• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/halilakpinar
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=05056611119
  • https://www.twitter.com/halilakpinar
  • https://www.instagram.com/halilakpinar1453
  • https://www.youtube.com/channel/UCz-evvQhDvbJLw5bg_A8P1Q
Üyelik Girişi
MUHTEVA
Site Haritası

Custom Search

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ DOSYALARI

ÖĞRETMENLER GÜNÜ KONUŞMA METNİ

Öğretmen; öğretme işini görev edinen kişiye denir. Öğretmenlik bir meslektir. Kişinin öğretmen olabilmesi için öğretmen yetiştiren bir okulu bitirmesi gerekir. İlkokullarda öğretmen Sınıf Öğretmenidir. Sınıfın bütün derslerini aynı öğretmen okutur. Ortaokul ve Liselerde ders öğretmenliği vardır. Meslek okullarında dersler özel şekilde yetiştirilmiş meslek öğretmenleri tarafından işlenir.

Eskiden öğretmene "Muallim", öğretmen yetiştiren okula da "Muallim Mektebi" denirdi. Ülkemizde öğretmen okulu ilk kez 16 Mart 1848'de açıldı.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde eğitime ve öğretime önem verilmiyordu. Az sayıda okul vardı cumhuriyetin ilanıyla birlikte yurdumuzun her yanına yeni yeni okullar açıldı. Okul çağında olanlar bu okullarda okumaya başladı.

Atatürk, eğitimin, öğretimin yayılmasından, yaygınlaşmasından yanaydı. 1928 yılında Arap harflerinin kaldırılıp yerine bugün kullanmakta olduğumuz Türk harflerinin kabulü tüm yurtta sevinç yarattı. Halkın yeni harfleri kısa sürede öğrenip daha çok yurttaşın okur - yazar olmasını sağlamak amacıyla yoğun bir çalışma başladı. Okuma - yazmayı yaygınlaştırmak için okul çağı dışındaki yurttaşlara okuma - yazma öğreten okullar açıldı. Bunlara Millet Mektepleri adı verildi.

Atatürk, Ulus Okulları dediğimiz Millet Mektepleri'nde yazı tahtasının başına geçerek dersler verdi. Bakanlar kurulu 11.11.1928 günü yaptığı toplantıda Ata'ya Ulus Okullar Başöğretmenliği sanını verdi. 24 Kasım Atatürk'ün Millet Mektepleri Başöğretmenliğini kabul ettiği gündür.

Öğrencileri, öğretmenleri, okulu çok seven Atatürk yurt gezilerinde okullara uğrardı. Sınıflara girer, sıralara oturur, ders dinlerdi. Öğrencilere sorular sorardı. Öğretmenlerle konuşur, her yerde öğretmenliğin üstün bir meslek olduğunu anlatırdı.

Atatürk, öğretmenlerin Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda nasıl canla başla çalıştıklarını yakından izlemiştir. Yurdumuzun düşman tarafından paylaşıldığı sırada öğretmenler Öğüt Kurulları oluşturarak halka ulusal bağımsızlık, Ulusal Kurtuluş Savaşı düşüncelerini yayıyordu. Öğüt Kurulları dışında öğretmenler 14 eğitim kuruluşu ile birlikte Milli Kongre Cephesini kurdular. Milli Kongre Cephesi, düşmanların İzmir'i işgal ettikleri günlerde Sultanahmet Mitingini hazırladı. Bu mitingin konuşmacılarından çoğu öğretmenlerdi.

 

Başöğretmen Atatürk, öğretmenlerin Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda gösterdikleri etkinliği hep övmüştür. Atatürk yeni Türkiye'nin yaratılmasında öğretmenlere büyük görevler düştüğü inancındaydı. Çağdaş bir ulus olmamız için eğitimin yaygınlaşması gereğine inanıyordu. Bu nedenle Atatürk "Ulusları kurtaracak olan yalnız ve ancak öğretmenlerdir." Sözleriyle öğretmene verdiği önemi ve duyduğu saygıyı en güzel biçimde belirtmiştir.

Atatürk'ün 100. Doğum yıldönümü 1981 yılında, 24 Kasımın her yıl Öğretmenler Günü olarak kutlanması kararlaştırıldı.

Öğretmenler Günü'nde öğretmenin toplum içindeki yeri, değeri belirtilir. Öğretmen sorunları dile getirilir. Öğretmenler Günü'nde; eğitime, öğretime hizmet etmiş, saygınlık kazanmış öğretmenler anılır. Gençlerin yetişmesindeki katkıları anlatılır. Mesleğe yeni giren öğretmenler 24 Kasımda Öğretmen Andı içerek göreve başlarlar.

Öğretmen; yapıcı ve yaratıcıdır. İnsan haklarına saygılıdır. Öğretmen özverili, çevreye güven ve inanç veren, içi insan sevgisiyle dolu bir kişidir. Atatürk; "Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır." demekle öğretmene yüklediği sorumluluğu ve değeri anlatmıştır.

Öğretmenler sevgi dağıtır. İçimizi aydınlatır. Bizi doğruya yöneltir. Bilgili kişiler olmamız için çaba gösterir. Dünyayı tanıtır. Öğretmen her alanda yeniliği, yenileşmeyi savunur. Gerçekleri anlatır. Beceri ve yeteneklerimizin gelişmesine yardımcı olur. Kısaca analar doğurur, öğretmenler yetiştirir.

Bir milletin milli, ahlâki ve kültürel yönden güçlü ve medeniyet bakımından kalkınmış olması öğretmenlerinin üstün çalışmalarına bağlıdır. Milli birlik ve beraberliğimizin teminatı öğretmenlerdir.

Bizleri ham bir madde olarak ele alan öğretmenler, üzerimizde titiz,dikkatli ve sabırlı çalışmalar yaparak bizi şekillendirirler. Duygularımıza, ruhumuza, fikirlerimize ve hayata bakışımıza en güzel desenleri verirler.

Bize doğruyu, güzeli, iyiyi, mertliği, milli duyguları ve Atatürk ilkelerine bağlılığı öğreten öğretmenlerimizdir. Biz onların eseriyiz. Sıhhatini, nefesini, enerjisini, gençlik yıllarının hepsini bizim için harcar.

BEN BİR ÖĞRETMENİM
 

 

Ben bir öğretmenim

Okulların birinde

Duymayı, düşünmeyi öğretirim.

Derslerimde…

………………..

benim çocuklarım bu bahçelerde,

bu yağmur altında ıslanmadılar.

Bir yağmur sonrası gelin seyredin,

Her taraf tepeden tırnağa kadar,

Bulutsuz masmavi dünyalarına

Sevginin, sevincin güneşi doğar.

Böyle çocuklarla dolar her yanım,

Çocuklar kardeşim,

Çocuklar arkadaşım

Canım…

Onlarda toplanmıştır

Geçip geçen zamanım,

Bir parıltı görsem gözlerinde,

Bilgiden, anlayıştan yana,

Bir hal olur bana

Zannedersiniz ki

Dünyalar benim…

Çocuklar, kitaplar, yazı tahtası

Enine boyuna bütün zamanlar,

Dört duvar arası bir dershanede

Her dinden her dilden gelmiş insanlar

Bizimle konuşur hayal ederler,

Bağlanırız kalırız kendilerine

Hikaye anlatır, şiir söylerler,

Mutluluk üstüne, ümit üstüne…

M.Gündüz GÖKTÜRK

ÖĞRETMEN

Dosttur o çalışanla, dosttur o yarışanla

Yarınlara el ele beraber koşanlarla,

Mutludur o, simsiyah saçları olmuşsa ak,

Dünden daha güçlüdür uyanırken her sabah.

