“Andolsun,
size içinde sizin için öğüt bulunan bir kitap indirdik. Hala akıllanmaz
mısınız?”
“Bu (Kur’an) insanlar için basiret nurları, kesin olarak inanan
bir toplum için hidayet ve rahmettir.”
Kâfirler güçlü olduklarında, İslam
düşmanları güç sahibi olduğunda, zalimler zulümlerini icra edecek güce
ulaştıklarında kendilerine yakışanı yaparlar. Onlara yakışan; işgal etmek,
katliam yapmak, talan ve yağmada bulunmaktır. Onların karakterleri, ahlak
yapıları ve tıynetleri budur.
Kur’an-ı Mübin onları ihbar ediyor, bize
onların ahlaklarını anlatıyor. Onları uyararak bu ahlaklarından vazgeçmelerini
istiyor. Vazgeçmedikleri takdirde onları dünyada rezil olmayla tehdit etmekte ve
ahirette en şiddetli bir şekilde cezalandırılmayla korkutuyor. Biz Müslümanlara
da nasıl korunacağımızı, onları nasıl durduracağımızı, nasıl karşı koyacağımızı,
şerlerini nasıl defedeceğimizi bildiriyor, beyan ediyor, açıklıyor,
emrediyor.
Evet, İslam’a, Müslümanlara İslam’ın kutsallarına yaptıkları
saldırı ve düşmanlıklar onları ahlakı ve karakteridir. Ortam ve fırsat
bulduklarında, menfaat ve çıkarları doğrultusunda bu zulüm ve düşmanlıklarını
kendileri dışındaki tüm insanlara yaparlar. Ancak onların Müslümanlara, İslam’a,
İslam’ın kutsallarına özel bir düşmanlığı vardır ve her fırsatta bunu ortaya
koyarlar. Özellikle Müslümanlar güç ve kuvvet bakımından zayıf olduğunda,
kâfirlere ve İslam düşmanlarına karşı güç ve kuvvet olma gayretlerinden
vazgeçtiklerinde, Kur’an ve Sünnet bağlarını zayıflattıklarında daha bir iştahla
harekete geçerler.
Düşmanlarımız; İslam’a, Müslümanlara ve İslam’ın
kutsal değerlerine pervasızca saldırılarını özellikle Müslümanlar dünyaya
daldıkları ve dünyayı sevdiklerinde, ölümden korktuklarında, bir cesedin birer
azası, bir binanın kenetlenmiş taşları olma inanç ve anlayışını kaybettiklerinde
ve en önemlisi Kur’an’ı ve sünneti okumakta, anlamakta ve yaşamakta gevşeklik
gösterdiklerinde ya da vazgeçtiklerinde yoğunlaştırıyorlar.
Müslümanların
bugünkü vaziyet ve halleri onların iştahlarını kabartıyor, şımartıyor, aşağılık
yapıyor, alçak yapıyor.
Kur’an-ı Kerim’i yakan alçakların, lanetlenmişlerin,
aşağılık mahlûkların hiçbir şeyi programsız, plansız ve hesapsız değildir. Bu
alçakça eylemi kendi başlarına uykudan kalkıp yapmamışlar, bir eğlence âleminde
sarhoş kafayla böyle bir şeye karar vermemişlerdir. Bu lanetli strateji ve
planlarını ne zaman yaptıkları bilinmese bile, İslam’a ve İslam’ın kutsallarına
karşı uzun zamandır uygulanan topyekûn bir saldırının parçalarından biri
olduğundan hiçbir şüphe yoktur. Plan gereği bir hafta, on gün önceden bütün
dünya basınıyla yapacakları alçaklığın propagandasını yapıp bir atmosfer
oluşturdular. Yine planın bir parçası olarak işi başlatan papaz kenara
çekilerek, ikinci aşamada sırada bekleyen diğer alçakları devreye
soktular.
Hiç kimse siyonistleri ve büyük şeytan Amerika yöneticilerini
bu işte masum görmesin, görmeye çalışmasın. Zira Müslümanlar, onların Irak’ta,
Afganistan’da, Somali’de, Filistin’de, Guantanamo’da yaptıkları benzer
alçaklıkları unutmamışlardır. Bunu böyle okuyup gördükten sonra, bu alçaklığa
verilecek cevabın sadece meydanlara çıkıp onları tel’in etmek olmadığını bilmek
lazımdır.
