HALİT ZİYA UŞAKLIGİL'İN HİKAYELERİNDE ZAMAN ÖĞESİ
Hakan SAZYEK
Kurmaca (fictive, itibarî) bir yapıya dayalı edebî eserlerde dört
esas öge mevcuttur. Bunlar vaka kuruluşu, kişi kadrosu, mekân ve zamandır.
Eserin yapısını oluşturan bu öğeler arasında sıkı bir bağın varbğı
söz konusudur. Yazarın hayal dünyasında eser, i l k in bir olaylar dizisi
hâlinde biçimlenir. Bu diziden oluşan eserin kurmaca yapısı, olayları
yaşayacak ya da yaşatacak figüratif kadronun gerekliliğini de birlikte
getirir. Ancak, bu i k i temel öge belli b i r mekân ve zaman içinde meydana
gelmek zorundadır. Başka bir deyişle, bu dört öğenin her biri, diğerleri
için vazgeçilmez bir konuma sahiptir. Öyle k i , kişi kadrosu, mekân veya
zaman öğelerinden b i r i olmadan, eserin iskeletini oluşturan vaka kuruluşu
ortaya çıkamaz. Bunlardan anlaşdacağı üzere, yazımızın konusunu
oluşturan "zaman", eserin yapısını oluşturmada önemli işleve sahip bir
ögedir1.
Halit Ziya Uşaklıgil (1868-1945)'in hikâyelerinde zaman öğesinin
kullanılış özelliklerini incelemeyi amaçlayan bu yazıda, söz konusu ögeyi
"İç Zaman" ("Dar Zaman", "Geniş Zaman") ve "Dış Zaman" ölçütleri
ışığında değerlendirmeye çalışacağız2.
1- İç Zaman
Bu terim ile hikayelerdeki kurmaca âlemde meydana gelen olaylar
ın başlangıcı ile bitişi arasındaki zaman dilimini veya süreci ifade etmek
istiyoruz. Hikâyedeki olaylar zincirini kapsayan "iç zaman", edebi metnin
iç yapısı ile i l g i l i bir terim niteliğindedir.
1 "Zaman"ı, özellikle itibar! vakanın oluşumu, anlatılışı ve okunuşu üçgeni ile olan ilişkisi
bakımından değerlendiren geniş bir inceleme için bak.: Doç. Dr. Şerif Aktaş, Roman Sanatı ve
Roman İncelemesine Giriş, Birlik Yayınları, Ankara 1984, s. 101-121.
2 Yazarın hikâyeciliğim bütün yönleriyle incelemeye yönelik bir çalışma için bak.: Hakan
Sazyek, "Halit Ziya Uşaklıgil'in Hikâyeleri ve Türk Hikâyeciliğine Katkıları", Ankara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 1989, 207 s.
242 HAKAN SAZYEK
a) Dar Zaman:
Yazarın hikâyeleri arasında dar bir zaman dilimi içinde olup biten
olayları kapsayanlar çoğunluğu oluşturmaktadır. Bunlar, vaka kuruluşundaki
ana olayın en çok bir gün içinde olup b i t t i ğ i hikâyelerdir. Dar
bir zaman dilimi içinde yer alan olaylardan oluşan hikâyeler de kendi içlerinde
değişik özellikler gösterir. Bunların bir kısmında vaka, kısa
bir süre içine yerleştirilmiştir.
" K ı r k Para" (Bir Yazın Tarihi, 1316, s. 111-130) adlı hikâyede,
olaylar bir kaç dakika içinde meydana gelip sonuca ulaşır. Evinin penceresinden
dışarıyı seyreden anlatıcı kişi, durakta tramvay bekleyen
yoksul bir aile görür ve bu gözleminden yararlanarak yoksulluk, hayatın
zorluğu gibi hususları tahlile girişir. Onun bu değerlendirmesi sürerken
aile de gelen tramvaya binip gider.
