'İntihar' değil 'İstişhad'
'İntihar' değil 'İstişhad'
Mustafa İslamoğlu
mustafaislamoglu.com
16 Nisan 2010 Cuma
Yok "intihar komandosu", yok "intihar
eylemi", vesaire...
Filistin'deki İstişhad operasyonları ve o
operasyonların müsteşhidleri için Türkiye medyası bu türden nitelemeler
kullanıyor.
Sadece malum medya değil, onun dışındaki duyarlı
medyada da bu türden yanlış anlamaya açık bir dil sorunu yaşanıyor. Bu
en azından istişhad operasyonlarında hayatlarını feda eden
Filistinlilerin hatırasına hakarettir.
Çünkü bu gençlerin hemene
hepsi de "intihar"ın haram olduğuna inanan, islam'ın temel esaslarını
bilen, bu haberleri çala kalem yazanları İslami bilgi açısından
ceplerinden çıkaracak kadar iyi bir donanıma sahip olan gençler...
Onların
İslami bilgi dağarcığı konusunda bir fikir verir diye söyleyeyim:
İlkokul mezunu bir Filistinli'nin Kur'an'î bilgisi, Türkiye'deki vasat
bir imamın fersah fersah ötesindedir. Yine aynı kişi, daha çocuk yaşta,
asgari 300 hadislik bir dağarcığa sahip olur. Bu aldıkları eğitimin
doğal sonucudur.
Peki, bütün bunlara rağmen, hayatlarını
imanlarına şahit kılmak için çok az insanın becerebileceği bir
fedakarlık sergileyen bu gençlere "intihar komandosu" olarak nitelemek,
en azından onların inançlarına "Fransız kalmak" olmaz mı?
Bir
kere onlar, topraklarını işgal eden, canlarına kasteden, mallarına ve
kutsal tüm değerlerine tecavüz eden saldırgan ve zalim bir güce karşı
mazlumiyeti, mağduriyeti, hakkı ve fedakarlığı temsil ediyorlar...
Onlara
dil uzatanlara sorulacak tek soru var:
"Siz hiç öldünüz mü?.."
Türk-Yunan
savaşında düşman cephaneliğine gizlice dalıp havaya uçuran ve bu arada
kendi canını da feda eden Küçük Ali'lerin, Zeyno'ların yaptığı neydi?
Onlara "intihar ettiler" diyebilir miyiz?
İstişhad, "şehadete
davetiye çıkarmak", "kendi kendini şehid etmek" anlamına gelir. Yani
"şahid olacağını bile bile, ölüme gitmektir".
İntihar İslam'da
cezayı, şehadet ise ödülü getiren bir eylemdir. İstişhad ise, ödülü
getiren şehadet eyleminin, en zor olanıdır.
Peki, mukaddeslerini
canları pahasına savunan Filistinli gençlerin bu eylemlerini, şu ayetle
nasıl telif edebiliriz
"Kendi kendinizi öz ellerinizle tehlikeye
atmayınız." (2.195)
Bu ayet, daha o zamandan yanlış anlaşılmış
ayetlerden biridir.
Bu ayetin tefsiri sadedinde Tirmizi ve Ebu
Davud'un naklettikleri şu olaya bakın:
Emevi hanedanı döneminde
Abdurrahman b. Velid komutasında bir islam ordusu Konstantiniyye
(İstanbul) üzerine bir sefer düzenledi. Sahabeden hayatta olanlar ve
onlardan biri olan Ebu Eyyüb el-Ensari de ordudaydı. İşte bu savaş
sırasında müslüman ordusundan bir kahraman kaleye sırtını dayamış olan
Rum ordusuna karşı tek başına taarruza geçti. Bu sonucu mutlak ölüm olan
bir saldırıydı. Ve tabi ki o zat şehid oldu. Bu durumu gören
müslümanlar içerisinden kimileri bu ayeti okuyarak "Vah vah! Kendisini
elleriyle tehlikeye attı!" dediler. Orada olan Ebu Eyyub el-Ensari, bu
yanlışa anında müdahale ederek dedi ki: "Ey müslümanlar, bu ayet biz
Ensar hakkında indi. Allah, Rasulüne fethi ve zaferi ihsan ettiği zaman,
biz artık işimize gücümüze bakıp, malımız melalimizle uğraşalım
demiştik. Allah işte o zaman bu ayeti indirdi. "kendini tehlikeye atmak"
demek, mal sevdasıyla cihadı/mücadeleyi terk etmektir." (Tüm tefsirler)
Bizans
surları önünde kendini feda eden ilk nesle mensup o müslümanla,
İstişhad operasyonlarında can veren Filistinli gençler arasında hiçbir
fark yok.
Yorumlar -
Yorum Yaz