Doğruya, güzelliğe, odur yolu gösteren

Odur hep geleceğe güvenle gülümseyen.

Bir ana, bir babadır çocuklara sunulan.

Odur eli öpülen, odur fedakâr insan.

Sarsılmaz bir inançla görevini sevmekte,

Ömrünü adamıştır milletine hizmette.

Ruhlara şekil veren, kafaları besleyen

Uygarlığa yürürken en öndedir öğretmen.
Nevin EMGEN

BAŞÖĞRETMEN

Atatürk benim,

Başöğretmenim,

Ne öğrendimse,

Ondan öğrendim.

     Yenilikleri,

     Hep o düşünmüş,

     Milleti için,

     Ağlamış, gülmüş.

Çocuk kalbimle,

İlk onu sevdim,

Atatürk benim,

Başöğretmenimdir.

Tarık ORHAN

SEVGİLİ ÖĞRETMENİM

Sevgili öğretmenim,

İnan sen bir ışıksın.

Yanarsın gece gündüz.

Aydınlatırsın bizi.

Doğruyu, güzeli,

Bize sen öğretirsin.

Vatanıma sevgiyi,

Kalbimize sen korsun.

Çevreni aydınlatır,

Bir mum gibi erirsin.

Anne – baba gibisin,

Bizi, bağrına hep basarsın.

Fethi BOLAYIR

DÜNYANIN BÜTÜN ÇİÇEKLERİ
 
 

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum

Bütün çiçekleri getirin buraya,

Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,

Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer

Bütün köy çocuklarını getirin buraya,

Son bir ders vereceğim onlara,

Son şarkımı söyleyeceğim,

Getirin, getirin… ve sonra öleceğim.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum

Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum.

Kaderleri bana benzeyen,

Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları,

Geniş ovalarda kaybolur kokuları…

Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri,

Hepinizi, hepinizi istiyorum, gelin görün beni,

Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum

Ben bir köy öğretmeniyim, bahçıvanım,

Ben bir bahçe suluyorum gönlümde,

Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden

Ne güller fışkırır çilelerinde,

Kandır, hayattır, emektir benim güllerim

Korkmadım, korkmuyorum ölümden,

Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum

En güzellerini saymadım çiçeklerin,

Çocukları, öğrencilerimi istiyorum

Yalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini,

Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,

O bakımsız ama kokusu eşsiz çiçek.

Kimse bilmeyecek seni, beni kimse bilmeyecek

Seni, beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum

Okulun duvarı çöktü altında kaldım,

Ama ben dünya üstündeyim, toprakta.

Yaz kış bir şey söyleyen sonsuz toprakta,

Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım.

Yurdumun çiçeklenmesi için, daima yaşadım,

Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.

Şimdi ustum, örtün beni, yatırın buraya,

Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum

Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini,

Bacımın suladığı fesleğenleri,

Köy çiçeklerinin hepsini, hepsini,

Avluların pembe entarili hatmisini,

Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın,

Aman Isparta güllerini de unutmayın,

Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum

Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum

Baharda Polatlı kırlarında açan,

Güz geldi mi Kop dağına göçen,

Yürükler yaylasında, Toroslarda eğleşen,

Muş ovasından, Ağrı eteğinden,

Gücenmesin, bütün yurt bahçelerinden

Çiçek getirin, örtün beni,

Eğin türkülerinin içine gömün beni.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum

Ben mezarsız yaşamayı diliyorum,

Ölmemek istiyorum, yaşamak istiyorum,

Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,

Tarumar olmasın istiyorum, perişan olmasın,

Beni bilse bilse çiçekler bilir dostlarım,

Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim,

Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.

Ceyhun Atuf KANSU

Öğretmenler Günü İçin Komik Skeç

(Öğretmen uçuk bir tiptir.) Öğretmen derse gelmeden önce öğrenciler kendi arasında konuşmaktadır. Plan yapmaktadırlar.

I. Öğrenci: Bugün hiç keyfim yok aslanım ya.

II. Öğrenci: Meraklanma birazdan keyifleniriz. (Güler. Mümkünse Aykırı bir gülüş)

III. Öğrenci: Ödev yaptınız mı lan?

II. Öğrenci: Saf olma oğlum ödev yapılır mı nolcak kafalarız şimdi hocayı.

I. Öğrenci: Bugün hocayla uğraşmayalım be.

III. Öğrenci: Hocayla uğraşmasak ne olacak ki. Nasıl olsa o bizimle uğraşacaktır.

I. Öğrenci: Eh Görelim bakalım.

 (biraz sonra hoca oynayarak içeri girer.) Çocuklar hocaya bakar şaşırır. Sonra hocaya uyup onlar da oynamaya başlarlar. Hoca kendine gelir. Bir süre çocukların bu halini izler. İzledikçe kızar, bağırır:

Öğretmen: Kesin ulan bu ne kepazelik böyle noluyor burada? Öğretmen böyle mi karşılanır? Haylaz herifler oturun yerinize.

II. Öğrenci:Ama hocam baktık ki neşeniz yerinizde sabah sabah oynuyorsunuz biz de size uyduk.

Hoca: Neyyyy! Bak bak bak bir de iftira ediyor. Ben oynuyor muşum. Öğretmen derste oynar mı densiz?
II. Öğretmen: Peki hocam oynamıyordunuz. Biz kendi kendimize oynuyorduk.

III. Öğrenci(öğretmenin yüzünde izler vardır): Öğretmenim yüzünüze noldu?

Öğretmen: Püsü cırttı.

I: öğrenci: Noldu hocam noldu?

Öğretmen:Püsü cırttı oğlum püsü cırttı. Akşam saati kurdum, yattım. Sabaha karşı saat çalmaya başladı. Saati kapatayım diye elimi attım. Mauuuuuk diye bir ses geldi. Meğerse benim püsü saatin yanına yatmışımış. Ben de onu avcuma alınca korktu. Yüzümü bu hale getirdi işte.

Öğretmen: (Öğrencilerin hepsi aynı anda gülerler.) Kesin lan soytarılar. Oturun yerinize.

II. Öğrenci: Öğretmenim öğretmenler gününüz kutlu olsun. Hediye alamadım geç kalıyom diye ama bari parasını vereyim der 1 lira uzatır.

Öğretmen: Eh napalım böyle de kabul edelim bari. Sağol oğlum.

II: Öğrenci: (Bekler)

Öğretmen: eeeee Ne bekliyorsun?

II. Öğrenci: Paranın üstünü

Öğretmen: Ne üstü oğlum?

II. Öğrenci: Hediye 50 kuruştu hocam ben size 1 lira verdim verin 50 kuruşumu.

Öğretmen: Elini cebine atar. Tamam tamam al 50 kuruş sana. Otur yerine der.

Öğretmen: (hoca yoklamayı alır. Defteri yazar )

I. Öğrenci: Nerde lan malzemeler?

II. Öğrenci: (Cebinden bir paket çıkarır. İçinde zeytin, simit ve kaynamış yumurta vardır.) Sıranın üzerine örtü sererler. ) Yumurtaya bak yumurtaya. Sabahleyin bizim celfin yumurtladı kaptım geldim.