Rabbimiz; Keşmir ve Afganistan başta olmak üzere gösterilen
tepkilerden dolayı kurşunlara muhatap olup şehit olan kardeşlerimizin
şehadetlerini kabul etsin. Yaralılara acil şifalar nasip etsin ve gaziliklerini
kendi katında kabul etsin. Yine ilk günden itibaren Türkiye’de olduğu gibi, tüm
İslam coğrafyasında ABD Elçilikleri ve konsolosluklarının önünde olmak üzere
meydanlarda tepki gösteren bütün Müslüman kardeşlerimizden Allah razı
olsun.
Bunlara verilecek en güzel cevap Filistin’de, Irak’ta, Afganistan’da
işgalcilere yönelik yapılan eylem ve saldırılar gibi olmalıdır. İnanıyoruz ve
biliyoruz ki, şartlar müsait olsaydı, meydanlara dökülen Müslümanlar da aynı
şeyleri yapacaklardı. Geçmişte İslam’ın değerlerine, kutsiyetlerine, kutsal
mekânlarına hakaret edenlere ve kirletenlere karşı Kur’an-ı Kerim’e ve İslam’ın
diğer kutsallarına sahip çıkma adına canlarını ve mallarını ortaya koymaktan
çekinmedikleri gibi yine çekinmeyeceklerdi. Çünkü hiçbir Müslüman İslam’a,
İslam’ın Yüce Peygamberi’ne, İslam’ın yüce kitabına feda olma aşkını ve bu
uğurda ölmekten bir an bile olsa çekinmeyecek imanı gönlünden ve zihninden
çıkarmaz ve çıkaramaz.
Bugünden sonra İslam düşmanlarının planlarını
akamete uğratmak, onların kurdukları tuzakları başlarına geçirmek, kazdıkları
kuyulara kendilerini yuvarlamak istiyorsak; meydanlarda okunanlar, söylenenler
ve anlatılanlar meydanlarda; benzer şekilde duyarlı köşe yazarlarının önerileri
ve tavsiyeleri köşe yazılarında kalmamalıdır. Özellikle Kur’an-ı okuma ve
anlama, Kur’an-ı yaşama ve yaşatmakla işe başlayıp evde, iş yerinde, yeri ve
zamanı müsait olan her ortamda Kur’an’a karşı sorumluluklarımızı yerine
getirmeyi vazife olarak bilmeliyiz.
İnsanlıktan nasibini almamış aşağılık
yaratıkların hesaplarını, plan ve programlarını ancak böyle bozabilir,
uykularını ancak böyle kaçırabiliriz. Böyle yaptığımızda, hayatları ve yaşama
zevkleri onlara zehir olacaktır.
Bazı okuyucularımızdan özür diliyerek
Kur’an-ı Kerim’e sahip çıkma konusunda biraz özele inmek istiyoruz.
Kur’an-ı
Kerim’i ve İslam Peygamberi’ni öğrenmek ve öğretmek için camiye giden, mürted
örgütün baskılarını, tehditlerini, tahriklerini, tacizlerini ve propagandalarını
hiçe sayıp camiye ve Kur’an’a sahip çıkan kardeşlere, ağabeylere, annelere ve
bacılara;
Yine mürted örgütün tehditlerinden dolayı ailelerinin baskılarını
hiçe sayıp camiye ve Kur’an’a sahip çıkan ağabeylere ve
kardeşlere;
“Oğlum, arkadaşların camiye gitti, sen halen abdest almadın”
deyip çocuğunu Kur’an-ı Kerim okuma, öğretme, yaşama ve yaşatmak için devamlı
camiye gönderen annelere ve bacılara;
“Gençlerimiz ve çocuklarımız Kur’an-ı
Kerim için camiye gittiler. Birilerinin onlara engel olmaması için arkalarından
onları korumamız lazım” diyerek onları savunan ve sahiplenen ağabeylere ve
babalara diyoruz ki:
Bulunduğunuz semtte, mahallede, köyde, bölgede, iş
yerinde vazife ve görev yine size düşüyor. Kur’an-ı Kerim’i sahiplenmede, okuma
ve okutmada, yaşama ve yaşatmada yine öncülük etmenizi istiyoruz. Bu doğrultuda
her ne kadar Kur’an-ı Kerim’i okuma ve anlama konusunda engel çıkarıyorlarsa da
bu yılı “Kur’an Yılı’ ilan eden Diyanet’in çağrısına mutlaka cevap verin ve
Kur’an-ı Kerim’i hayatınızın ayrılmaz bir parçası yapmak üzere Kur’an-ı Kerim’i
okumak, anlamak, yaşamak için camiye gidin.
