikacı “şeref” ve “siz” sözcüklerini birlikte söylemişse, muhakkak aynaya bakarak söylemiştir.
“1996 yılından önce sicili bozuk olan İLKSAN’ı düzeltmek, Türk Eğitim-Sen delegelerinin seçtiği yönetimlere nasip olmuştur” diyor. Sicili bozuk olan İLKSAN’ı, muhasebe kayıtları ile oynayarak mı düzelttiniz?
Şu ifadeler denetleme kurulu raporunda ne arıyor: “…Kurumun 2005’te 5,8 milyon YTL zarar ettiği, Ulus Öğretmenevi’nin aslında zarar ettiği, gece bekçisinin bir kadınla idare binasında gönül eğlendirmesinin cezalandırılmadığı, DE-HA A.Ş.’nin tasfiyesinin gerektiği, muhasebe kayıtlarıyla oynandığı...” Raporda geçen bu ifadeleri hatırladınız mı? Muhasebe kayıtları ile neden oynandı? Yoksa rakamları denkleştirmediğiniz için mi?
Ankara Yenikent arsasını, 11 milyon TL değer tespiti yapılmasına rağmen, 6 milyon TL’ye peşkeş çektiren aynı zihniyetin yöneticileri değil miydi?
6 milyon TL harcanarak dağ başına yaptırılan, ne satılabilen ne de kiralanan, yine her ay üyelerin birikimleri ile istihdam edilen özel güvenlikçiler tarafından korunan iş merkezinin paraları üyelerin cebinden çıkmıyor mu? Buna hiç vicdanınız sızlamıyor mu?
Geçen hafta yapılan İLKSAN Genel Kurulu’nda Tük Eğitim-Senli delegeler tarafından zorunlu üyeliğin devamına ilişkin karar alınması ile ne amaçlanmıştır. Her ay üyelerin iradesi dışında (zorunlu üyelik) maaşlarından 30 TL zorunlu kesinti yapılmasını demokrasi ile nasıl bağdaştırıyorsunuz? Hangi medeni ülkede vatandaşlar zorla bir yardım sandığına üye yapılmaktadır. Böyle bir örnek var mıdır?
2009 yılı Genel Kurulu’nda İLKSAN Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Yurt, çok büyük sıkıntılar yaşadıklarını, kafalarına silah dayandığını söylemişti. İLKSAN, hangi karanlık güçlerle iş yapmıştır ki, kafalarına silah dayatılmıştır?
Türk Eğitim-Sen, İLKSAN ile ilgili çizdiği pembe tablolara karşı, Eğitim-Bir-Sen olarak rakamlarla, belgelerle, somut kanıtlarla ortaya koyduğumuz gerçekler karşısında ne yapacağını şaşırmış vaziyettedir. Alanlarda öğretmenlere söyleyecek söz bulamayan Türk Eğitim-Sen, şimdi de kötü yönetimin suçlusu olarak İLKSAN Yönetim Kurulu’ndaki dört bakanlık görevlisini göstermektedir. Biz İLKSAN’nın kötü yönetildiğini söylüyoruz. Bakanlık yöneticileri yönetiyor olsa da kötü yönetildiği gün gibi ortadadır. Ama bilinmesi gereken bir husus daha var, bunun da herkesçe bilinmesinde fayda vardır.
TES Genel Sekreteri konuyu çarpıtmaya devam ediyor: “İLKSAN yönetiminde Türk Eğitim-Sen delegelerinin seçtiği Yönetim ve Denetleme Kurulu üyelerinin dışında, Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri de bulunmaktadır. Yönetim Kurulunda 3 İLKSAN delegesi, 4 Bakanlık yetkilisi; Denetleme Kurulu’nda 1 İLKSAN delegesi, 2 Bakanlık yetkilisi vardır. İLKSAN’da ‘hırsızlık var’ deniliyorsa, Milli Eğitim Bakanlığı da bu hırsızlığın, yolsuzluğun içindedir demektir. Bakanlığın buna bir cevabı olmalıdır.”
