Hani
ne oldu, her kış buzlar çözülmeden Rus ayısı Kafkaslardan gelip
Anadolu’yu işgal edecek diye tir tir titrerdik.. Her hac mevsiminde
Suriye’de da kolera çıkardı.. Yunanların Megalo İdea’sı vardı ve her an
Anadolu’yu işgal edebilirlerdi. Rumlar desen Anadolu’da bir Rum devleti
kurmak için hazır bekliyorlardı. Yahudilere ise güç yetirilemezdi.
Masonlar da öyle..
Sondan başlayalım, Masonlar birbirine düştüler. Locanın parasını kim iç
etti onu tartışıyorlar.. Şimdilik kimseyle uğraşacak halleri yok.
Ergenekonun ucu kendilerine dokunmasın diye susup köşelerine
çekildiler.. İsrail “One minut”ten sonra bir türlü belini doğrultamadı..
Ruslarla vizeyi kaldırdık. Yunanistan ile 22 başlık altında işbirliği
anlaşması imzalandı.. Yunanistan krizi aşmak için Türkiye’nin desteğine
muhtaç.
Bizim Rumlardan korkumuz, filin fındık faresinden korkusu gibi bir şey.
Kaldı ki burası neresi ya hu! Arzı Rum, diyarı Rum, Rum eli değil mi? Ve
Rumlar, dörtte üçü Müslüman olmuş bir halk değil mi?
Mevlana Celaleddini RUMİ kimdir?. RUMİ takvim ne oluyor?. “Esferi Rum”
kimdir? Baciyan-ı RUM ya da Ahiyan-i RUM kimlerdir?
Rumların Greklerle ne ilgisi var! Mekandonlar Yunan mı, Helenler Yunan
mı, Trekler Yunan mı, Rumlar Yunan mı? Ne alakası var? Helen Hz.
Zekeriya’nın eşinin adı. Çirkin, kötü bir ad olsa annemiz kullanır mı
idi? Yunan, daha doğrusu Grek dedikleriniz, Mora ve Rodos havalisinde
yaşayan küçük bir halk..
Olimpiyatlar Atina’da değil ilk kez bizim Hatay/Antakya’da yapıldı..
Sokrat’ın Felsefe okulu da Antalya Serik taraflarındaydı. Eflatun da
Çanakkale dolaylarında yaşıyordu.. Eflatun’un Devlet kitabı Haran
Medresesinde kayıtlı idi, Yunanca’ya Arapça’dan çevrildi ya hu!
Yunan halkı diye anlatılan halklardan Rumların yaşadığı coğrafya,
Hazar’ın arkasına kadar uzanan Anadolu coğrafyasıdır ve Doğu Roma
halkına verilen bir addır. Yoksa etnik bir kimlik ifade etmez.. Osmanlı
sultanlarının Doğu Roma Bizans’ın imparatoru ve Ortodoksların hamisi
olduğunu da belirtelim bu arada.
Trekler deseniz, Batı Trakya ve Bulgaristan’ın güneyini de içine alan
Edirne merkezli bir halkı ifade eder.. Helen’e gelince, Türkler ne kadar
Eti, Sümer ise Yunanlar o kadar Helen. Helenistik dönem Akdeniz ve Ege
havzasındaki bir Anadolu uygarlığı..
Yunanistan değiniz topraklar asırlarca Osmanlı yönetiminde kaldı..