III. Öğrenci: Oyyy oyyy oyyy simit de çıtır çıtır. (Öğretmenin dikkatini oraya çekerler.) Yiyecekleri yemeğe başlarlar.

Öğretmen: Noluyor lan orda?

II. Öğrenci: Hiç hocam. Acıktık da. Bir şeyler atıştırıyoruz. Sen de gel buyur hocam . karnın aç duruyor.

Hoca: Eh bi tadına bakim bari.

I. Öğrenci: Diğerlerine) Buldu beleşi tok olsa da yer bizim hoca valla.

Öğretmen: (Bir yandan atıştırır.)Aslında kahvaltı yaptım ama sırf hatrınız için yiyom ha.Bu arada ödevleri de çıkarın bi yandan yiyelim bi yandan da kontrol edeyim ben. Bu söz üzerine çocukların iştahı Kaçar.

III. Öğrenci: Boğazına bir şey kaçar) Aman hocam ağzımızın tadını bozma ne güzel yiyoruz işte şurda ne ödevi yaaaa

Öğretmen: Çıkarın çıkarın kontrol edecem yapmadınız mı yoksa?

I. Öğrenci: Hocam hiç sorma

Öğretmen: Noldu oğlum

I. öğrenci: Ağlamaklı olur. Anlatması çok zor hocam. Bir bilsen ne kadar acı, ne kadar acı.

Öğretmen: Anlatsana oğlum noldu?

I. Öğrenci: Babaannem hocam. (Bağıra Bağıra ağlamaya başlar sümkürür.)

Öğretmen: Noldu oğlum babaannene.

I. Öğrenci: Domuz gribi oldu. Evde ateşler içinde yatıyor. Yemeden içmeden kesildi hocam. Köye gitmişti geçen. Bizim köyün yükseklerinde yaşayan domuzlar inmiş aşağıya. Bulaştırmışlar neneme gribi bir görsen nasıl hapşuruyor nasıl hapşuruyor. Getti koskoca kadın gettiiii.

Öğretmen: Tamam oğlum tamam. Sakin ol. Öğretmen bir anda bir şeyi hatırlamışçasına irkilir. Bi Dakka Bi Dakka. Kim hastalandı demiştin.

I. Öğrenci: Babaannem.

Öğretmen: Oğlum senin babaannen 2 hafta önce ölmemiş miydi ? O yüzden ödev yapmamıştın ya.

I. Öğrenci: (Eyvah) Şeyyyy öğretmenim o ölen babamın babaannesiydi. Bu haftada benimki hastalandı. (Ağlamaklı olur) Ya hocam hayat böyle işte. Birini daha yeni yollamışken, öbürü de tutturdu ben de gidecem diye.

Öğretmen: (Üzülür, ağlamaklı olur, çocuğun boynuna sarılır. Çocuğu hafifçe iter. )

Noluyor lan ne bu laubalilik! Ödevini yapmıyorsun bir de şaklabanlık ediyorsun. Otur yerine. Sıfır.

(Diğer öğrenciler kahkahalarla gülerler.

Öğretmen:(II.Öğrenciye döner)  Sen neden yapmadın bakim ödevini?

II. öğrenci: Valla hocam elektrikler kesildi yapamadım.

Öğretmen: Heh Bizim evde de lağım tıkandı günlük planı yapamadım. (Sonra irkilir) Oğlum bu klasik bahaneler bayatladı artık bunları biz öğrenciyken bile yutmuyordu öğretmenler otur yerine sıfır.

(Diğer öğrenciler gülerek dalga geçerler.)

Öğretmen: (üçüncü öğrenciye yönelir.) Sen yaptın mı ödevini bakim?

III. Öğrenci: (sırıtır. Diğerlerin dönerek) Bakın şimdi der. Hayır yapmadım hocam ama bir sor bakim niye yapmadım. (öğretmen öylece bakar.) Sor hocam sor bakim neden yapmamışım?

Hoca: (meraklanır) Niye yapmadın?

III. Öğrenci: Şimdi hocam karşı mahalle ile maçımız var. Cumartesi antrenmana çıktık tabi taktikler çalışmalar falan. Eeeee tabi önemli maç hocam Fener Galatasaray maçı bizimkinin yanında gazozuna maç gibi kalır tabi.

Öğretmen: Allah Allah. Eeee Anlat

III. Öğrenci: Pazar günü maç saati geldi çıktık maça ben hem teknik direktör hem kaptanım hem sol bek oynuyorum hem hakemim bir yandan da forvete destek veriyorum.

Öğretmen: Devam et oğlum maça geç. (Heyecanlanır)

Öğrenci: (ortaya geçer) Hocam arkadaş topu bana verdi bir çalım ona attım sonra rakip defanstan ard ardına on beş oyuncuyu geçtim baktım kaleciyle karşı karşıyayım

Öğretmen: Vur oğlum at golü artık

III. Öğrenci: Olmaz hocam böyle kolay gol atmak bize yakışmaz. Döndüm geri baktım üç defans oyuncusu üstüme geliyor. Üçünü birden çalımladım bizim sahaya doğru gidiyorum ki biri seslendi yanlış kaleye gidiyorsun lan salak dedi arkadaş döndüm ordan tekrar bir çalım bir çalım daha kaleciyle karşı karşıyayım bir çalım da kaleciye (Öğretmen de öğrenciyle beraber maçtaymış gibi çalım atmaya başlar.)

Öğretmen: Gooooooooool goooooooooool?

III. Öğrenci: Ne golü hocam ne golü?

Öğretmen:eeeee kaleciyi de çalımladın atsana gölü oğlum?

III: Öğrenci: Valla hocam o gazla dayanamadım. Kaleye de attım bi çalım ve tabi auta gitti top.

Öğretmen: Tüh yazık olmuş.

III. Öğrenci: Eh işte hocam maçı böyle kaybettik. Ben de o moral bozukluğuyla gittim eve yattım. Uyandım okula zor yetiştim valla.

Öğretmen: aferin oğlum iyi ki okula geç kalmamışsın der sırtını sıvazlar. (Çocuk arkadaşlarına pişkin pişkin bak nasıl yutturdum derken hoca çocuğun sırtına bi tokat atar. ) Geç yerine soytarı herif der. Otur Sıfır der. (Diğer öğrenciler kahkahayı koparır.)

Öğretmen: Eveeet geçelim dersimize. Nerde kalmıştık?

II. Öğrenci: Hocam en son toplama işlemindeydik. Benim kafam karışmıştı. Bi soru sormuştum tam dayak yiyecektim. Zil çaldı. Size çok kırgınım hocam.

Öğretmen: Noldu oğlum anlatsana?

II: Öğrenci: küs numarası yapar. Sırtını döner omuz silker.) valla hocam çok kırgınım söylemem.

Öğretmen: Hadi söyle oğlum meraklandırma insanı.

II. öğrenci: Hocam geçen toplama işlemini anlatıyordunuz. Dediniz ki beş ile beşi toplarsanız on eder. Tamam inandık. Sonra altı ile dördü topladınız. Yine on etti. Eh dedik hadi hocamızın hatrı var buna da inandık. Üç ile yediyi topladınız bilin bakalım yine kaç çıktı? (pişkin pişkin hocaya bakar)Yine on dediniz hocam yaaaa. Bizimle dalga mı geçiyorsunuz hocam ya? Tamam matematiğimiz kötü olabilir ama bu hiçbir şey bilmiyoruz anlamına da gelmez. Yani bu kadar da cahil zannetmeyin bizi hocam çok kırıldım teessüf ederim.

