Şiir ve Zihniyet: Tasavvufta mutlak sevgili ve dost Allah'tır.
Allah'ın dışında¬ki her şey geçicidir. Dünyadaki her şey Allah'a ulaşmak
için bir araç olarak görülür. Okuduğunuz şiirde geçen "Bana Seni Gerek
Seni" dizesi Allah'a kavuşma arzusunun ifa-desi olarak tekrar
edilmiştir. Şiirde gece - gündüz Allah aşkıyla yanıp tutuşan, dünya
malına değer vermeyen, Allah aşkını zenginlik ve fakirliğe tercih eden
bir dervişin düşünceleri dile getirilmiştir. Bu tasavvuf düşüncesidir.
Yunus Emre'nin bu şiirinde 13 ve 14. yüzyılda Türk edebiyatında etkisini
hissettiren tasavvuf düşüncesini, dolayısıyla ça¬ğının sanat, kültür ve
din anlayışının yansımalarını görmek mümkündür.
Şiirde Ahenk: Yunus Emre'nin bu şiirinde ahenk hece ölçüsü, ve yarım
uyakla sağlanmıştır. Verilen örnek şiirin büyük bir kısmı 4+4 duraklı
8'li hece ölçüsüyle yazılmıştır. Ayrıca dörtlüklerin sonunda tekrarlanan
"Bana seni gerek seni" dizesi şiire bir ritim katmıştır.
------------------beni
Bana seni gerek seni
-------------------gün
Bana seni gerek seni
* “n” yarım kafiye / “-i ve –ü” redif
--------------sevinirim
--------------yerinirim
----------------avurum
Bana seni gerek seni
* “-in” tam kafiye / “-irim” redif
---------------öldürür
---------------daldırır
---------------doldurur
Bana seni gerek seni
* “-l” yarım kafiye / “-dürür” redif
Şiirde koşma kafiye örgüsü kullanılmıştır: aaba, ccca, ddda...
Şiir Dili: Şiir dili, doğal dilden hareketle kurulan yeni bir dildir.
Daha çok sözcüklerin mecaz anlamı, ifadenin, söyleyişin coş-kusu,
çağrışım ve duygu değeri üzerinde durulur. Tasavvuf düşüncesini dile
getiren şiirlerin öğretici¬lik yanı da vardır. Yunus Emre bu düşünceyi
geniş halk kitlelerine konuşma diline yakın, sade bir Türkçeyle
ulaştırmayı başarabilmiştir.
Açıklık, yalınlık, derinlik, içtenlik ve heyecan, Yunus'un şiirinin
başlıca özelliklerindendir. Bu özellikleri şiirlerinde başarıyla
uygulayan Yunus Emre için "Tasavvufî halk şiirinin en lirik şairidir"
ifadesini kullanmak yanlış olmaz. Tasavvufun en karmaşık heyecanlarını
bile kolayca ve güzel bir Türkçe ile anlatışı, Yunus'un Türkçeyi
kullanmadaki başarısını gösterir. Bu yönüyle şiirleri sehl-i mümteniye
örnek gösterilebilir.
Sözcüklerin ve eklerin yazılışına baktığımızda 13. yüzyılın dil özelliklerini görü¬rüz: "yanaram, vergil, maksudum..."
Şiirde "aşk, âşık, tecelli, sufi" kavramlarına yer verilmesi tasavvuf düşüncesinin özelliğidir.
Okuduğunuz şiirde şiir dilini oluşturan söz sanatlarına da yer verilmiştir:
Tezat : dün ü gün (gece gündüz), varlık - yokluk
Teşbih (benzetme) : Aşk; ateş, zincir ve denize benzetilmiştir. Aşkın bu
kavramlara benzetilmesinin sebebi çileli ve zor bir yol olduğunu
göstermek içindir.
Telmih :Yusuf Peygamber ile aşk kahramanları Leyla ve Mecnun'un isimleri anılarak bu hikâyelere gönderme yapılmıştır.
Şiirde Yapı: Şiirde anlam ve ses kaynaşmasıyla oluşan birimlere beyit,
bent, dörtlük, şiir cümleleri denir. Bu birimler bir düzene bağlı olarak
tema etra¬fında toplanarak yapıyı ve nazım şeklini oluşturur.
