Bir öncü Rabbine yürüdü
Erbakan, Rabbine yürüdü: O'nun rızası için, "yol"unun önüne örülen engellerin aşılması için, İslâm'ın dünya tarihinin şekillenmesinde yeniden kilit rol oynayabilmesi için ortaya koyduğu yılmaz ve sarsılmaz mücadele ve mücahedeyle, ortaya koyduğu büyük ve çok yönlü mirasla Rabbinin huzuruna çıktı. Allah taksiratını affetsin, gayretlerini taltif etsin. Mekânını cennet eylesin. İslâm dünyasının başı sağolsun...
Erbakan, her şeyden önce, Türk siyasetinde bir milattı; bir öncüydü: Türkiye'de, bütün izleri hayattan silinen İslâm'ı yeniden Türkiye'nin en temel görünür öznesi hâline getirmiş; Türkiye'deki İslâmî siyasî bilincin kitleselleşmesinde öncü bir rol oynamıştı.
Bu açıdan, Türkiye'de, bir "Erbakan'dan Önce" ve "Erbakan'dan sonra" sürecinin varlığına dikkat çekmek gerekir: Erbakan, geliştirdiği İslâmî söylemle, hem ülke için/de imza attığı, hem de küre ölçekli boyutları ve vaatleri olan projelerle yalnızca Türkiye'nin siyasî ve sosyal anlam haritalarının yeniden şekillenmesinde değil, dünyanın stratejik, politik ve ekonomik haritalarının potansiyel olarak yeniden çizilmesinde de öncü projelere imza atmış bir liderdi.
Erbakan'dan önce, bütün modernleşme tarihimiz boyunca bastırılan, yok sayılmaya çalışılan İslâm, -ülkede her şeyin ona karşı, onu devre dışı bırakmak için yapıldığı- gizli öznesiydi ülkemizin. Ama Erbakan'dan sonra, bu gizli özne, açıkça su yüzüne çıkmış, hem bizatihî İslâm'ın kendisi, hem de "Müslümanlar", Türkiye'nin açık, aktif öznesi konumuna yükselmişti.
Ancak Erbakan'ın siyasî öncülüğünden ve önaçıcılığından sonradır ki, Türkiye'de İslâmî entelektüel, kültürel ve sosyal aktörler vücut bulmaya, daha doğrusu topluma mal olmaya başlamıştır. Elbette ki, özellikle Necip Fazıl ve Sezai Karakoç'larla başlayan İslâmî entelektüel söylem, Erbakan'ın siyasî hareketinin söylemini derinden etkilemiş ve beslemişti. Ama İslâmî söylemlerin kitleselleşmesi, İslâmî bir bilincin oluşması, İslâm'ın belirgin, aktif bir özne konumuna yükselebilmesi, bizatihî Erbakan'ın öncü, yılmaz ve sarsılmaz mücadelelerinden sonra gerçeğe dönüşebilmiştir.
Erbakan'ın başbakanlığı da bugün nedense göz ardı edilen büyük işlere öncülük edilen bir tecrübe olmuştu: Erbakan, 1908 yılından itibaren ilk defa Anadolu insanının bütün iç ve dış baskılara, engellemelere rağmen bu ülkeyi nasıl muazzam bir şekilde yönetebileceğini göstermişti. Ayrıca da bu ülkenin gerçek gücünün nerede yattığını da geliştirdiği büyük küresel projelerle ispat etmişti: Örneğin Erbakan'ın geliştirdiği ve ancak birinci ayağını açıklamasına "imkân bulabildiği" D-8 Projesi, Cumhuriyet tarihinin hem en büyük projesidir; hem de hâkim kapitalist dünya sisteminin "alternatif"inin neden yalnızca Müslümanlar tarafından geliştirilebileceğinin en önemli göstergesidir: Bugün hükümetin ekonomide, dış politikada ve hatta iç politikada uygulamaya çalıştığı, Türkiye'yi bölgenin ve dünyanın merkez ülkesi hâline getirecek projelerin hepsi Erbakan tarafından ya dillendirilmiş ya da fiilen hayata geçirilmeye çalışılmıştı.
Erbakan'ın "İslâm NATO'su"ndan, "İslâm Dinarı"ndan, "İslâm BM'si"nden daha 1970'li yıllarda sözetmeye başladığını unutmayalım; adına ne dersek diyelim; bu projeler önümüzdeki 10-15 yıl içinde gerçeğe dönüşecektir.
Eğer Erbakan, -o vakitler bütün sağcıların eleştirdikleri- Ecevit'in CHP'siyle ittifak yapıp da, "buzları eritmeseydi", Türkiye'de İslâm, kolay kolay kitleselleşen bir siyasî, entelektüel ve sosyal özne konumuna yükselemeyecekti çok uzunca bir süre.
Eğer Erbakan, gençlikle özellikle ilgilenmeseydi, bugün İslâmî duyarlıkları gelişkin üçüncü, hatta dördüncü kuşak bir gençlik hareketi varolamayacaktı. Dolayısıyla bugün Türkiye'nin siyasetine ve geleceğine yön veren Abdullah Gül'den Tayyip Erdoğan'a ve Bülent Arınç'a kadar kilit isimler, Türkiye'nin önünü açacak bir konuma gelemeyeceklerdi.
Belki de en önemlisi de, Eğer Erbakan'ın öncü, yılmaz ve sarsılmaz mücadelesi, mücahedesi ve çabası olmasaydı, Türkiye'deki radikal Batılılaşma hareketinden ötürü siyasette, entelektüel hayatta, kültürel hayatta ve sosyal hayatta önü tıkanan bu ülkenin kimsesiz çocukları, bu ülkenin geleceğinde söz sahibi olabilecek konuma gelemeyeceklerdi kolay kolay.
Özetle... Erbakan, hem insanî sermaye bakımından, hem entelektüel sermaye bakımından, hem de sosyal ve siyasî sermaye bakımından Türkiye'nin dip dalgasını harekete geçirmiş, bu dalganın dalga dalga büyümesine imkân tanıyacak küresel projeler geliştirmiş öncü bir liderdi: O yüzden küresel sistemin lordlarının baskısıyla siyasî hayatı bitirilmişti son 14 yıldan bu yana.
Ama onun açtığı yol, Türkiye'nin önünü açacak büyük, esaslı ve köklü bir yolculuğa çıkmamızı mümkün kılacak bütün koridorları sonuna kadar açmıştır önümüze...
Erbakan'a Allah'tan rahmet; yakınlarına, ülkemize ve İslâm dünyasına da başsağlığı diliyorum.
http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=26302&y=YusufKaplan
Aktif Ziyaretçi | 39 |
Bugün Toplam | 313 |
Toplam Ziyaret | 3773678 |
Alış | Satış | |
---|---|---|
Dolar | 34.4131 | 34.5510 |
Euro | 36.3571 | 36.5028 |