Öğretmen: Hasbinallah. Oğlum ne diyeyim ben size yirmi dokuzdan dokuz çıkıyorsunuz yirmi buluyorsunuz benden sınıf geçeceksiniz.

I. öğrenci: haklısınız hocam yirmi dokuzdan dokuz çıkınca yirmi kalır mı hiç? Benim matematiğim çok iyi.

Öğretmen: Gel bakim sen buraya benim akıllı oğlum gel Tahtaya bir üçgen çizer iki köşesine sayı yazar bir köşeye x yazar. X’i bul bakalım oğlum. Der

III. Öğrenci: Parmağıyla X’i gösterir işte hocam X burada der.

Öğretmen : Aferin oğlum işte böyle der. Şimdi bana g ile başlayan üç kelime kur bakim.

Öğrenci: G ile mi hocam?

Öğretmen: Evet G İle.

Öğrenci: Şu bildiğimiz G ile ha tamam. Şey eeee Gavun, garpuz, gabaaaaak.

 bu sırada kapı çalar.

(İçeriye giren birinci öğrencinin babasıdır. Öğretmen müfettiş geldi zanneder.)

Veli: Elini arkaya bağlamıştır. İyi dersler hocam der.

Öğretmen: (Seyirciye döner. Eyvah müfettiş geldi. Tavuk da yok napacaz şimdi? Der.) Düğmesini ilikler velinin yanına yaklaşır efendim hoş geldiniz der.

Veli: hoş bulduk napıyorsunuz hocam der.

Öğretmen: Matematikten bir problemi çözüyorduk efendim der.

Veli: Ohhhh ne güzel ne güzel (Sıranın üzerine bakar) Kahvaltı mı yapılmış burada kahvaltıyı kim yaptı bakim? Der

Öğretmen: Vallahi ben yapmadım efendim çocuklar yapmışlar ben gelmeden önce der.

Veli: Ne iyi yapmışlar canım keşke siz de yapsaydınız Sabah sabah aç karnına ders anlatılmaz ki der. Efendim çok sık gelemiyorum okula ama size güveniyorum çocuklara en iyi eğitimi verdiğiniz konusunda şüphem yok

Öğretmen: Aman canım öyle sık sık gelmeyin tabi ne işiniz var? Malum yoğunsunuz ama meraklanmayın biz burada eksiksiz çalışıyoruz.

Veli: Aman efendim mahçup ediyorsunuz bizi. Benim oğlan demişti çok iyi bir hocam var diye ama bu kadarını da beklemiyordum.

Öğretmen: Sizin oğlan mı? Nereden tanıyor beni?

Veli: Kendisi burada. Öğrenciniz olur. Ben Ahmet’in (I. Öğrencinin) babasıyım.

Öğretmen: Ne sen müfettiş değil misin?

Veli: Yok canım kasabım.

Öğretmen: Kasap mı? Etin kilosu kaç lira oldu?

Veli: 20 lira efendim haberiniz yok mu?

Öğretmen: Nerden olsun ben en son et aldığımda 5 liraydı. Epey zaman geçmiş demek der gülümser.

Veli: Çok şakacısınız. Neyse bizim çocuğun durumu nasıl?

Öğretmen: Oğlunuz derste çok konuşuyor.

Veli: O da bi şey mi efendim? Siz onun annesini görseniz evlendiğimizden beri hiç susmadı ömrümü yedi valla hocam.

Öğretmen: Efendim çocuğunuz hiç ders çalışmıyor sürekli haylazlık peşinde geçen yazılı yaptım arkadaşı 3. soruya bilmiyorum yazmış kendisi de ‘ben de bilmiyorum’ yazmış. Ona kadar kopya çekiyorlar yani.

Veli: Vay haylazlar vayyy iki kişi kafa kafaya verdiniz bir soruyu yapamadınız mı? Siz merak etmeyin hocam ikisinin de kulağını çekerim ben bi dahaki yazılıda doğru yaparlar.

Öğretmen: (Şaşırır)

Öğretmen: Ayrıca ödevlerini de yapmıyor. Yaptığında da yanlış yapıyor. Geçen bi harita ödevi verdim İstanbulu İç Anadoluda göstermiş.

I. Öğrenci: Hocam o haritayı babam çizmişti. Ben askerde haritacıydım getir ben çizerim dedi.

Veli: Sus ulan eşek herif. Hocam bizim oğlan çok şakacıdır da.

Öğretmen: Ya bilmez miyim.

Veli: Neyse ben müsaade isteyim hocam sizleri daha fazla meşgul etmeyim. Tabi bir velinin çocuğunun durumunu öğrenmek için arada bir ziyarete gelmesi gerekir değil mi hocam.

Öğretmen: Allah aşkına çocuk 5. sınıfa geldi ilk defa yüzünüzü gördük. Bu mu duyarlılık.

Veli: Öyle demeyin hocam ya hiç gelmesem napardınız?

Öğretmen: Evet haklısınız.

Veli: Hadi bana müsaade hocam iyi dersler çocuk size emanet eti senin kemiği benim.

Öğretmen: Derisi senin kemiği benim desen daha iyi olurdu. Baksana çocuk bir deri bir kemik.

Öğrenciler: Gülerler.

Veli: Çok şakacısınız. Ben kaçtım hadi iyi dersler.

Öğretmen: Sağolun güle güle efendim. Evet çocuklar nerde kalmıştık.

III. Öğrenci: Diğerlerine :Bak şimdi nasıl kaynatıyom dersi. Şey hocam siz eskiden çok iyi güreşiyormuşsunuz. Bize güreşle ilgili anınızı anlatıyordunuz.

Öğretmen: (Şaşırır. Bozuntuya vermez.) Heh şimdi hatırladım. Bi gün yine dağda geziniyom . Karşıma bi ayı çıktı.

Öğrenciler: Allah Allah.

Öğretmen: (Heyecanlanır) Ayı beni görünce başladı peşreve (Öğretmen peşrev çekmeye başlar) 2 saatlik bi peşrevden sonra tutuştuk güreşe. Ayı bana bi sarıldı omuzladığım gibi çaldım ayıyı yerde derken boğuşuyoruz. Al ha vur ha al ha vur ha. Ayıyla tam üç gün güreştik. Yenişemedik. Ayı sağol hocam dedi. Selamlaştık gitti.

(Bu sırada içeri genç, iri yarı, kaba saba biri girer.Adı Abdullahtır.)

Abdullah: (Gayet sert  biçimde): Selamün aleyküm.

Öğretmen: Aleyküm selam.

Abdullah: Ben öğretmeni arıyordum.

Öğretmen: Benim buyur ne istedin.

Abdullah: Diploma.

Öğretmen: Diploma mı?

Abdullah: Heh diploma alacam ben yarına hazır olsun gelir alırım tamam mı?

Öğretmen: Kardeşim senin diploma alman için öğrenci olman gerekiyor.