"Ekmekçimin Bârgîri" (Bir Hikayei Sevda, 1338, s. 221-228) nde
anlatıcı kişi, odasının penceresinden dışarıya baktığında, evine ekmek
getiren adamın atını görür. Onunla dostâne bakışmalar ve bunun kendisinde
yarattığı duygulanmalar, dar bir zaman dilimi içinde yer alır.
Yazar, "Osman'ın Gazası" (BYT, s. 169-176) nda da bir savaş alanını
tasvir ettikten sonra bir askerin top mermisini kurtarma çabasını
kısa bir zaman çerçevesi içinde işler.
Bu özellikte olan hikâyeleri şöyle sıralamak mümkündür: "Omr-i
Tehî" {BYT, s. 305-311), (Raksdan Avdet" (Solgun Demet, 1317, s.
215-222), "Küçük Bir Levha" (Bir Şi'r-i Hayal, 1330, s. 145-156),
"Tramvayda Gelirken" (BHS, s. 5-15), "Ru'ya-yı Müzehheb" (Sepetde
Bulunmuş, 1920, s. 54-75), "Bir Hazîn Hikâye" (Aşka Dair, 1935, s.
29-35), "Küçük Hamal" (AD, s. 71-76), "Fena Bir Gece" (AD, s. 129-
136), "Gezgincilik Duygularından" (Onu Beklerken, 1935, s. 63-71),
" B i r Daha Yok" (OB, s. 117-125), "Köşe Başında" (Kadın Pençesi,
1939, s. 31-38).
Yazar, birçok hikâyede, özellikle vakanın gelişme bölümüyle birlikte
bir "zaman genişlemesi" gerçekleştirme yoluna gidiyor. Bu genişletmenin
alışılagelmiş, olayların "geriye dönüş"lerle geçmişe götürülmesi
şeklinden çok, düşünce plânında yapılmış olması dikkati çekiyor. Bu
tür geriye dönüşlerin yapıldığı hikâyelerde, içerdikleri ana olay yine bir
"dar zaman"da olup bitmekle birlikte gir'ş ve sonuç bölümleri şimdiki
zamanda; gelişme bölümleri ise geçmiş zamanda cereyan eden bir olayHALİT
ZİYA UŞAKLIGİL'İN HİKAYELERİNDE ZAMAN ÖGESİ 243
lar zinciri söz konusudur. Böyle bir yapıya sahip olan hikayelerdeki
"iç zaman"ı, vaka kuruluşu içindeki konumu bakımından aşağıdaki
biçimde şemalandırmak mümkündür:
Bölüm
Zaman Boyutu
Zaman Dilimi
Hareket
Giriş
Dar Zaman
Şimdiki Zaman ,
Ana Olay
Gelişme
Geni; Zaman
Geçmiş Zaman
Düşünce
Sonuç
Dar Zaman
Şimdiki Zaman
Ana Olay
Bu hikayelerdeki ana olaylar, "bir kişinin mektup yazması", birbirine
tesadüf eden i k i kişinin ayaküstü konuşması", "birkaç arkadaşın
bir yerde toplanıp sohbet etmeleri" vb. biçimlerde görünür. Bu mektuplarda
yazdan, bu sohbetlerde konuşulan konular da aksiyondan çok
düşünce plânında kalan bir "geriye dönüş"ü ve dolayısıyla genişlemeyi
sağlama aracı durumundadır.
"Çay Fincanı" (BŞH, s. 185-203) nda vakanın ana olayı durumundaki
"yazar ve arkadaşı Dr. Ahmet Hasnun'un sohbet etmesi" olayı, bir
vapurda geçirilen yaklaşık yarım saatlik "dar zaman" içinde yer alır.
