Mehmet Şevket EYGİ-Hutbeler Değişmeli
Mehmet Şevket EYGİ: Hutbeler Değişmeli-Milli Gazete
İÇİNDE cuma namazı kılınan camilerin minberleri Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem Efendimiz’in makamıdır. Böyle yerlerde her konu
sellemehüsselam söylenemez.
(1) Laik rejimin siyasî iktidarları hutbe metni tanzim edemez,
ettiremez.
(2) Diş temizliğinin, diş fırçası ve macununun önemi gibi konuların yeri
minberler değildir. (Biliyorsunuz böyle “resmî” bir hutbe okunmuştu...)
(3) Orman yangınları... Vergilerin ödenmesi... Trafik kurallarına riayet
edilmesi ve benzeri konular, belki vaazlarda dile getirilebilir ama
hutbelerde asla okunamaz.
Eskiden, bundan bir buçuk asır öncesine kadar, bazen İstanbul
camilerinin minarelerinden halka duyurular yapılırmış. Birtakım
duyurular minarelerden, vaaz kürsülerinden yapılabilir. Lakin minberler
çok yüce makamlardır. Günlük, din dışı, aktüel konular; siyasî iktidarın
veya derin devletin istediği şeyler buralarda dile getirilemez. Bu yol
açılırsa ileride dine büyük zarar verecek müdahaleler ve laubalilikler
olur, üstü kapalı olarak, küfre hizmet edecek şeyler söyletilebilir.
Diyanet İşleri Başkanlığımızın bazı kapıları kesinlikle aralamaması
gerekir. Önce bir iki santim aralanır, sonra yirmi otuz santim, en
sonunda sonuna kadar açılır ve bir daha kapatılamaz.
Beş on yıldan beri cuma hutbelerinde, Resulullah Efendimizin bir nikahta
okuduğu metin okunmaktadır ki, bunun değiştirilmesi gerekir. Cuma
namazı nikah töreni değildir ki, o metin devamlı olarak okunuyor. Cuma
hutbesinin başında okunacak başka metinler vardır.
Yine, birçok hatipler, cuma hutbelerinde Hulefa-i Raşidin
efendilerimizin isimlerini anmıyor ve “Allah onlardan razı olsun”
demiyor. Sormamıza izin var mı? Acaba neden?
Cuma hutbelerinin dinî, edebî kalitesi genellikle düşüktür. Sık sık
duyuyorum: “Aziz cemaat, bugünkü hutbemizin mevzuu temizlik
hakkındadır...” gibi girizgâhlar yapılıyor. Takdir buyurulur ki, bu çok
kalitesiz ve ilkel bir edebiyattır.
Yine bazı hutbelerde bir ayetin tamamı okunmuyor, baştan üç beş kelime
okunduktan sonra ilâ âhirilâye... deniliyor. Bu da çok yanlış ve
gülünçtür.
Hutbelerin içinde ve sonunda “Camiye helâ yapılacak... Camiye kalorifer
yapılacak... Camiye klima takılacak... Camiye meşruta yapılacak...”
denilerek cemaatten para istenmesi de ayıptır, günahtır, çirkindir.
Resûl-i Kibriya Efendimizin makamında, O’na vekaleten hutbe okuyan bir
hoca böyle âdi ve süflî işler için para isteyemez. Camiye hela
yapılacaksa, vakıflar yapsın, yahut cami derneği bu işi halletsin.
Hutbelerde neler okunur, neler söylenir.
(1) Kur’ân âyetleri okunur.
(2) Hadîs-i şerif okunur. Gerçek hocaları tenzih ederek söylüyorum,
birtakım reformcu, bozuk, bid’atçi kişiler hutbelerde hadîs-i şerif
okunmasına muhaliftirler ve okutmamak için çalışıyorlar. Bunlar ne kadar
dengesiz mahluklardır. Yüce minberden “Diş macunu ve diş fırçası yahut
vergilerin zamanında ödenmesi” konusunda laf etmek câiz oluyor da,
âlemlere rahmet olarak gönderilmiş Yüce Peygamberimizin öğütlerinin
okunması câiz olmuyor...