Abdullah: Valla ben 15 sene önce öğrenciydim. Bi kaç gün geldim sonra bıraktım okulu. Şimdi diploma lazım oldu. Parası neyse veririz. Yarına hazır olsun hoca. Anladın değil mi?

Öğretmen: Kardeşim git işine ya. Sana diploma miploma yok. Almak istiyorsan gel otur. Hak edersen alırsın.

Abdullah: (Kollarını sıvar) Sen şimdi bana diploma veriyon mu vermiyon mu hoca?

Öğretmen: Vermiyorum ne olacak.

Abdullah: Ben almasını bilirim. (Der. Hocanın üzerine yürür.)

Öğretmen: Ya Allah der başlarlar güreşe birazcık boğuşmadan sonra hoca Abdullah’ı altına alır. Tövbe de ulan tövbe mi he der.

Abdullah: Tövbe hoca tövbe bırak gideyim bırak kolumu kıracan der. Hoca Abdullahı bırakır.

öğretmen misin kabadayı mısın kardeşim hani eğitimde dayak yoktu yaaa diyerek kaçar.

Öğrenciler: Şaşırır.

II. Öğrenci: Hocam siz ne yaptınız ya o adamı nasıl yıktınız ya.

Öğretmen: Dedik ya oğlum ayı bile yıkamadı beni inanmadınız mı yoksa.

Öğrenciler: İnandık hocam inandık.

I. Öğrenci: Hocaya bak lan kapı gibi adamı perişan etti.

II. Öğrenci: Oğlum biz bu hocayla uğraşmayalım o adamı paspasa çevirdi bizi salça yapar valla. (Zil çalar)

Öğretmen: Çıkabilirsiniz çocuklar. Ödevlerinizi yapmayı unutmayın tamam mı?

Öğrenciler: Titreyerek tamam hocam yapmaz olur muyuz?

II. Öğrenci: Geçmiş yılların ödevlerini de yapacaz hocam söz yeter ki siz kızmayın der korka korka çıkarlar.

Öğretmen: (şaşırır.)Başını sallar. Allah Allah noldu bu çocuklara ya. Haaa. Ayıyla güreş hikayesini gerçek sandılar herhalde saflar. Neyse iyi oldu. En azından korkup ödev yaparlar belki. Eh ben de gideyim artık. Geç oldu. Hoşça kalın der. Çıkar. 

Barış KABALCI (Türk Dili ve Edb. Öğrt.)      Ruhiye BOZDAĞ (Türk Dili ve Edb. Öğrt.)

ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ 


ÖÖğretmen, bir eğitim kurumunda bilgi, görgü ve yaşantıları ile çocukların veya gençlerin öğrenme yaşantılarına rehberlik eden veya yön veren kişi olarak tanımlanabilir. Öğretmen, öğrenmeyi kılavuzlayan kişidir. Çeşitli yöntem ve tekniklerden yararlanarak öğrenme yaşantıları düzenler ve öğrencilerin istendik davranışları kazanıp kazanmadığını değerlendirir.

 

Öğretmenlik, bazı özel yetenek ve yaratıcılığı gerektirdiği için bir sanattır. Aynı zamanda, öğretme metotları, psikoloji, sosyoloji, felsefe, eğitim psikolojisi gibi disiplinlerin bulgularının kullanılması açısından da bir bilimdir. Dolayısıyla öğretmen hem bir sanatçı, hem bir bilim adamıdır.

    B- ÖĞRETMEN -  ÖĞRENCİ  İLİŞKİSİ

        1- Öğretmen – Öğrenci  İlişkisinin  Önemi

Eğitim sistemimizin en stratejik parçası olan okul örgütünün önemli iki parçası öğretmen ve öğrencidir. Anaokulundan üniversitenin bitimine kadar süren eğitim hayatında, zamanın büyük bölümünü birlikte geçiren öğretmen ve öğrenci arasında dinamik bir ilişki vardır.

Öğretmen ve öğrenci arasındaki ilişki, öğrencinin;

  1. Akademik başarısını,

  2. Mesleki tercihleri ve mesleki gelişimini

  3. Psiko-sosyal gelişimi ve ruh sağlığını büyük ölçüde etkilemektedir.

 

Öğrenciden beklenen, başarılı olmasıdır. Başarısızlık söz konusu olduğunda birçok sebep sıralanabilmektedir. Fakat başarısızlığın temelinde, öğretmenlerin mesleki tutum ve davranışlarının yattığını belirtmektedir. Öğretmende başarı beklentisi varsa öğrenciler daha başarılı olmaktadır. Karamsar ve öğrenciden beklentisi az olan bir öğretmenin sınıfında genel başarı düzeyi düşmektedir.

Öğretmenle öğrenci arasındaki ilişkiye bağlı olarak yön kazanan diğer bir konu da mesleki tercihlerdir. Öğretmenin gerek ders içi, gerekse ders dışında öğrenciyle olan duygu ve bilgi alışverişi, öğrencinin bilinçli ya da bilinçsiz olarak çeşitli mesleklere karşı ilgisinin yönelmesine, sempati duymasına yol açabilir.

 

Öğretmen öğrenci ilişkisinin, öğrenciye dönük etkilerinden en önemlisi psiko-sosyal gelişim ve ruh sağlığıyla ilgili olanıdır. Bugün birçok psikolog, histeri, cinsiyet sapıklıkları, gelecek hakkında duyulan korku ve endişe halleri, sabit fikirlilik,, ruhsal depresyonlar ve buna benzer birçok davranış bozukluklarını hep çocukluk yıllarındaki anormal şartlara, üzüntülere, endişelere bağlanabileceğini iddia etmektedirler. Çocukluk yıllarının okulda geçtiğini kabul edersek, onların ruhsal bozukluklarında öğretmenlerinde sorumlu olduğunu kabul etmek gerekir.

Öğrenciyi çok yönlü olarak etkileyen öğretmen, öğrenciyle ilişkilerine zarar verecek bazı davranışlar içinde bulunabilir. Bu davranışlar;

 

       

a-) Kendi barış ve huzuru için anlamsız kural ve sınırlılıklar koymak,

b-) Çocuklara karşı reddedici ya da aşırı koruyucu davranışlar geliştirmek,

c-) Onlara değer vermemek, aşağılamak,

d-) Haksız yere eleştirmek, başkalarıyla karşılaştırmak, alay etmek,

e-) Notu baskı aracı olarak kullanmak,

f-) Bütün ağırlığı öğretime vermek,     

g-) Mesleğini sevmemek,

h-) Davranış ve tutumlarıyla çocuklara uygun bir model olmamak.

 

Öğretmenden beklenen, öğrenciyle ilişkilerini geliştirmeye yönelik davranışlar sergilemesidir.

 1-İyi Öğretmen Öğrenci İlişkisinde Bulunması Gereken Özellikler

1-     Açıklık ve saydamlık

2-     Önemsemek

3-     Birbirine gereksinim duymak

4-     Birbirinden ayrı davranabilmek

5-     Gereksinimlerini karşılıklı olarak giderebilmek,

Özelliklerini içerirse, iyi bir öğretmen öğrenci ilişkisi kurulmuş demektir.Birçok öğretmen bu özellikler için hepsi güzel de, ben kendi sınıfımda bu tip ilişkiyi geliştirebilir miyim?, diyerek tepki göstermiştir. Yanıt büyük bir “Evet” dir. İnsan ilişkileri hiçbir zaman tam kusursuz olmayacağına göre her öğretmen gençlerle ilişkisini geliştirebilir. Böylece birbirilerine gerekli olduklarını anlarlar, ayrı ayrı hareket edebilirler ve ilişkileri böylece daha doyurucu olabilir. Tüm sınırlı olanaklara karşın  “okul” denilen sosyal kurum,  “eğitim”in yapılabileceği yaşamsal önemi olan bir yer olabilir. Bunun için öğretmenlerin etkili iletişim yöntemlerini öğrenmeleri gerekir.

