KIRLARA VEDA
Gözyaşlarının gücü vardı eskiden;
ırmak yüklü adamlardık tuz katarlarının ardınca giden,
gölgemizde damlaların bıraktığı izlerden
açılırdı hayal tuzun suda bukağısı çözülürken.
Utanır arınırdık şehirde fazla kalmak suçundan; akıl danışırdık yağmura: Nasıl döneriz evlerimize doğu yollarından; nasıl fener yapıp kemiklerimizden, tütsüleriz gecenin mor arılarını çıkınca kovanından?
Çoraksa gece: Saçlarda yıldız, gözlerde yine yağmur, sarı bir zaman dilimi gibi yanan fenerler (mum yanar, yağ dolanır, mumyalar toprağı çamur), kanda yaralar gibi gülün ağrıttığı dikenler..
Ardımızda yoksul ve yerli bir söylenti, böyle yürürdük ateşli ekinler gibi menzilsiz. Yoktu buğdaya un olmaktan ötesi; bulgur çeken kadınlardan doğduk ya biz, güneşi taşta sırmalayan o kırıntı bilgeleri, aya bakan sundurmalarda çatlak topuklu annelerimiz, sıcak bağımız, güleç mısırımız, dindar soğan tilmizleri, o topuklar, ah o topuklar ve kerpici terk edişimiz..
Kızıl toprak ve iri saman, yani Allah'ın harcı gözyaşlarının gücüyle eskiden serin eviçlerinde sarı bir mahremlik sunardı, yağmur bir dua gibi geçerdi pencerelerden; yetim insan toprağın vicdanıyla doyardı..
Demem o ki, gözyaşlarının gücü vardı eskiden...
Adnan Özer
( 1957 - )
Aktif Ziyaretçi | 41 |
Bugün Toplam | 369 |
Toplam Ziyaret | 3773734 |
Alış | Satış | |
---|---|---|
Dolar | 34.4131 | 34.5510 |
Euro | 36.3571 | 36.5028 |