Hutbelerin kalitesizliği konusundaki iddiamı kabul etmeyen varsa, şu
hususu teklif ediyorum:
Dindar veya İslâm’a saygılı beş profesör ve düşünür, ehl-i vukuf
(bilirkişi) olarak seçilsin. Edebiyatçı, sanatçı, ilahiyatçı... Bunlar
birkaç hafta cuma günleri çeşitli camilere gitsinler. Hutbeleri kayıt
cihazına alsınlar, dinlesinler incelesinler ve rapor yazsınlar. Bakalım
10 üzerine kaç not verecekler?
Bugün memleketimizde öyle güçler var ki, bir yandan dini yıkmaya
uğraşıyor, öte yandan suret-i haktan görünerek cuma hutbelerinde şu veya
bu konuların işlenmesini istiyor...
Hutbelerde cemaatin uyarılması, müjdelenmesi ve ona ilahî ve peygamberî
öğütler verilmesi gerekir.
Hutbelerde ıvır zıvır günlük konulara temas edilemez. Böyle bir şey din
ile alay etmektir.
Edebiyat ve sanat katsayısı düşük basmakalıp hutbe olmaz!
Hutbelerin edebî, sanatlı, heyecanlandırıcı, düşündürücü, etkili olması
gerekir.
Hutbelerin, herkesi ağlatmasa bile cemaatten bazılarının gözlerini
yaşartması gerekir. Cemaati uyutan, cemaate kasvet ve kelâl veren hutbe
sadece ism ve resm olarak, şekil bakımından hutbedir ama gerçek ve
vasıflı hutbe değildir.
Dinsizlik almış yürümüş... Sapıklığın bin çeşidi toplumu sarmış... Nice
helal yasaklanmış, nice haram meşru olmuş... Namaz büyük ölçüde terk
edilmiş... Cemaat emri ihmal edilmiş... Para putlaşmış, kazanç hırsı bir
kısım insanları delirtmiş, kudurtmuş... Agresif dinsizlik meydan
okuyor...
Bunca kötülük içinde Diyanet, diş fırçası ve orman yangını hutbesi
okutuyor. Diş temizliği anlatılmasına, orman yangınları konusunda
cemaatin uyarılmasına hayır demiyorum. Benim dediğim, bu gibi konuların
Peygamber makamı minberlerden okunmaması gerektiğidir. Başka yerlerde,
başka makamlarda söylensin.
Soruyorum: Diyanet niçin beş vakit namaz kılınması konusunda bir
seferberlik ilan etmiyor, yoğun bir propaganda kampanyasına girişmiyor.
Beyaz Türkler böyle bir şeyden memnun olmazlar diye mi?
Şu hususu da unutmayalım ki, Türkçe hutbe okumak yakın tarihte çıkmış
bir bid’attir. Kendilerine yetiştiğim büyük ulema buna muhalifti.
23 Nisan’da, 19 Mayıs’ta bazı camilerde siyasî hutbeler okunuyor.
Bunlara bizzat şahid olmuşumdur. Camilerde siyaset yapılamaz. Camiler
resmî ideolojiye âlet edilemez. Din, siyasetin üzerinde tutulmalıdır.
Hutbe konusunda Diyanet bugünkü tutumunu değiştirmez ve fıkha tabi
olmazsa, cuma namazlarını itfaiye binasındaki mescidde kılacağım. Orada,
herhangi bir yangın alarmı düşünülerek hutbe metinleri son derece kısa
tutuluyor, diş temizliği, vergi ödeme, orman yangını gibi konular
işlenmiyor.
Efendiler! Din işleri hafife alınamaz. Dindar olsalar bile, siyasetçiler
din ve ibadet işlerine karışamaz. Siyasî iktidarın Diyanet İşleri
Başkanlığına talimat vererek bu hafta şu konuda hutbe okuyacaksınız
demesi yanlıştır.
Yorumlar -
Yorum Yaz