Lindgren, öğrenci ve öğretmen arasındaki iletişim biçimini dört şekilde ele almaktadır.

 

1-tür ilişki biçiminde öğretmen öğrencilerle tek yönlü bir ilişki sürdürmeyi tercih etmektedir. Lindgren bu etkileşim biçimini “çok az etkili olan” iletişim biçimi olarak nitelendirmektedir.

2-tür iletişim biçiminde ise, öğretmen sınıftaki öğrencilerle teker teker karşılıklı olarak etkileşime girmektedir. Bu tür iletişim “kısmen etkili” olarak değerlendirilmektedir.

1-tür iletişim biçimi “etkili” olarak tanımlanmaktadır. Bu iletişim türünde, öğretmen öğrencilerle karşılıklı olarak etkileşime girmekte ve buna ilave olarak öğrencilerin de birbirleriyle etkileşime girmelerine imkan tanımaktadır.

ve son iletişim biçiminde ise, öğretmen kendisini öğretmenden ziyade sınıfın bir üyesi olarak görmekte ve üyeler arasında karşılıklı etkileşimi cesaretlendirmektedir.

Geleneksel okullarda öğretmenin tüm dikkati, işlediği konu, kullandığı yöntem ve sağlayacağı sınıf disiplini üzerinde yoğunlaşmakta, öğrencinin kendisi ve yaşadığı duygular öğretmenin dikkat merkezinin dışına çıkmaktadır.

Buna bağlı olarak, öğretmen-öğrenci ilişkilerinde formel bir yapı ortaya çıkmaktadır. Geleneksel tutum içindeki öğretmen, sınıf içerisindeki hakimiyetini kaybedeceği düşüncesiyle, öğrencilerle olan münasebetini asgariye indirmektedir, böylece görünüşte problem çıkmasını önlemiş olmaktadır. Öğrenmenin büyük ölçüde öğretmenin şahsi başarısına ve öğretmen-öğrenci arasındaki duygu bağının  kurulmasına bağlı olduğu düşünülürse, geleneksel tutumun yanlışlığı apaçık ortaya çıkmaktadır.

Yapılan araştırmalar ülkemizde öğretmen öğrenci ilişkilerinin daha çok geleneksel bir eğilim taşıdığını göstermektedir. Gökçe (1984) tarafından lise öğrencileri üzerinde yapılan bir araştırmada öğretmenlerin öğrencilerle yeterli düzeyde ilgilenmedikleri ve ders haricinde öğrencilerle herhangi bir surette görüşmedikleri tespit edilmiştir. Kılıççı (1989) yaptığı araştırmada lise öğretmenlerinin öğrencileriyle sağlıklı ilişki kurma yönünde girişim azlığı gösterdiklerini bulmuştur. Selçuk ( 1989) tarafından yapılan bir başka araştırmada, öğretmen-öğrenci ilişkileri öğrencilerin duygu ve düşüncelerini öğretmenlerine açmaları açısından ele alınmıştır. Sonuç olarak, öğrencilerin duygu ve düşüncelerini öğretmenlerine açma düzeyleri çok düşük bulunmuştur.

REHBERLİK HİZMETİNDE ÖĞRETMENİN GÖREV VE SORUMLULUKLARI

1-Öğrencilerini duruma alıştırır.

İyi bir öğretmen ders yılı başında hemen derse başlamaz. Örneğin bir öğretmen dersine ilk başladığı gün öğrencilerine kendisini tanıtabilir ve onların kendilerini tanıtmalarını sağlayabilir. Ders yılının ilk günlerinde  ders saatlerinin  bir sohbet şeklinde geçmesi ,öğrencilerle öğretmenin  birbirlerini  daha yakından tanımaları  ve derse alışmaları açısından çok yararlıdır.                     

 

2-Öğrencileri tanımaya çalışır.

İyi bir öğretmen her öğrencisinin farklı özellikleri, yetenekleri ve ilgileri olduğunu bilir ve buna göre davranır.

3-Öğrencilerin gelişimini sağlayan bir ortam hazırlar.

          İyi bir öğretmen öğrencileriyle ilişkilerinde karşılıklı saygıya, düşünce ve duyguların içtenlikle ortaya konulmasına özen gösterir. Kusurları da olsa, her öğrenciyi değerli birer varlık olarak görür.

 

              4-Öncelikleri ders konularına değil, öğrencinin kişilik gelişimine verir.

          Ders konularını öğrencinin kişilik gelişimini sağlamada bir araç olarak görür.

 

               5-Öğrencilerine bilgi verir.

          Bir öğretmen ders konularıyla günlük yaşam arasında bağlantı kurar.

 

               6-Öğrencilerin yalnız derse ilişkin sorunlarıyla ilgilenmez, diğer sorunlarıyla da ilgilenir.

          Lise son sınıf öğrencisi Kaan, devamsızdır. 12 yaşındaki Melisa derste hep pencereden etrafı seyretmektedir. Mehmet en ufak uyarıya bile çok kızar. Yavuz tartışmaya bayılır. Çok güzel bir kız olan Rana, birden bire okula bakımsız ve kirli giysilerle gelmeye başlar. İşte tüm bu davranışlar ve bunun gibi niceleri öğrencilerde bazı sorunların olgusunu belirten bir şeylerin yanlış gittiğini gösteren ipuçlarıdır. Bir öğretmen bu durumlarla karşılaştığın da öğrencilerini dinleyerek boşalmalarına, gereksinmelerinin azalmasına yardımcı olabilir. Genellikle öğrenciler böyle sıcak, yumuşak ve içten davranan öğretmenlerine karşı güven duymakta ve içlerini açarak yardım ve tavsiyelerini beklemektedirler.

 

              7-Özel yardıma gereksinim duyan öğrencilerle ilgilenir.

          İyi bir öğretmen, özel yardım gereksinen öğrencileri sorunları derinleşmeden yardım görmeleri için rehberlik uzmanına ya da başka ilgililere yollar.

 

               8-Öğrencinin ailesi ile görüşmeye isteklidir.

         Görevinin bilincinde olan öğretmen öğrencinin kendisine tanıtılması amacıyla tanınması ve gelişen sorunlarının çözülmesi için, öğrencinin ailesi ile görüşmenin, öğrenciyi aile içinde gözlemenin yaralarına inanır.

 

               

               9-Sınav sonuçlarına göre öğrenciyi değerlendirmez.

         Öğrencinin başarısını değerlendirirken geçmişteki başarısını, gelişimini ve olanaklarını da göz önünde tutar. Bireysel ayrılıklara karşı duyarlılık gösterir.

 

              10-Rehberlik görevlileriyle işbirliği yapar.

         İyi bir öğretmen, eğitimin okuldaki tüm görevlilerin ortak bir görüş ve anlayışla sağlayacaklarını, işbirliği sonucu gerçekleştirilebileceğini bildiği için öğrencileriyle ilgili bilgileri rehber öğretmen ve rehberlik uzmanıyla paylaşır.