Ancak bu sohbette doktorun anlattığı ve gelişme bölümünün bütününü
kapsayan "doktorla bir veremli kız arasındaki i l i ş k i " biçimindeki ikinci
olaylar dizisi, hikâyede düşünce (hatırlama) planındaki "geniş zaman"ı
oluşturur. Bu hikâyeleri de şöyle sıralayabiliriz:
Bir İzdivacın Tarih-i Muaşakası (1316), "Yırtdc Mendil" (BYT,
s. 83-109). "îzdivâc-ı Müteyemmen" (SD, s. 145-167), "Mektûb Parçası"
(SD, s. 243-263) " Ş â d a n ' ı n Gevezelikleri" (BŞH, s. 3-93), "Rûz-nâme
den Müfrez" (BHS, s. 115-132), "Bir Mes'ele-i Adliyye" (BHS, s.
133-145), "Bayram Hediyesi" (BHS, s. 63-76), "Yelpaze Altında"
(BHS, s. 191-206), "Aşka Dair" (AD, s. 5-11), "Bir Cinnet Sahnesi"
(AD, s. 37-45), "Yeni Gelinden" (OB, s. 55-62), "Yürekten Dost"
(OB, s. 15-23).
Yukarıda değerlendirmeye çalıştığımız hikayelerdeki "iç zaman"
ile benzerlik taşıyan; ancak, ufak bir fark ile onlardan ayrılan hikâyeler
in de varlığı dikkati çekiyor. Bu tür hikâyelerde de vakanın giriş kısmında
dar bir nitelik taşıyan "iç zaman", gelişme bölümünde genişler.
Yine yukarıda adlarını verdiğimiz hikayelerdeki gibi sadece düşüncedeki
geriye dönüşlerle gerçekleştirilen genişlemelerde bir tek kişinin
düşünmesi, iç konuşması etkin rol oynar.
244 HAKAN SAZYEK
"Râife Molla" (BHS, s. 176-190) başlıklı hikâyede olaylar giriş ve
sonuç bölümlerinde şimdiki zaman ("dar zaman")'da geçer. Vakanın
ana olayı "Şevket'in Raife Molla'yla konuşması"dır. Bu konuşma olayı
sürerken Şevket, geçmişi hatırlar, anılarını yaşar ve böylece bir "zaman
genişlemesi" sağlanır.
"Kadın Pençesi" (KP, s. l-10)'nde hikâye kişisi, yolda rastladığı
i k i arkadaşıyla konuşurken, sözü edilen üçüncü bir arkadaşın başından
geçenleri düşünür. Böylece yaratılan "geniş zaman"ın içinde yer alan
olaylar gelişme bölümünü oluşturur. Sonuç bölümünde olaylar yine şimdiki
zamana getirilerek bitirilir'.
Halit Ziya Uşaklıgil'in, hatıralarından yararlanarak kaleme aldığı
ve hayatında yer almış kişileri işlediği hikâyelerinde de "dar zaman"m
varlığı görülüyor. Bu hikâyelerin i lk cümlelerinde yazar, bakışını şimdiki
zaman ("dar zaman")'dan geçmiş ("geniş zaman")e doğru yöneltir,
zihninde hatıralarım bulmaya çalışır ve bunlardan birisini konu edinir.
Bu özelliğe "Dilhoş Dadı" (Hepsinden Acı, 1934, s. 17-39) yi örnek verebiliriz
:
"Onu hâlâ bu gün hatıralarımın arasında tamamile canlı, geziyor
ve söylüyor görüyorum. Sanki ölmemiş, sanki garip ve meçhul mezarının
üzerine uzun nisyan senelerinin siyah geceleri yığıla yığıla benimle
onun arasında ruhları yavaş yavaş birbirinden ayıran bir dıvar örülmemiş
gibidir. En uzak hatıralarıma kadar gidiyorum", (s. 19) " A l t ın Nine"
(BHS, s. 271-280) de de aynı özellikleri görmek mümkün:
"Bugün çocuklukdan uzaklaşmış, vaktiyle görülen bir rüyadan kalma
dağınık bir küme sis kabilinden mübhemiyyete boğulmuş hâtırat
arasında Altın Nine'yi araşdırırken onun solgun, süzük, ince hayâlini
bir bulutun arasından sıyrılıp uçuyor görüyorum" (s. 273).