Aslında AB engel olmasa, Yunanistan’la vizeyi kaldırmak değil, iki ülke
arasında serbest dolaşıma geçmek gerek.. Rus korkusundan Kırım’ı,
Azerbaycan’ı unuttuk biz ya hu! Hâlâ Nahcivan’la aramızda aşılması güç
sınırlar var.. Nahcivan’la neden Kanton anlaşması yapmıyoruz ki? Bu ulus
devlet cenderesi Türkiye’yi boğuyor.. Eskiden bu korku idi. Savunma
refleksi ile kalın duvarlar oluşturuldu. Şimdi dışa açılma, büyüme
çabaları var, ama hâlâ o ulus devlet mantığı hakim. Hani öğrenilmiş
çaresizlik dedikleri şey. Kurbağa ya da pire üstüne örtülen kapaktan
daha yükseğe sıçrayamıyor.. Hayır kardeşim, Yunan sınırlarında kalan,
daha sonra kendini feshetmiş olan bir Batı Trakya Türk Cumhuriyeti’nin
bakiyesi var orada. Kırım’da kardeşlerimiz var, Gürcistan’da da öyle..
Bu tabuları yıkmamız gerekiyor.
Heybeliada’yı niye açmıyorlar biliyor musunuz? Ortodokslara verilen
hakkı Müslümanlar da ister diye! Peki bu insanlar kendi teolojik
eğitimlerini yapacak eğitim kurumlarını kuramayacaklarsa, ruhanilerini
nerede yetiştirecekler?. Amerika’dan, Yunanistan’dan, Kudüs’ten,
Rusya’dan gelecek.. Siz kendi vatandaşınızı, kendi topraklarınızdaki
kadim bir uygarlığın mirasçılarını, diasporalarına mecbur ve muhtaç
bırakacaksınız! Bu halk size saygı duyabilir mi?
Rusya’dan sonra Yunanistan’la varılan bu anlaşmayı önemsiyorum.. Daha
ileri adımlara ihtiyaç var..
Geçen gün Rodos’tan gelen bir arkadaş, Rodos’lu otel işletmecilerinin,
özellikle de Adalar konusunda Türkiye ile özel bir anlaşma çerçevesinde
ticari, turistik ve kültürel işbirliklerinin geliştirilmesini
istiyorlar. Müslümanların, Türklerin gönlü zaten Türkiye’den yana,
ötekiler de hem Anadolu’ya kültürel hayranlıkları, hem turistik, hem de
ticari bakımdan kendilerini Yunanistan’dan daha yakın hissediyorlar..
Korkularla uygarlık kurulmaz ve barış korunamaz. Uygarlıklar umudla,
adaletle, barışla kurulur..
Bana göre, Başbakan, doğru yönde, ileri doğru bir adım attı. Son
günlerin en anlamlı girişimlerinden biri de buydu..
Bakın, ilk kurşun İzmir’de sıkılmadı. İlk kurşunu sıkan da Osman Nevres
değil (Namı diğer Hasan Tahsin). İlk kurşun Yunan’a sıkılmadı, Hatay’da
Fransızlara karşı sıkıldı. Türk askeri Kore’ye kim tarafından niçin
gönderildi ise Yunan’ı Anadolu’ya çıkaranlar da onlardı (Daha doğrusu
İngiltere). Fransızlar Senegalli Müslümanları, İngilizler Hindistanlı
Müslümanları Çanakkale’de cepheye sürüp bizi bize kırdırmadı mı?
Hemen hatırlatalım. Gazze kampanyası için 9 gemiden oluşan filoya
Türkiye 3 gemi ile katılıyor. Yunanistan ise 1 gemi.. Nüfus, ekonomik
zenginlik açısından bakarsanız, oransal olarak Yunanistan’ın bu konvoya
katkısı Türkiye’den daha az değil.. Ortodoks dünyası, İsrail’in Siyonist
yayılmacı politikaları karşısında biz Müslüman Türkleri, Arapları
kendilerine daha yakın hissediyor..
“Rakıyı içince Yunan’ı kardeş gören anlayış!” yerine bugün, Adalet,
Barış, Özgürlük temelinde, insani bir yardımlaşma ve işbirliğinin
kapıları aralanıyor.. Bundan Adalet, Barış, Özgürlük kazanacak.. Bizim
kanlarımız ve gözyaşlarımız üzerine kendilerine iktidar ve servet
üretmek isteyenlerin çabaları boşa çıkacak.