SINIFTA DİKKAT SORUNLARI OLAN ÇOCUKLARLA ÇALIŞMANIN YOLLARI

 

1-     Çocuğun o gün neler yapılacağını önceden bilmesini sağlayacak ve hep uyulan bir sınıf düzeni geliştirin.

2-     Çocuğun öğretmenin gözü önünde, pencereden uzak ve tahtaya yakın bir yerde oturmasını sağlayın.

3-     Kendi başına yapılabilecek ödevleri, diğer çocuklardan ayrı bir köşede dikkati dağılmadan yapmasına izin verin.

4-     Çocuğun ödevlerini yaparken gerektiğinde ara vermesine olanak tanıyın. Bu aralara diğer çocuklardan daha sık ihtiyaç duyacaktır.

5-     Oyun saatlerini azaltma ve teneffüs iptalinden kaçının. Oyun saatleri çocuğun fazla enerjisinden kurtulması için iyi bir fırsattır.

6-     Farklı aktivite düzeyleri gerektiren dersleri gün içinde dağıtın. Müzik, Beden Eğitimi, Resim gibi yardımcı dersleri daha çok dikkat gerektiren Türkçe, Matematik gibi derslerin arasına koyun.

7-     Dikkat sorunları olan çocuklara serbest bir sınıf ortamı yerine kesin kuralları olan düzenli bir sınıf ortamı sağlayın.

8-     Ders çalışırken belli alışkanlıklar edinmelerini sağlayacak ve istenmeyen davranışlarını kontrol edecek  etkin bir sistem geliştirin. Ödül puanları, çocuğun başarısını grafikler ile göstermek, çocuğu çıkartmalar veya yıldızlar ile ödüllendirmek, çocuğu istenilen davranışları göstermesi için heveslendirecektir.

9-     Yeni şeyler öğretip, yanıtlar istemeden önce çocuğa sözel ya da görsel bazı ipuçları verin. Örneğin çocuğa yalnızca onun anlayacağı bir işaret vermek onu utandırmadan dikkatini anlatılana vermesini sağlar.

10- Uzun sürebilecek ödevleri küçük parçalara bölün. Böylece çocuğa bir işi tamamlamış olma duygusunu tattırmış olursunuz.

11- Çocuğun her zaman aynı performansı göstermesini beklemeyin. Çocuğun çabalarını sonuç mükemmel olmasa bile destekleyin.

12- Mümkünse derste işlediklerinizi ve ödevleri yazılı hale getirin. Bu bilgiler yazılı olursa çocuk ders sırasında dikkati dağılıp dinleyemediği konuları sonradan defterinden okuyabilir.

13- Çocuğun fiziksel aktivitesini uzun süreli (10-15 dk.’dan uzun ) kısıtlayan cezalar vermekten kaçının.    

DİKKAT SORUNLARI OLAN ÇOCUKLARA ÖĞRETMENLER NASIL YARDIMCI OLABİLİR?

 

          Dikkat sorunları olan çocuklarla çalışmak eğitimcilerin zamanını alır ve sabır sınırlarını zorlar. Öğretmenlerin bu çocuklardan neler bekleyebileceklerini bilmeleri gereklidir. Bunun yanında dersi nasıl işlemeleri ve bu çocuklarla nasıl çalışmaları gerektiği konusunda bilgi sahibi olmaları ve çocuk davranışları konusunda  danışabilecekleri bir uzmanın varlığı öğretmene önemli kolaylık sağlar.

 

 Öğretmenlerin dikkat eksikliği olan çocuklara yararlı olduğunu belirttiği birkaç yöntem şöyle sıralanabilir.

 

1- Çocuğun çabalarını ufak da olsa ödüllendirin ve ona cesaret verin. Böylece çocuğun kuvvetli yönlerini pekiştirmiş olursunuz.

 

2- Dikkat toplama, iyi davranışlar edinme ve yaptığı işleri tamamlama konusunda öğrencileri heveslendirecek davranış düzeltme yöntemleri uygulamayı öğrenin.

 

3- Çocuğun ebeveyniyle görüşüp evde kullandıkları, daha önce işe yaramış olan yöntemleri öğrenin.

 

4- Eğer çocuk ilaç kullanıyorsa, sık sık çocuğun ebeveyni ve doktoru ile görüşün. Böylece kullandığı ilaç ve ilacın dozu ile ilgili gerekli değişiklikler yapılabilir.

 

5- Sınıf düzeninde çocuğun dikkatini toplamasına yardım edecek bazı değişiklikler yapın. Örneğin kısa ödevler vermek, çocuğu ön sırada ve öğretmene yakın oturtmak, derslerde ilgi çekici nesneler kullanmak, dersi anlatırken resimler göstermek ve çocuğun başarılarını sık sık takdir etmek gibi.

 

6- Bu konudaki fikirlerini almak için rehber öğretmen, okul psikoloğu ve çocuğun psikiyatristi ile yakın bir işbirliği sürdürün. 

ÖĞRETMEN DANIŞMANLIK YAPABİLİR Mİ?

       Öğretmen, öğrencilerine iyi alışkanlıklar kazandırmak, görgüsünü ve bilgisini arttırarak etkinlik alanını genişletmek, yetenek ve ilgilerini geliştirmek, iş olanakları ve meslekler hakkında bilgi vermek suretiyle yaptığı yardımlarla bir tür rehberlik yapmış olmaktadır. Öğretmen, öğrencisi ile sevgi ve anlayışa dayalı bir ilişki kurmakla onun öğretimden maksimum yararı sağlamasına ve kendini gerçekleştirmekle bunalımının derinleşmesini önlemekte ve koruyucu sağlık hizmetleri yapmaktadır.

        Bir öğretmenin rehberlik ilkeleri ile tam bir tutarlık halinde olan hümanistik eğitim ilkelerini benimsemesi halinde en üst düzeyde başarı sağlayacağı muhakkaktır. Ancak, öğretmenin görevini çağdaş, eğitim anlayışına uygun bir biçimde yürütmesine bakarak onun, bir danışmanın rolünü üstlendiğini ya da üstlenebileceğini düşünmek yanlış olur. Rehberlik ve psikolojik danışma ayrı bir uzmanlık alanı olup kendine özgü kavram ve teknikleri vardır. Grant (1960) bir öğretmenin hem iyi bir danışman hem de iyi bir öğretmen gibi yetişmeye ve bu iki görevi aynı anda yürütmeye kalkışma halinde iki görevin de aksayacağını belirtmektedir. Grant’a göre öğretmenin, öğrencisinin ilgi ve yeteneklerini bilmesi yeterlidir. Bu bilgiyi de, gerek öğrencinin performansını gözleyerek, gerekse danışmanların uygulayacakları test ve envanter gibi araçlardan elde edilen bulgulardan yararlanarak edinmesi mümkündür. Ancak, bir öğretmenin, öğrencisinin mahrem yönlerini öğrenmesi gereksizdir, hatta bazı hallerde sakıncalı da olabilir. Grant, bir öğretmenin öğrencisinin aile hayatına ilişkin sırları, arkadaş edinmedeki güçlüklerini, kronik korku ve kaygılarını bilmeye vakti olmadığı gibi, derindeki duyguları ortaya çıkaracak teknikler konusunda bilgisi yetersizdir. Ayrıca öğrencinin mahrem hayatına bu derece girmek öğretmenin öğrencisi ile birincil ilişkilerini geliştirmek bir yana engelleyebilirde. O halde denebilir ki, bir öğretmenin öğrencisine karşı saygı ve kabul ile karakterize edilen hümanistik bir tutumla yaklaşması, öğretim faaliyetlerinden yaralanmak üzere rehberlik hizmetlerinden yardım alacak kadar bu hizmetlerin tekniklerinden haberli olması ve yine rehberlik çalışmalarının destekleyici bir tutum içinde olması gerekli ve yeterli sayılmalıdır.  