Okuduğunuz şiir sekiz birimden oluşmuştur. Birim değeri ise dörtlüktür.
Dörtlük, halk edebiyatı nazım birimidir. Şiirde birimler "aşk" teması
etrafında bir araya gelerek "ilahi" nazım şeklini oluşturmuştur.
Şiirde Tema: Şiirin teması tasavvufun en belirgin özelliği olan "Allah aşkı"dır.
Gerçeklik ve Anlam: Şiirde soyut bir gerçeklik olan ilahi aşk
anlatılmıştır. Şiirsel gerçeğin ifade aracı imge ve sestir. Şair bunu
dile getirirken çeşitli ede¬bi sanatlarla somutlaştırma yoluna
gitmiştir. Şiiri okurken aşk derdiyle yanıp tutuşan bir Yunus Emre âdeta
bir tablo gibi gözümüzde canlanmaktadır.
Şiir ve Gelenek: Her kuşak kendi dönemini, zevk, anlayış, görgü, bilgi
birikimi, düşüncesi ve duyarlılığından yararlanarak bir gelenek
oluşturur. Geleneği sürdüren en önemli araçların başında edebi eser ve
dil gelir.
Bu şiir, 12. yüzyılda Ahmet Yesevi'yle başlayıp 13. yüzyılda en olgun
örneklerini veren tasavvuf anlayışı geleneğine göre ya-zılmıştır.
Metin ve Şair: ilâhî, dinî-tasavvufi edebiyatta; Allah'ın varlığı,
birliği, Allah sevgisi gibi konuları işleyen nazım türüdür. Yunus Emre,
şiirlerinde tasavvuf düşüncesini ve ilahi aşkı halkın kolayca
anlayabileceği bir dille yazmıştır. Bu şiirinde de şairin edebî görüşünü
yansıtan bir konuyu (ilahi aşkı) işlediğini görüyoruz. Eserlerinde
Arapça ve Farsça sözcüklere de yer vermiştir. Ancak bu sözcükler Türk
halkının diline girmiş, konuşulan, anlaşılan sözcüklerdir. Bu yönüyle
Yunus Emre'yi Eski Anadolu Türkçesi'nin kurucularından sayabiliriz.
Yunus Emre, o dönemde edebiyat dili olarak Türkçeyi, canlı biçimde
kullanmıştır. Türkçenin kültür ve edebiyat dili olarak gelişmesine büyük
hizmeti olmuştur.
Yunus, şiirlerinde hem ulusal ölçümüz heceyi hem de Araplardan
aldı¬ğımız aruzu kullanmıştır. Nazım birimi olarak hem beyit hem de
dörtlük kullanmıştır. Şiirlerini daha çok ilâhi, nutuk ya da nefes
türünde söyleyen Yunus Emre; hür düşünceli, anlama değer veren, Vahdet-i
Vücud inancını ve ilâhî aşkı anlatan bir mutasavvıf şairdir.
Vahdet-i Vücud inancına göre tek gerçek varlık Allah'tır. Ondan gayrı ne
varsa, yani bütün evren O'nun yansımasıdır. Allah bilinmeyi dilemiş,
kâi¬natı yaratmıştır.
İLAHİ HAKKINDA KISA BİLGİ
• Dinî - Tasavvufi Türk şiirinde Allah'ı öven manzumelerdir. Dinî yönü
ağır basar. Divan şiirinde "tevhid ve münacaat" ne ise tekke
edebiyatında ilahi odur, denebilir.
• Tarikatlara göre çeşitli adlar alın Mevleviler'de "ayin", Bektaşîlerde
"nefes", Gülşenilerde tabuğ, Halvetilerde "durak" Alevilerde "deme"
gibi.
• İlâhiler yapı olarak Türk halk edebiyatı nazım biçimlerinden "koşma" biçiminde düzenlenir.
• Hece ölçüsünün genellikle 8'li kalıbıyla, "aaab, cccb, dddb" uyak düzeninde ifade edilir.
• Tekkelerde düzenlenen dinsel törenlerde kendi¬lerine özgü ezgilerle söylenir.