Hem doğduğumuz ana babayı biz mi seçtik. Ya da doğduğumuz zamanı,
doğduğumuz toprağı, derimizin rengini, cinsiyetimizi biz mi seçtik..
Türk’ü, Kürd’ü, kim olursa olsun, şu faşizmden / ırkçılıktan vazgeçelim.
O, ilk laneti hak eden şeytani bir anlayıştır.. Haksızlık kimden
gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun mazlumdan yana, zalimlere
karşı gelelim, zalim babamız, mazlum düşmanımız da olsa.. Allah’ın
buyurduğu gibi, ‘Bir kavme olan düşmanlığımız bizi onlar hakkında
adaletsizliğe sevk etmesin..’
Diyarbakır’dan kardeşlere selâm olsun. Dua ile..
KÜÇÜK BİR NOT: Türk derin devleti gibi bir de Yunan derin devleti var.
Bu işbirliği Yunan derin devletine karşı kazanılmış bir zaferdir.. Bu
anlaşma ile bir siyasi tabu daha yıkılmıştır..
Yok, bu iş bitmeyecek, yarın da devam edelim bu konuya. Abdurrahman
Dilipak - Vakit
a.dilipak@vakit.com.tr |
2010-05-17 |
|
|
Doğru yönde, ileri
doğru.. |
|
Dün
kaldığımız yerden devam edelim.
Ahlâksızca bir propagandayla, “bizden başka herkes bize düşman” diye bir
terör ideolojisi üretildi bir zamanlar.. Gerçekte bizde hainler olduğu
gibi, Yunanistan’da, İsrail’de adaleti, barışı, insan haklarını savunan
insanlar var. Rusya’da da öyle. Mesela Çeçenya’da da zalimler var. Hz.
Yakub’un (a.s.) evinde bile cinayet planları yapanlar da vardı, ay yüzlü
çocuklar da.. Firavun’un sarayında hainler de vardı, Hz. Musa’lar,
Harun’lar da.. Nemrud’un yurdunda bir İbrahim nasıl oluyorsa, Hz. Nuh’un
gemisi Nuh’un oğlullarından bir eksiği ile yola çıkabiliyordu..
Şu gelinen noktaya bakın. “One Minute”den sonra “Two Days”. Bir tabu
daha yıkıldı. Bir büyü daha bozuldu.. Hani şu “Yunan’ı denize dökme”
masalları.. Sonra, “Yunan Medeniyet Tarihi”ni zorunlu ders yapma
hikayesi.. Ardından İslâm klasikleri yasaklanırken, Yunan klasikleri
yayınlanmaya başladı. Hani bunlar yayınlanması değil de, niye İslâm
klasikleri yasak oluyor, onu soruyorum.. Osmanlı’da Miladi takvim de
vardı. Bizim saf Kemalistler, Hicri takvimin bırakılıp Miladi takvime
geçildiğini sanıyor. Hayır, Miladi takvim zaten vardı. Hicri ve Rumi
takvim yasaklandı. Osmanlı’da Latince vardı, sadece Osmanlıca ve Arapça,
Farsça yasaklandı.. Osmanlı’da batı tarzı kıyafet vardı, ama İslâmî
kıyafet yasaklandı..
Irmak tekrar yatağına dönüyor.. Türk ve Yunan resmi tarihi bu durumda
yeniden yazılacak demek.
Mesela Yunan tarihçilerin Türk-Yunan savaşındaki “1. İnönü zaferi”nden
haberi yok. Herhalde artık MEB “Denize dökme” hikayesi ile birlikte bunu
da tashih eder.. Hani bir de mesela, Yunan’ı denize dökerken adalar ve
ille de mesela MEİS adası nasıl Yunan’ın oldu, onu da izah ederlerse..
Hani mızrak çuvala sığmıyor da..
Eminim en az Yunan halkı da, Türk halkı kadar kandırılmıştır..