Bu hikâyelerde ana olay "yazarın hatıralarına dalması ya da yönelmesi"
biçimindedir ve "dar zaman" içinde oluşur. Bu özelliğe sahip öteki
hikâyeler de şunlardır: "Güzel Artemisya" (BHS, s. 37-50), "Keklik
İsmail" (BHS, s. 249-260), "Râmiz Hoca" (BHS, s. 261-270), "Hazin
Bir Cuma" (OB, s. 101-108), "Bir Gün İçinde" (OB, s. 109-117).
b) Geniş Zaman:
Halit Ziya Uşaklıgil'in hikayelerindeki "geniş zaman"ı dört kategoride
değerlendirmek gerekir.' Bunların ilkinde, vakanın özellikle giriş,
HALİT ZÎYA UŞAKLIGİL'İN HİKÂYELERİNDE ZAMAN ÖGESİ 245
zaman zaman da gelişme bölümlerinde "dar zaman" söz konusu iken
olayların ilerlemesiyle zamanda da bir genişleme görülür.
"Korkudan Sonra" (BŞH, s. 95-110) da olaylar, giriş ve gelişme bölümlerinde
bir kaç saatlik bir "dar zaman" içine yerleştirilmiştir. " B i r
mağazada alışveriş yapan annelerinin yanından ayrılarak bir köşeye
çekilen i k i gelin adayının konuşması" olayı, bu "dar zaman"ı oluşturur.
Bir kaç haftalık bir "zaman atlaması"nın ardından başlatılan sonuç
bölümünde zaman belirsizleşir. Bu bölüm, i k i genç kadının birbirlerine
yazdıkları mektupların metinlerinden oluşur.
"Eski ve Yeni" (OB, s. 25-34) de zaman, giriş ve gelişme bölümlerinde
bir banliyö treni yolculuğu sırasında geçen olayları kapsar. Gelişme
bölümünün ikinci yarısında zaman genişletilerek bir kaç "zaman atlaması"
aracılığıyla ileriye yönelik bir nitelik kazanır.
"Mâlim Menâlim" (KP, s. 38-84) de olayların geçtiği zaman geniş
bir niteliktedir. Hikâyenin giriş ve gelişme bölümlerinin büyük kısmı,
bir gün içinde geçen olaylardan oluşmuştur. Daha sonraki bölümlerde
ise zaman genişliyor.
İkinci kategoride, olayların bir kaç gün ile bir kaç ay gibi bir zaman
dilimi içine yerleştirildiği hikâyeler yer alıyor. Olayların kapsadığı zamana
göre bu hikâyeler şöylece sıralıyoruz: "Bir Miras Meselesi" (HA,
s. 141-151), "Fatma'nın E v i " (AD, s. 121-127), "Unutulmuş Mektup"
(KP, s. 11-30), " H a y â t ı San'atdan" (BŞH, s. 209-211), "Köy Hâtırası"
{BŞH, s. 281-295), " A l i ' n in Arabası" (BŞH, s. 221-249), "içecek
Su" (AD, s. 139-143), "Sevdâ-yı Girîzan" (SD, s. 77-94), "Defter-i
nâ-tamâm" (BYT, s. 143-167), "Bir Yazın Tarihi" (BYT, s. 3-61),
Bir Muhtıranın Son Yaprakları (1306).
Üçüncü kategorideki hikâyelerde "iç zaman", bir ile on sekiz yıl
arasındaki geniş bir zaman kesitinin içinde yer alır. Zamanın böylesine
geniş bir nitelik taşımasında, yazarın olaylar arasına yerleştirdiği "zaman
atlamaları"nın rolü vardır.
"Bir Valide Tarafından" (BHS, s. 99-114) başlıklı hikâye, bir kadının
kız kardeşine yazdığı i k i mektup metninden oluşuyor. Mektuplar
dan i l k i şubat 1312 ikincisi haziran 1313 tarihlerini taşıyor. Dolayısıyla
hikâye kişisi bu i k i mektupta on sekiz ay içinde meydana gelen olayları
aktarmış oluyor.