SINIF ÖĞRETMENLERİNİN REHBERLİK SAATİ GÖREVLERİ

             Eğitim sistemimizde uzun zamandır uygulana gelmekte olan sınıf öğretmenliğinin amacı, öğrenci ile yönetim arasındaki iletişimi sağlamak ve öğrencilerin sorunları ile ilgilenmektedir. Sınıf öğretmeni olarak atanmış olan herhangi bir dersin öğretmeni o sınıfın öğrencileri ile zaman zaman yaptığı toplantılarda onlara çeşitli konularda bilgi verme, eğitici kollara öğrenci seçme, özel kutlama günlerini planlama ve katılacak öğrencileri belirleme gibi faaliyetleri yürütmektedir. Sınıf öğretmenleri öğrencilerde görülen başarısızlık ve uyumsuzluk gibi sorunlarla da ilgilenmekte ve bu konuda danışmanlarla işbirliği yapmaktadırlar.

1-     İşbirliğine dayalı sistematik bir program uygulanmalıdır. Programın amaçları belirlenmeli,bu amaçların hangi öğrenme yaşantıları,hangi malzeme ve araçlarla gerçekleştirilebileceği bir dereceye kadar belirlenmeli ve sonucun değerlendirilmesi yapılmalıdır. Aksi taktirde aşırı tekrarlar ve grubun ihtiyacına uygun olmayan etkinlikler öğrencilerde bıkkınlık yaratabilir.

2-     Grup rehberliği konusunda öğretmenin iyi yetişmiş olması gerekmektedir. Çünkü bu işi yapmaya çalışan öğretmenler rehberlik konusunda yetişme ihtiyacı duymaktadırlar.

3-     Grup rehberliği psikolojik danışmaya zemin hazırlar, ama onun yerini alamaz. Grup rehberliği etkili bir biçimde uygulandığı taktirde danışmana başvuran öğrenci sayısı artabilir. Grup saatlerinde rehberlik hizmetleri hakkında bilgi edinen öğrenciler,bazı sorunlarını danışmanla konuşmak isteyebilirler. Grup öğretmeni de öğrencilerini daha iyi tanıdıkça,bazılarını danışmana havale edebilir.

4-     Grup saatleri demokratik liderlik gerektirir. Lider durumundaki öğretmen, öğrencilerin en üst düzeyde katılımını sağlamalıdır. Lider demokratik olursa,öğrenciler grup kararlarına ve planlarına katılarak,bir gruba ait olma,grup içinde önemli kişi olma,grup tarafından benimsenme gibi ihtiyaçlarını giderebilirler.

5-     Grup saatlerinde öğrencilere karşı bir anlayış,kabul edici bir atmosfer yaratmak gereklidir. Öğretmenin psikolojik süreçler,uyum mekanizmaları,grup dinamikleri konularında bilgi sahibi olması beklenir.

6-     Grup saatlerinde rahat bir iletişim sağlanmalıdır. Grup öğretmeninin de grup danışmanı gibi,kendisine yöneltilen eleştirileri hoşgörü ile kabul etmeyi bilmesi gerekir.

              On yılı aşkın bir zamandır süregelmekte olan sınıf öğretmenleri ile grup  rehberliği uygulamaları başarıya ulaşamamış ve çok çeşitli kesimlerden eleştirilere hedef olmuştur. Öğrenciler bu saatlerde ya boş oturduklarını ya da yarım kalan ödevlerini tamamladıklarını  ifade etmektedirler. Öğretmenlerin çoğu bu saatlerde ne yapacaklarını bilemediklerini ve bu yüzden öğrencileri kendi hallerine bıraktıkları ya da bitiremedikleri konuları işlediklerini belirtmektedirler.

             Grup rehberliğinin verimli olabilmesi için her şeyden önce bu alanda yetişmiş elemanlar tarafından yürütülmesinde zorunluluk vardır.

 

BİR SINIF ÖĞRETMENİNE TAVSİYELER

 1.                  Ders yılı başında dersinize ilk girdiğiniz zaman hemen ders konusuna başlamayınız. Kendinizi sınıfınıza dostça takdim edip, öğrencilerin de kendilerini tanıtmalarına zaman ayırınız.

2.                  Öğrencilere okutacağınız dersin genel sınırları, özellikleri, ileriki hayatta nasıl kullanılabileceği hakkında bilgi veriniz.

3.                  Çocuklara, dersinize nasıl çalışacakları hususunda yardım ediniz. Dersinizle ilgili olarak karşılaştıkları güçlüklerde onlara rehberlik ediniz.

4.                  Dersinizi, mümkün mertebe bireyselleştiriniz. Her öğrenciden aynı başarı derecesini beklemeyiniz.

5.                  Öğrencilerinizin genel yetenekleri, yani zeka durumları ile dersteki başarılarını karşılaştırınız. Çalışmaları ile zeka durumları arasında bir denge olup olmadığına bakınız. Zekası seviyesinden çok üstün bir başarı gösteren çocuk, zekasının çok altında başarı gösteren çocuk kadar  problemdir. Çünkü bu aşırı başarı, bir psikolojik eksikliğin telafisi olabilir.

6.                  Öğrencilerinizin okuma, oyun ve boş zaman ilgilerini saptamaya çalışınız.

7.                  Öğrencilerinizde gözlemlediğimiz davranımların niçin ve nasıllarını araştırınız.

8.                  Bir problem karşısında, evvela öğrencinin durumu nasıl gördüğünü ve bu durum için ne gibi hal çareleri düşündüğünü kendi ağzından dinledikten sonra lüzumlu aydınlatmalara geçiniz.

9.                  Sınıfınızda demokratik bir hava yaratınız. Grup çalışmalarına önem vererek onlarda “bir gruba ait olma duygusu” yaratın. Her öğrencinin bir faaliyette katılmasına yardım ediniz.

10.              Öğrencilerinizde görülecek bedensel ve psikolojik arızaların belirtilerine karşı uyanık bulununuz.

11.              Mümkün olan her fırsatta velilerle temas ederek çocuğun gelişmesinde onların işbirliğini sağlayınız.

12.              Her öğrenci ile her dönem hiç değilse bir defa mülâkat yapınız;dersinizde karşılaştığı güçlükleri, hoşlandığı konuları vs. sorunuz. 

 

KAYNAKÇA

 1-     YAZGAN Yankı, 1997

2-     MERTOL Şengül, ARSOY Saniye, ERGİN Hatice, Rehberlik ve Psikolojik Danışma, Özen Fotokopi ve Dizgi, İstanbul, 1998

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi45
Bugün Toplam299
Toplam Ziyaret3773664
VİDEOLAR
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028
Takvim