İster misiniz, bu diyalog ve işbirliği sürecinin ardından Yunanistan’da
da Ergenekon benzeri bir operasyon başlasın. Rodos Şovalyelerinin ipliği
pazara çıksın ve Türk ve Yunan derin devletinin işbirliği, kanlı
ilişkileri ve pazarlıklar, gizli terör kampları, suikast timleri, özel
korumalar, karanlık planları ortaya çıksın. Bakarsınız istihbarat
işbirliği de yapılır, PKK’nın ipliği de pazara çıkar böylece.. MAFIA
ilişkileri, adam kaçakçılığı, uyuşturucu.. Bu diyalog ve işbirliğinden
çok iş çıkar.. Bunu bilenler, hep Ekümenizm, Heybeliada diye kaşıyıp
durdu.. Tezgah böyle kurulmuştu.
Neden tek bir Heybeliada’yı konuşuyoruz ki. Neden Süryani ilahiyatı,
Ermeni ilahiyatı açılmıyor.. Buradan tüm dünyaya yayılsınlar.. Türkiye
onlar için bir tehdit değil, şans olsun.. Bu şans, aynı zamanda bizim
şansımız olsun. Bu toprağın bir kısım çocukları, bizim derin çetelerin
korkusundan, batının Katoliklerin, Protestanların kucağına
sığınıyorlar.. Osmanlı sultanları Müslümanların halifesi, Türklerin
Hakanı olduğu gibi Doğu Roma Bizans’ın da imparatoru idi.. “Doğu Roma”yı
kime bırakıyoruz..
Belki o zaman Koman paşa da konuşma ihtiyacı duyar.. Bu “İt dalaşları”,
tacizler, Kardak krizine ilişkin yeni ipuçları yakalarız..
70’li yıllarda erişkin yaşlarda olanlar hatırlarlar; meydanlarda “Türk
aleminin en büyük düşmanı Komünistliktir, her görüldüğü yerde
ezilmelidir” diye bir tabela da asılıydı. Aynı ülkenin çocuklarını
birbirine kırdıracaklar ya, Mustafa Kemal’in adını da soğuk savaş
yıllarında bol bol kullandılar..
Sağ-sol, ilerici-gerici, Alevi-Sünni. Türk-Kürt.. Herkesi birbirine
kırdırdılar.. İçeride bu işler böyle, dışarıda Yunan, Rus, Arap.. Biz
dindarlar, Komünizm tehlikesine karşı hepimiz Amerika’nın ucuz askeri
olduk. Komşumuz da Amerikan emperyalizmine karşı Rusya’nın, Çin’in
askeri oldu.. “Tavşana kaç, tazıya tut”. Adına “kontrollü bunalım
stratejisi” dedikleri kanlı ve kirli bir savaş bu..
Hani, Komünizme düşmanlıkta, niye kimse Taksim Anıtı’ndaki Rus
generalleri merak edip sormaz.. Taksim anıtına o iki general Mustafa
Kemal’in emri ile eklendi. Kliment Vefremoviç Voroşilov ve Mihail
Vesilyeviç Frunze? İkisi de Bolşevik devriminin generalleri. Dahası
Frunze, 1921’de TBMM Rus halkı adına, Sakarya Zaferini kutlamıştı.
Voroşilov ise, “Silahsa silah, paraysa para, isteyin verelim” demişti..
Ne alakası var bu işle derseniz... Yunan o zaman İstanbul’u istiyordu.
Rusya ise buna karşı idi ve Boğazlar konusunu pazarlık ediyordu. Rusya
ittifaktan kopma noktasına gelmişti. Yunanistan’ın İstanbul’a yürümesini
istemiyordu. İngilizler, Yunanistan’a desteği kesti, Yunan askerlerini
Ege’ye getirdiği gibi o gemilere bindirip geri götürdü. Direnmek
isteyenler ise Rusların desteği ile Anadolu’dan çıkartıldı. İngilizler
de buna ses çıkartmadı.. Rus devrimi sayesinde Kafkaslar’dan giren Rus
askeri geri çekilmek zorunda kalmıştı. Yine aynı devrimin Boğazlar
politikası sunucu, İngilizlerin İzmir’den karaya çıkarttığı Yunanlılar,
Anadolu’dan ayrılmak zorunda bırakıldı.. Yoksa ilk kurşun filan bu işin
kandırmacası..