"Kırık Oyuncak" (SD, s. 113-126) ta olayların geçtiği zaman dilimi
on beş aylık bir süredir. Bunun i lk on i k i ayı çocuğun doğmasını, eve
246 HAKAN SAZYEK
getirdiği neşeyi içeren ve ayrıntılara fazla girilmeden geçen bir zaman niteliğindedir.
Olayların yoğunlaştığı, ayrıntıların çoğaldığı zaman ise son
üç aydır. Bu kategoride yer alan diğer hikâyeler de şunlardır: "Çöl K ı z ı "
(SD, s. 264-288), "Bir Escr-i Mesrûk" (BYT, s. 267-281), "Beyaz Şemsiye"
(SD, s. 127-144), Bu muydu? (1314), "Küçük Kanbur" (BHS.
s. 77-97), "Dört Yaprak" (AD, s. 55-61), "Mahalleye Mevküf" (SD,
s. 188-202).
Dördüncü kategoride yer alan hikâyelerde geniş bir "iç zaman"
hissedilmekle birlikte olayların yer aldığı zaman boyutlarının kesin olarak
verilmemiş olduğu dikkati çeker. Hikayelerdeki "geniş zaman"ın
varbğım, geniş zamanın hikâyesi (r-dı) kipiyle kurulmuş cümlelerin,
metin içinde ağırlığı oluşturmasından anlayabibyoruz. Bu tarz "iç zaman",
yazarın hikâyelerinde çoğunluğu oluşturuyor. Örnek olarak şu
hikâyeleri vermek istiyoruz: "Ferhunde Kalfa" (BYT, s. 283-299),
"Mâî Y a l ı " (BYT, s. 211-236), "Sâde Bir Ş
"Kar Yağarken" (BŞH, s. 235-247).
2- Dış Zaman
Yazarın, edebî eserdeki itibari yapı içerisine, yaşadığı dönemin olay,
değer yargısı, gelenek gibi birtakım özelliklerini ve gerçeklerini yerleştirmesi,
bunlardan kesitler sunması, metni oluştururken yaşadığı dönemi
yansıtması, roman ya da hikâyenin "dış zaman"ını meydana getirir3.
Bu başlık altında Halit Ziya Uşaklıgil'in hikâyelerini bu açıdan değerlendirmeye
çalışacağız.
Halit Ziya'nın ancak dokuz hikâyesinde olayların geçtiği dönemlerden
irili ufaklı izler bulabiliyoruz.
Altı hikâyede olaylar Balkan Savaşı yıllarında geçer. Savaşın, ülke
üzerinde yaptığı yıkım, yazarın yaşadığı Yeşilköy'de yoğunlaştırılarak
yansıtılmıştır. Uşakhgil, savaşın çeşitli yönlerini dile getirmek için özel
bir çaba içinde görünmüyor bu hikâyelerde. Ordunun, Yeşilköy'de karargâh
kurması, yazara hazır bir hikâye malzemesi vermiştir, diyebiliriz.
3 Bizim "dış zaman" olarak adlandırdığımız bu kavram, edebiyat araştırmacılarımız tarafından
"tarihî veya sosyal zaman" ve "tarihi (gerçek) zaman" olarak da değerlendirilmektedir.
Bunun için bak.: Dr. Ö. Faruk Huyugüzel, Hüseyin Cahit Yalçın'ın Hayatı ve Edebî Eserleri
Üzerinde Bir Araştırma, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İzmir 1984, s. 178;
Yrd. Doç. Dr. Mehmet Tekin, Peyami Safa'nın Roman Sanatı ve Romanları Üzerinde
Bir Araştırma, Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınlan, Konya 1990, s. V I I I .
HALİT ZİYA UŞAKLIGİL'İN HİKAYELERİNDE ZAMAN ÖGESİ 247
Ancak bu hikâyelerde dikkatli bir gözlem gücünün varlığı da kendisini
etkili bir biçimde gösteriyor.