Diyanetin ilanın yanı sıra yüz
binlerce Müslüman’ın katılımıyla gerçekleşen tepkilerde yapılan çağrılara
muhakkak cevap verin.
Babalar; “Oğlum ben hazırlandım, camiye gideceğim. Sen
hala hazırlanmamışsın” deyip baba-oğul birlikte camiye gitmek suretiyle
meydanlarda yapılan çağrılara cevap versinler.
Anneler ve bacılar; “Beyim,
oğlum ezan okundu, halen çıkmadınız. Beyim-oğlum camide öğrendiklerinizi bize de
anlatın” diyerek eş ve çocuklarını camiye göndermeyle ve evde Kur’an-ı Kerim
ders halkalarını oluşturmayla meydanlarda yapılan çağrılara cevap
versinler.
Anneler, kızlarını hazırlayıp birlikte Kur’an Kursları’na
iştirak ederek meydanlarda yapılan çağrılara cevap versinler.
Bütün
kardeşlerimiz; Amcalarını, dayılarını, akrabalarını Kuran’ı Kerim’i öğrenmek
üzere camiye getirmekle ve başkalarını camiye getirmeye teşvik etmekle
meydanlarda yapılan çağrılara cevap versinler.
Bunu her Müslüman yapmalıdır.
Ama cami için, Kur’an-ı Kerim için, İslam’ın her bir mukeddesatı için yaralanan
aile ve çocukları; cami ve Kur’an-ı Kerim için şehid olanların çocukları; cami
ve Kur’an-ı Kerim için işkence görmüş, cezaevi yatmış, muhacir olmuş ağabeyler,
kardeşler ve çocukları bu çağrıya herkesten daha çok cevap vermeye layıktırlar.
Herkesten daha çok sizler bu göreve talip olmalı, kendinizi bu işin sahibi
olarak görmeli ve bu işin sorumluluğunu üstlenmelisiniz. Yani camiye ve Kur’an-ı
Kerim’e sahip çıkmaya, Kur’an-ı Kerim’i okumaya, okutmaya, yaşamaya ve yaşatmaya
öncü olmada devam etmelisiniz.
Son bir yıldır dualarımda özellikle Kuran’ı
Kerim’i öğrenme, öğretme, yaşama ve yaşatma konusunda özel bir yer ayırıyorum.
Israrla; “Rabbim! Bu insanlardan, bu Müslümanlardan, bu cemiyetin mensuplarından
yani Kur’an-ı Kerim’e herkesten daha çok sahip olmasını istediklerimden yüzlerce
değil, binlerce erkek ve kadın hafız ve hafîze, binlerce erkek ve kadın âlim ve
âlime çıkar, çıkması için esbab hazırla. Okuyan kardeşlerimizin ve bacılarımızın
ilimlerini artır, hilimlerini artır, zihinlerini aç” diye dua ediyorum
Bu
duam, hayali ve afakî bir dua değildir. Bunu her şeyden daha çok istiyor ve
arzuluyorum Görüyoruz ve olacağına inandığım için Rabbimden ısrarla diliyorum.
Bu nedenle siz ağabeylerimden, kardeşlerimden, ablalarımdan ve bacılarımdan
kavli olan bu duama fiili olarak katkı vermenizi istiyorum. Bunun için
isterseniz bu isteğimi tavsiye gibi görün, isterseniz rica olarak kabul edin,
isterseniz uyulması gereken bir emir olarak alın. Yeter ki, Kur’an’ı Kerim’e
sahip çıkma adına binlerce âlim ve hafızın çıkacağına inanalım, çıkması için
kendimizi ve çocuklarımızı müsaitleştirelim, katkıda bulunalım ve yardımcı
olalım.
Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğen ve Yüce Kitabına sahip çıkanlardan
kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar. “Rabbimiz, bize
eşlerimizden ve soyumuzdan, gözün aydınlığı olacak (çocuklar) armağan et ve bizi
takva sahiplerine önder kıl” Amin!