Müzakereli okuma ne demek? |
|
|
Kitap okumak, ilmin de irfanın da olmazsa olmazı. Okumadan, araştırmadan hiçbir konuda esaslı bir kanaate ulaşmak mümkün değil. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak da yanlışlar zincirinin ilk halkası oluyor zaten. Yüce Yaratıcı iki temel kitap sunmuş "arayan" gönüllere. Bir tanesi "Kelâm"ın tecellisi Kur'an, bir diğeri "Kudret ve İrade"nin aynası Kâinat. Bu iki kitabı iyi mütalaa edip tefekkür ufkunda seyahat edebilenler imanın tadına varıyorlar. Bu sebeple bütün okumalar bu iki kitabı derinlemesine anlamaya matuf olmalı. Kâinat kitabını derinlemesine okumak, harflerden, kelimelerden ve ayetlerden mana çıkarmak ona imanın gözlüğüyle bakmaya ve pozitif ilimlerle meşgul olmaya bağlıdır. Kur'an'ı anlamak için de başta hadis olmak üzere dinî ilimlere vukufiyet gerekiyor. Kullukta derinleşmek, daha nitelikli bir kulluk performansı ortaya koymak isteyen bir mü'min bu iki kitabı anlamaya götürecek okuma ve araştırma gayretinin içinde olmalıdır. Kur'an meali okumak, Kur'an'ı anlamaya yetmiyor. Bir meali yüzlerce defa okumak, ya da yüzlerce farklı meali okumak da "anlamak" için kâfi gelmiyor. Bu yüzden, Kur'an'ı asrın idrakine söyleten, ondaki hakikatlere tercüman olan eserleri müzakere ederek okumak şart. Günümüzde Müslümanlar arasında maalesef kitap okumayan ciddi bir kitle var. Öte yandan, okuyanların da dengesiz okumaları söz konusu. Ortada bir temel olmadan, okunan şeylerin Kur'ân ve sünnet çizgisine uygun olup olmadığını test edecek temel kriterleri bilmeden okuma, dengesiz bir okumadır. Böyle bir okuma şekli insanın sürekli zihnî ve vicdanî gelgitler yaşamasına, bir türlü kendisi olamamasına sebep olur. Bu şekilde, okuduğu her yeni kitabın, ele aldığı her makalenin tesiri altında kalıp dün söylediğini bugün inkâr eden, fikrî omurgasızlar türer. Onun için önce düşünce dünyamıza ait temel esasların bilinmesi, dolayısıyla bu bilmeyi sağlayacak eserlere öncelik verilmesi gerekir. Bunlara metodolojik bilgiler de diyebiliriz. Mihenk taşı eserler Bu bakışı kazandıracak, mihenk taşı mesabesinde bazı kitaplar vardır; onlar temel ve esastır. Yol üstündeki işaret taşları misali her türlü inhirafa, kaymaya ve pörsümeye mani olurlar. Onları elden düşürmeden sürekli okumak gerekir. Bir kere okumak yetmez onları; bir ömür başucu müracaat eserleri olarak mütemadiyen müzakere edilmelidir. Her bitirme, yeni başlangıçların tetikleyicisi olur. İçinde binlerce hakikatin desen desen örgülendiği bu eserler, okuyucunun o anki seviyesine göre okundukları her ayrı seferde insana yeni şeyler söylerler. Her okuma, okuyucuya yeni bir seviye kazandırdığı için, o seviyenin gözüyle bakar okuduklarına. Kur'ân-ı Kerim'i böyle bir okuma hususunda diğer kitaplarla beraber değerlendiremeyiz; ama onu ayda bir hatmetmeyene de seleflerimiz Kur'ân'ı terk eden adam nazarıyla bakıyorlar. "Kur'an okuma"dan maksat nedir? Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi bu soruya şöyle cevap veriyor: "Şahsen ben, ruhsuz Kur'ân okumanın insanımızı duygusuz hale getireceğine inanıyorum. Kur'ân'ı anlamak, Kur'ân ile dirilmek, onun özünde derinleşmeye bağlıdır. Kur'ân'ın sadece ibare ve lâfızları ile ilgilenenler sevap kazansalar bile sevaba açık bir topluluk haline gelemezler. Bu sebeple, Kur'ân'la münasebetimiz açısından asıl mesele kalb, şuur, irade, idrak ve hislerimizle ona yönelebilmek ve benliğimizin bütün buutlarıyla onu duyabilmektir. İşte böyle bir yöneliş ve duyuş sayesinde Allah'ın (celle celâluhû) bize seslendiğini hisseder, suya ve ziyaya ulaşmış rüşeymler gibi birdenbire yeşeririz. Okuduğumuz âyetin her kelimesinde, her cümlesinde farklı derinliklere erer; aynı anda bir yandan ruhumuzun atlasını temaşa ederken, diğer yandan göklerin haritasını müşahede etme ufkuna ulaşırız." Görüldüğü gibi maksat sadece gırtlak ağalığı yapmak değil, bütün duygu, ihsas ve latifelerimizle Kur'an'ın engin ufkuna teveccüh etmek ve ilahî füyuzat sağanağı altında sırılsıklam olmaktır. Ayrıca, iman hakikatlerinin muhkem bir kale gibi gönüllere yerleşmesine vesile Risâleler de sürekli ve çok okunmalıdır. Önce "Külliyât"ın tamamı okunmalı, daha sonra her kitap kendi bütünlüğü içinde ele alınarak, bütün bölümleri mütalaa edilmelidir. Hocaefendi'nin eserlerini nasıl okumalıyız? Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin "Pırlanta Serisi" kitapları da ayrı bir müzakere usûlüyle ele alınmalıdır. Hocae-fendi'nin ilminden, irfanından, ilhama mazhar vicdanî ve amelî tecrübelerinden süzülen makaleler, kitaplar, bütün katılımcıların hazırlanarak geldiği müzakere heyetlerinde okunmalıdır. Bu okumalarda her kelimenin, her cümlenin üzerinde derince durularak maksat bütün teferruatıyla anlaşılmalıdır. Bir makale üzerine yapılan müzakereden maksadın hâsıl olup olmadığı, müzakereye katılan insanların, işlenen konuyu ne kadar öğrendiklerine bakılarak anlaşılabilir. "Bu müzakerede yeni öğrendiğiniz bilgiler nelerdir?" sorusu bu noktada belirleyici olmalıdır. Dolayısıyla Hocaefendi'yi ve onun fikirlerini en iyi ve en doğru anlamaya vesile olacak usûller araştırılmalı, kalıplaşmış bir kısım metotlarda ısrar edilmemelidir. Yeni formatlar, yeni tarzlar her zaman desteklenmeli ve müzakerenin daha verimli hale gelmesi için sürekli bir düşünce sancısı içinde olunmalıdır. Kitap okumak, ilmin de irfanın da olmazsa olmazı. Okumadan, araştırmadan hiçbir konuda esaslı bir kanaate ulaşmak mümkün değil. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak da yanlışlar zincirinin ilk halkası oluyor zaten. İyi ve faydalı bir okuma için im'an-ı nazar; yani, mevzulara derinlemesine bakma, okunan mesele üzerine odaklanma ve yoğunlaşma çok önemlidir. O makalede ne ele alınıyorsa o konuyu anlamaya ve derununa vâkıf olmaya çalışılmalıdır. Eserlerde ele alınan hakikatlerin, Kur'an ve sünnet-i sahîha ile iltisak noktaları, irtibatları araştırılmalıdır. Hocaefendi'nin hemen her fikrinin temelinde mutlaka bu iki kaynak olduğu unutulmamalıdır. Öyleyse iyi bir anlama için ehil insanlar tarafından bu irtibatın kurulması şarttır. Kitapta anlatılan şeyler üzerinde ısrarla durma; ele alınan konular arasındaki münasebetlere, o kitaptaki belli bahislerin başka yerlerdeki işleniş tarzına bakma da meseleyi daha iyi anlama adına göz ardı edilmemesi gereken bir usûldür. Ancak burada şerh edeyim derken meselenin ana ekseninden uzaklaşmamak ve teferruatta kaybolmamak esas olmalıdır. Mukayeseli okumalar da önemli bir müzakere metodudur. Okuduğumuz meselenin selef-i salihin efendilerimizden bize intikal eden eserlerde nasıl ele alındığını görmek, onlarla mutabakat noktaları aramak, varsa farklılıkları, yenilikleri tespit etmek sıhhatli bir müzakere için zaruridir. İmam Gazâlî, İmam Rabbânî, Mevlânâ Celâleddin ve Bediüzzaman hazerâtının konuyla ilgili fikirlerini okumak ve mukayeseler yapmak mutlaka üzerinde durulması gereken bir usûldür. "Bu makaleden ne anladım?" Makalelerdeki ima ve göndermeleri, seçilen kelimelerdeki incelikleri yakalamaya çalışma da çok istifadeli bir yoldur. Hocaefendi'nin nev-i şahsına münhasır ifadelerinin üzerinde ayrıca durulmalı, bilgi ve kelime dağarcığımıza armağan ettiği yeni literatür bütün nüanslarıyla ele alınmalıdır. Bir başka husus da özet çıkarmaktır. Okunan makalenin özetini çıkarmak, paragrafları maddeler halinde ele almak da okuma adına önemli bir esastır. Okur, bir makalenin sonunda kendi kendine "Ben bu makaleden ne anladım?" sorusunu yöneltmeli, cevabın sıhhatine göre yeni tedbirler almalı, yeni metotlar denemelidir. Kitapları, okuma önceliğine göre tasnif etmek ve buna göre bir müfredat hazırlamak da mutlaka olması gereken bir usûldür. Belki iki-üç adımda bitirilebilecek hale getirip, her adımda okunacak kitapları ve okuma metotlarını belirlemek en faydalı yol olacaktır. Müzakereli dersi, ailelerimizden başlayarak dar daireli sohbet ve istişare heyetlerine, oradan daha geniş katılımların olduğu toplantılara ve dahası sempozyum, panel gibi akademik hüviyetli organizasyonlara taşımalıyız. Hem Kur'an'ı hem de Kâinat kitabını anlamak için "Pırlantalar"a çok ihtiyacımız var. Bu kadar usûlü birden uygulamak her zeminde mümkün olmayabilir. Önemli olan buna inanmak ve azmetmektir. Biz bir yerden okumaya başlayalım da, görelim Mevlâm neyler! risalehaber.com |