"İçecek Su" (AB, d. 139-143) yun giriş cümlelerinde dönem, şu tasvirî
cümleler aracılığıyla yansıtılmıştır:
"Balkan harbi zamanına aid bir hatıra zihnimde tam bir canlılıkla
yaşıyor:
Köy hemen büsbütün boş! Kâr ve kazanç ihtiyacı telâş ve vehmine
galebe çalan tek tük esnafla köşklerde bırakılan birkaç bekçiden başka
hemen kimse kalmadı. Yalnız asker...
İ k i aydan beridir ki yalnız karadan, denizden, gündüz gece bu asker
kafileler'nden, köyün dolup boşalan, sonra b i t t i zannedilirken yerden
fışkırıyormuşcasına birdenbire çamurlu kırlara beyaz çadırlar ile i r i papatya
yığınları kuran binlerce asker öbeklerinden başka birşeye tesadüf
edilmiyor. Bir tarafdan, harb hastalarından ölülerinden mürekkeb o
kahr ve idbar eserlerini getirib buraya dökerken diğer tarafdan anayurd,
asırlardân beri üzerine yağan ateş yağmur ile yanıb kurumak, tutuşub
kavrulmak bilmeyen cûd ve sehâ göğsünden binlerce evlâdını alıp buraya
bahşediyor;..." (s. 139).
Yazarın Balkan Savaşını ve onun yarattığı yıkımları konu alan öteki
hikâyeleri şunlardır :"Türk E r i " (OB, s. 35-43), "Hazîn Bir Cuma"
(OB, s. 101-108), "Bir Gün İçinde" (OB, s. 109-117), "Köşe Başında"
(KP, s. 31-38).
"Yelpaze Altında" (BHS, s. 191-206) adlı hikâyede, Beyoğlu'ndaki
eğlence yaşantısını ve tiyatroların durumunu yansıtan bilgileri bulabiliyoruz:
" Ucuz yapılabilecek bir şeyi ucuza yapmalıdır. Galiba Beyoğlu
halkı içinde bu kâ?ide-i umûmiyyeye yüzde doksan dokuz tarafdâr olmalıdır
ki yazlık tiyatroların yirmilik koltuklarında yalnız tek t ü k başlar
görülür... Zîrâ koltukların yirmiye olmak kabahatinden sonra bir ikinci
fenalığı da tiyatroda arkadan bakılınca başlardan başka bir şey görünmesine
mâni olmasıdır. Halbuki beri taraf; o muhterem, mu'azzez beşlik
hasır iskemleler herkesin rağbetgâhıdır. ötede üç dört dâne müşterisi boyalı
meta'lar, Beyoğlu halkına kibarlık taslamak hevesinde olan bir kaç
yabancı tenhalık içinde şaşırarak sersem sersem bakışırken beride beşlik
iskemlelerin sırası bozulur, â'ileler öbek öbek toplanır, iskemlesini eline
alan boş bulduğu yere sokulur, yavaş yavaş açık yerler dolar, güzergâh248
HAKAN SAZYEK
lar tıkanır, geçilmez olur, akın akın gelmekte devanı eden dalga ön kümeleri
sıkışdıra sıkışdıra birikir, toplanır; nijıâyet o kadar mütehaşşid, nihayet
öyle yek-pâre bir kütle teşekkül eder ki bu yüzlerce ihtiyarlardan,
kadınlardan, çoluk çocukdan mürekkeb mccmû'a, tiyatronun bütün bu
beşlik kısmı, yalnız bir vücûd hâlini alır, bir kişi kımıldansa bütün bu
mecmû'anın âheng-i eczasını bozacak zannolunur" (s. 195-196).
