Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin.” (Bakara, 128) | | Rasûlullah (sav) buyurdular: “Yedi şey vardır ki, kul vefâtından sonra kabrindeyken de bunların ecri kendisine ulaşır: Öğrettiği ilim, akıttığı su, açtığı su kuyusu, diktiği meyve ağacı, inşâ ettiği mescit, okunmak üzere miras bıraktığı Mushaf-ı Şerif, vefatından sonra kendisine istiğfar edecek hayırlı evlâd.” (Beyhakî, Şuab, III, 248; Heysemî, I, 167) | | Osman Gâzî, Orhan Gâzî’ye, Osmanlı Devleti’nin temel harcı mâhiyetindeki şu vasıyet ile son îkâzlarını yaptı: “Oğul! Biricik vasiyetim şudur ki, Allâh buyruğundan başka bir iş işleme! Bilmediğini ehlinden sorup öğren! İyice öğrenmediğin bir şeyi yapmaya kalkışma! Askerlerine in’âm ve ihsânını eksik eyleme! Bil ki insan, ihsânın kuludur. Oğul! Dîn işlerini her şeyden öne al! Çünkü bir farzın yerine getirilmesini sağlamak, dîn ve devletin güçlenmesine sebep olur! Bunun için ulemâya hürmette ve onların hakkına riâyette kusûr etme ki, şerîat işleri düzgün yürüsün! Nerede bir ilim ehli duyarsan, ona rağbet et; ikbâl ve yumuşaklık göster! Ancak dînî gayreti olmayanları, sefih hayat yaşayanları ve tecrübe edilmeyen kimseleri, sakın devlet işine yaklaştırma! Zîrâ yaratanından korkmayan, yaratılanlara merhamet etmez! (Osman Nûri Topbaş, Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, Erkam Yay.) | | Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri) er-Râfi’: Yükselten, dilediğine şeref bahşeden, yücelten, dereceler bahşederek istediği kulunu, diğer kullarından üstün kılan demektir. | | Kısa Günün Kârı Osman Gâzi’nin ruhuna bir Fatiha oku! | | Lügatçe ecr: 1. Bir iş, hizmet karşılığında verilen şey. 2. Ahirete ait mükâfat, sevap. istiğfar: 1. Allah’tan, günahın bağışlanmasını isteme. 2. “Estağfirullah” deme. 3. Tövbe etme. mâhiyet: Bir şeyin aslı, esâsı, içyüzü. in’âm: Nîmet verme, iyilik etme. ulemâ: Alimler, ilim sahipleri. ikbâl: Birine doğru dönme. sefih: 1. Zevk ve eğlenceye düşkün, parasını pulunu israf eden akılsız. 2.İradesine hâkim olamayan [kimse].
|
|
|