Neyse bu konu uzun hikaye.. Yunanistan’la artık sorunumuzu çözdüğümüze
göre, Rusya ile de yeni bir dönem başladığına ve artık Komünizm de
bittiğine göre, Taksim Anıtını da müzeye kaldırmak gerek sanırım.. Ne
Venezilos, ne de Lenin, Stalin artık yaşamıyor. Yunan Kırallığı da, SSCB
de yok. Ne Mustafa Kemal, ne de Venezilos yaşıyor..
Geçelim bunu. Mesela, İran, Türkiye’den sonra en büyük Türki devlettir,
ama bir zamanlar adı anılmazdı..
Yunanistan’la da bu açılımı yaptık. Daha sırada bekleyen onlarca ülke
var.. Bosna, Gürcistan, Romanya.. Sırada 110 ülke var.
Daha önce yazdım, Filipinler ile sorunları olan Bangsamoro halkı
Türkiye’nin barış görüşmelerine garantör olarak katılmasını istiyorlar..
Türkiye Merkez Bankası, HSBC gibi, aslında neden bu 110 ülkede şube
açmıyor.. Neden Vakıflar idaresi buralarda ofisler açmıyor. Diyanet de
öyle.. Aynı şekilde Ortadokslar için de bu anlamda bir açılım gerekiyor.
Henüz daha başörtüsü açılımı yapamadık. Rum ve Süryani açılımı
yapamadık.. Aslında Müslümanların haklarını baskı altına alma adına
Anadolu Hıristiyanlığı da mağdur ediliyor.. Oysa birlikte ortak bir
zeminde buluşmak mümkün ve onların da haklarını bizim savunmamız
gerekiyor. Tekrar söylüyorum, onlar da birilerinin bize düşmanlıklarının
kurbanı oluyorlar.
Burası Media’dır Media.. Media’nın ne olduğunu kim biliyor. Bu Media
dünya için barış ve refahın kapısı olabilir.. Yeni bir dünya görüşü ve
uluslararası düzen için “kutsal ana yurt”un insanlarına, yöneticilerine
evrensel sorumluluklar düşüyor.. Ama öte yandan bana bir tek siyasetname
okuyan politikacı gösterin. Biz Hindistan’ı nasıl yönettik. Orası bir
Türk devleti idi biliyorsunuz. Mısır’ı nasıl yönettik. Keşke bu misyona
aday partiler, adaylarını belirlerken, en az 3 siyasetname okumayan
adayı mülâkata bile almasınlar.. Uçkur bağımlısı, yiyici, münafık
karakterli, aşağılık kompleksine sahip, ya da megaloman, korkak
insanlardan sakınsınlar.. Unutmamak gerekir ki, “Allah, cahil ve zalim
bir topluluğa hidayet nasib etmez..”
Ispanya’yı nasıl yönettik. Balkanlar’ı, Kafkaslar’ı nasıl yönettik.
Afrika’yı, Arap dünyasını nasıl yönettik.. İran’ı nasıl yönettik, bilen
var mı? Bu konular üzerinden düşünelim artık. STK’lar okumalar
yapsınlar. Mesela Mazlum-Der, İHH, MÜSİAD, ASKON ne zaman Yunanistan’da
ofis açıyor ya da Rusya’da Yunanistan’daki STK’larla meslek örgütleri
ile işbirliği, karşılıklı görüşmeler, toplantılar başlatıyoruz.
Mediamız, turizm şirketlerimiz bu konuda ne yapıyorlar?..
Teşekkürler Erdoğan, bir büyüyü bozduğunuz için, bir tabuyu daha
yıktığınız için..
Selam ve dua ile.. |
|