"Bir Valide Tarafından" (BHS, s. 99-114) başlıklı hikâyede yazar,
kız kardeşine mektup yazan bir kadının kaleminden X I X . yüzyılda evlil
ik kurumunun "kız isteme" aşamasına dair şu ayrıntıları veriyor:
"Bununla beraber gizli gizli bu i lk görücülerden bir haber beklemekten
hâli değilsiniz. Kızı beğendiler mi beğenmedder mi? Bu nokta sizin
gurûr-ı vâlidiyyetinize â'id bir şeydir, buna mutlaka bir cevâb ve bir
cevâb-ı muvafık beklersiniz. Bildiklerinizden, kız analarından buna müteferri'
merasim hakkında izâhât alırsınız: Görücüler gelir, sonra ne olur ?
Çıkarlarken eğer beğendiklerini sezdirmek isterlerse ne derler ? Beğenmemiş
olursa nasıl davranırlar? ikinci rnürâca'at neye delâlet eder?... Bütün
bu şeyler, bu dakîk mes'eleler uzun uzun öğrenilecek derslerdir."
(s. 103-104) diyen yazar, sorularının cevabını ayrıntılı bir biçimde
açıklayarak, bu gelenek hakkında bilgi verir.
"Mâlim Menâlim" (KP, s. 38-84) de uzun yıllar yurt dışında kalmış
olan hikâye kişisi, ülkeye döndükten sonra istanbul'u gezerken dikkatini
çeken yendikleri değerlendirir. Cumhuriyet kurulmuş, inkılâplar gerçekleştirümiş,
köklü toplumsal değişiklikler yapılmıştır. Divanyolu'ûda
girdiği bir kahvehanede gençler kızlı erkekli oturmuşlar, sohbet etmektedirler.
Onların konuşmalarını dinler. Spordan, sanattan, fakültedeki hocalardan,
derslerden ve en çok da aşktan söz edilmektedir. Bu gençlerle
kendi kuşağının mutsuzluğu arasındaki derin uçurum onu oldukça sarsar.
Kendince, Cumhuriyetin genç kuşağının çok şanslı olduğunu, kırk
yıl önceki gençliğin ise ne denli güç şartlarda yetişmek zorunda kaldığını
düşünür. İstibdat yıllarında geçen çocukluk ve birbirini izleyen
ölüm kalım savaşlarında sadece bağımsız bir ülke kurmak ülküsüyle
beslenen gençlik dönemleri, onun kuşağını kuru, tek düze, mutsuz yıllarda
yaşatmıştır.
"... Bu dünya, onun kendi neslinin kara günlerle yığıla yığıla siyah
bir dıvar şeklinde gözlerinin önüne dikilen bedbaht ömürden ne kadar,
ne kadar uzakdı, ne kadar başka bir şey i d i . " (s. 58).
Sonuç olarak diyebiliriz k i , Halit Ziya Uşaklıgil, hikâyelerinde "iç
zaman" öğesini çok değişik boyutlarda kullanmıştır. .Bu zaman boyutla
HALİT
ZİYA UŞAKLIGİL'İN HİKAYELERİNDE ZAMAN ÖĞESİ 249
rı bir kaç dakika gibi "dar zaman" diliminden, bir ömür boyu gibi oldukça
"geniş zaman'' süresine yayılan geniş bir yelpaze içinde yerlerini
almışlardır. Ayrıca, yazarın olayları kurgulama yolunda "iç zaman"m
öğelerinden sıkça yararlanmış olması, zamana da teknik bir işlev
kazandırılabileceğini göstermek açısından önemli bir noktadır. Onun
hikâyelerindeki zaman öğesine "dış zaman" açısından baktığımızda ise
yazan dönemini yansıtma çabası içinde göremiyoruz. Halit Ziya
Uşaklıgil'in, ait oldukları dönemin bazı özelliklerini gösteren hikâyelerinin
sayısı çok azdır. Bir başka yaklaşımla yazar, yaşadığı dönemleri
hikâyelerinde yansıtmaya pek önem vermemiştir. Bunda, içe dönük
mizacının ve hikâyelerinde insanın kendisine ağırlık verme, onun psikolojik
yapısını ön plâna çıkarma eğiliminin etkisi büyük olmuştur.