Biz öncelikle bu seçimler ve yönetim hakkında da bilgi verelim. Milli Eğitim Bakanlığı’nın önerdiği 8 kişi arasından 4 kişinin seçimi Türk Eğitim-Senli delegeler tarafından yapılmıştır. Seçilenler, Bakanlık yetkilileri olsun, Türk Eğitim-Senli yöneticiler olsun, Türk Eğitim-Senli delegeler tarafından tam desteklenmiş, alınan oylar birbirlerine yakın oylar olmuştur. Kısacası Bakanlıkça teklif edilenler arasından Türk Eğitim-Sen delegeleri kendi üyelerine verdikleri desteği aynı oranda MEB yetkililerine de vererek seçmişlerdir. Bunları da seçenlerin kendileri olduğu bilinmelidir. 120’nin üzerinde oy verip MEB yöneticilerini seçen Türk Eğitim-Senli üyeler değil mi? Mademki MEB yöneticilerinin yönetmesine karşısınız; 4 yönetim, 2 denetleme kurulu üyesine 120’nin üzerinde oyu neden verdiniz? Karşı idiyseniz, bu yöneticilere neden blok oy verdiniz. Neden özellikle bu yöneticileri seçtiniz? Bu durum izahata muhtaç değil mi? Kötü yönettiğiniz bir kurumun faturasını Bakanlık yöneticilerine kesmeniz sizi kurtaracak mı? Siz önce şuna karar verin: Bu kurum kötü yönetiliyor mu, yönetilmiyor mu? İLKSAN Yönetim Kurulu Başkanı’nın açıklamalarına ve hazırlanan raporlara baktığımızda, 1996 yılından sonraki dönemde de kötü yönetildiği kabul edilmiştir. Kötü yönetildiğini, zarar ettiğini, usulsüzlüklerin yapıldığını raporlarınız söylemiyor mu? Bir yönetimde başarısızlık var ise, bu bir bütün olarak yönetim kurulunundur. Özellikle de yönetim kurulu başkanınındır. İLKSAN Yönetim Kurulu içinde profesyonel olarak görev yapan tek kişi başkandır. Diğer yöneticilerin kamudaki görevlerinin yanında yürüttükleri ikinci bir görev olduğu açıktır. Bu durumda da İLKSAN’da olup bitenlerin tümünden haberdar olmasının mümkün olmayabileceği açıktır. Bununla birlikte gerçeklerin tam olarak anlaşılması için aşağıdaki hususlara da sizin tarafınızdan cevap verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Yönetimde bulunan dört bakanlık görevlisi de 120’nin üzerinde Türk Eğitim-Senli delegeler tarafından oy verilerek seçilmedi mi?
Bu bürokratlar Türk Eğitim-Senli delegeler tarafından hangi kritere dayanılarak desteklendiler?
Yedi kişilik yönetim kurulunda, çoğunluk Bakanlıkta olmasına rağmen profesyonel yönetici ve aynı zamanda başkan Türk Eğitim-Senli değil mi?
Bakanlık bürokratları hangi güzel işinize veya büyük projenize engel olmuştur?
Bakanlık bürokratlarının eğer yanlış yapmış olduğu işler varsa, Türk Eğitim-Senli yöneticiler ne yapmıştır? Bu yanlış karşısında susmak, suça ortaklık değil midir?
Aslında bu soruların cevaplarını Türk Eğitim-Sen yöneticileri çok iyi bilmektedir.
“Karalama kampanyaları ile toplumun öğretmenler hakkındaki düşünceleri olumsuza dönüştürülmektedir” diyerek, öğretmenlerin duygularına hitap ederek, aklınızca defolarınızın ortaya dökülmemesi için öğretmenleri başarısızlığınıza alet etmek istiyorsunuz. Öğretmenlerin buna alet olmayacak kadar birikimli ve aydın insanlar olduğunu 28 Nisan’daki seçimlerde görmüş olacaksınız.
Eklenme Tarihi 12 Nisan 2012