NOEL BABA NEYİMİZ OLUR? HAKAN ALBAYRAK -MİLLİ GAZETE
Miladi yılbaşı
münasebetiyle aldığım en güzel cep telefonu mesajının altında Yelda
Eroğlu imzası var. Şöyle demiş Eroğlu: `Sokaklarda kafası külahlı
manyaklar dolaşıyor. Kendinizi yılbaşı kabusundan koruyun.` Al benden de
o kadar! Kanıma dokunuyor bu manyaklık. Mahallemizdeki kuruyemişçinin
önünde bile `Noel Baba` oturuyor. Ülkemi tanıyamıyorum. Ülkemin ülkem
olduğundan şüphe ediyorum. Nüfusun yüzde 80`ine yakını Hıristiyan olan
Adigey Cumhuriyeti`nde pek de dindar olmayan Müslüman Çerkezler`Burası
bizim vatanımızdır ve bu adamın bizimle hiçbir ilgisi yok!` diyerek
başkent Maykop`a bir `Noel Baba` heykelinin dikilmesini engelliyorlar,
fakat nüfusun yüzde 90 küsuru Müslüman olan Türkiye`de `Noel Baba` akıl
almaz bir genel kabul görüyor. Bu nasıl Türkiye? `Şükran Günü`nün
hindisini, `Kristmıs`ın çam ağacını ve `Aziz Nilolay`ı içselleştiren
Türkiye, gerçekten Türkiye midir? Oldu olacak, boynumuza haç da asalım
bari!
Bu manyaklıkla ilgili bir şeyler yazayım derken, internetteki bir haber
sitesinde Arif Nihat Asya`nın bundan 40 sene önce kaleme aldığı `Noel
Baba` yazısına rastladım. Ben susayım, üstad konuşsun:
`Memleketimize, herhalde, Beyoğlu`ndan giren, Haliç`i atlayarak
Fatih`lere, Aksaray`lara, sonra Rumeli`ye ve Boğaz`ı aşarak önce
Kadıköy`lere, Moda`lara ve sonra Üsküdar`lara ve oradan Anadolu`ya geçen
bu bunak neyimiz olur: Babamız mı, dedemiz mi, amcamız mı, yoksa
Avrupalılıktan pirimiz mi?
İstanbul`un Tepebaşı`ndan Adana`nın Tepebağı`na kadar her yeri bilen, her yere uğrayan bu moruk kimdir, necidir?
Bir resmine bakarsanız Havarilere, öteki resmine bakarsanız Rasputin`e
benzeyen bu iskambil papazı, aramızda nenin nesidir... Bunu hiç merak
ettiniz mi?
Siz bırakın da ben söyleyeyim onun kim olduğunu: O Haçlı
Seferlerinden kalma bir kılınç artığıdır. O zaman silahla giremediği
yerlere, şimdi beyaz sakalıyla saygılar ve sevgiler toplayarak
girebiliyor.
O evimize girerken eşeğini kapımızın halkasına bağlayan bir Piyer
Lermit`tir... Kardeşlerini Mukaddes savaşa hazırlamaktan geliyor.
O, adıyla sanıyla bir misyonerdir ki, şu memlekette ocağına incir
dikildikten sonra, kılığını değiştirmiş... ve bizi avlamaya, kucağında
getirdiği oyuncaklarla en can alıcı noktamızdan; çocuklarımızdan
başlamıştır.
Bu cömertliğinin karşılığını istemeyecek mi sanıyorsunuz, fedakarlığının sebebini düşünmediniz mi?
Bırakın onun hakkından ben gelirim: İşte sakalını çekince gördünüz... Sakalı elimde kaldı ve altından Lüsifer çıktı.
Bilirsiniz ki casuslar da kıyafetlerini ekseriya böyle değiştirirler.
Bu, mezar beğenmeyen hortlağa ya mezarını gösterin, yahut bırakın:
Haç`ında çarmıha gereyim onu.
Tehlikeyi sezer de kendiliğinden gitmeye kalkarsa çıkarken ceplerini yoklamayı unutmayınız: Muhakkak bir şeyimizi çalmıştır.
Hakan Albayrak
Aktif Ziyaretçi | 44 |
Bugün Toplam | 377 |
Toplam Ziyaret | 3773742 |
Alış | Satış | |
---|---|---|
Dolar | 34.4131 | 34.5510 |
Euro | 36.3571 | 36.5028 |