TANPINAR'DA BURSA / ÜNAL BÜYÜK ( * )
Tanpınar, dili ustaca kullanan
eşsiz bir sanatkârdır. Şiirlerinde ve düz yazılarında üslûpçudur.
Eserlerinde estetik bir kaygı vardır. Sosyal ve psikolojik duyguları
estetik bir anlayışla ortaya koymuştur. Paul Valéry ve hocası Yahya
Kemal'in estetik anlayışlarından etkilenmiştir. Genellikle bireysel
duygu ve düşünceleri kendine malzeme seçen Tanpınar için ideolojik
meseleler ikinci plânda kalmıştır. Ancak eserlerindeki bireysel
konular, aslında tüm toplumu ilgilendiren konulardır. Duyuş ve bakış
açısı çok derin olan Tanpınar, istemeyerek de olsa didaktik olmuştur.
Görünen içinde görünmeyeni, dıştan
içi, objektiften sübjektifi, gerçekten hayâli, rüyâyı arama hissi
Tanpınar'ın bütün eserlerinde görülür. Tanpınar orijinaliteye,
proto-tipe ulaşmayı aramaz. Hayâlindeki tüm zamana kavuşmayı arar.
Âdeta, o zamanlar arası yolculuğa çıkar. Zamanda rüyâlar görür. Rüyâ,
zaman ve musikî Tanpınar'da önemli yer tutar. Şiirlerinin asıl gayesi
rüyâyı görmektir. Tanpınar, rüyâ motifini gerçeği bulma arzusu için
kullanır. Asıl gerçek rüyâdadır daima. Tanpınar'a göre gerçek, zaman
gibi tektir. Rüyâ, zaman ve musikî Tanpınar için o kadar önemli
meselelerdir ki eserlerinin çoğunun adlarında bu kavramlar görülür:
Bursa'da Zaman, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Abdullah Efendi'nin
Rüyâları.
Ahmet Hamdi Tanpınar geniş bir
edebî kültüre ve tarih bilgisine sahiptir. Hocası Yahya Kemal'in vefatı
üzerine Güzel Sanatlar Fakültesi Estetik ve Mitoloji dersleri hocalığı
da yapmış olan Tanpınar, Yeni Türk Edebiyatı profesörüdür. Birçok
bilimsel ve edebî eser yazmıştır. 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi'nin ön
sözünde Tanzimat'la başlayan hareketi -geçiş ve medeniyet mücadelesi
devri- olarak ele almıştır. Bütün eserlerinde, yenileşirken eskiyi
unutmamak gerekliliği üzerinde durmuştur. Türk kültürünü ve Avrupa'daki
kültürleri yakından tanıyan Tanpınar, "Dureé" kavramını özellikle edebî
eserlerinde bir doktrin olarak benimsemiştir. Tanpınar değişime ve
yenileşmeye karşı değildir. Ancak, bunlar yaşanırken bireyleri millet
yapan öz değerlerin yitirilmesinin, toplumsal buhran meydana
getireceğini belirtmiştir.
Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir'de
"Şimdiye kadar gördüğüm şehirler içinde Bursa kadar muayyen bir devrin
malı olan bir başkasını hatırlamıyorum." (1) diyerek muhayyilesindeki
Bursa'yı anlatmaya başlar. Zira, Bursa yüz otuz yıl imparatorluğa
başkentlik yapmış ihtişamlı bir şehirdir. Yüz otuz yıl şehirlerin
sultanı olmuştur.
Bursa, güzelliği ve tarihî
dokusuyla birkaç defa bu şehre gelmiş olan Tanpınar'ı mest etmiştir.
Bursa; Tanpınar'ın estetiğini, duygu ve düşüncesini yansıtan bir rüyâ
şehirdir. Bu imparatorluk şehrinde Tanpınar, dünyanın en güzel kızını
görüp ondan ilham alan bir şair gibidir. Türk edebiyatının en güzel ve
en mânalı şiirlerinden Bursa'da Zaman, bu ilham sonucu doğmuştur. Ünlü
deneme kitabı Beş Şehir'de, Tanpınar'ı etkileyen beş şehirden biri de
Bursa'dır. Beş Şehir'deki adlandırmaya bakıldığında Bursa'nın, Tanpınar
için ayrı bir yeri olduğu görülür: Ankara, Erzurum, Konya, Bursa'da
Zaman, İstanbul.
Zaman meselesi, Tanpınar'ın
edebiyat dünyasındaki en önemli meselelerindendir. Tanpınar bugünkü ve
geçmişte kaldığı söylenen zamanın, aslında bir arada yaşadığını
düşünmüştür. Tanpınar'a göre mâzi daima bizimle ilerler. Geçmiş
sübjektif, bugün ise objektif görünür insanlara. Tanpınar'da, bugün
denilen zaman da her an geçmiş olmaktadır. Yani objektiflikten,
sübjektifliğe bir geçiş olmaktadır. Derin bir kültür birikimine sahip
olan Tanpınar, eserlerinde objeden çok sübjeye önem vermiştir.
Yapaylıktan gerçeğe... Yani maddîyattan ziyade manevîyata.
Tanpınar, somutu soyut; soyutu
somut yapma becerisine sahiptir. O servilere, çinîlere, sulara, seslere
ruh kazandırır. Eşyaya sinmiş olan geçmiş zamanı ya da yaşanan anları
görür. Bursa, Tanpınar'ın rüyâsında gördüğü her şeyi kendinde toplayan
biricik şehirdir. Bu şehirde her şey değerlidir ve canlıdır. Bursa,
Tanpınar için eşsizdir. Nedim de İstanbul'a değer biçememişti.
"Ve mimarîlerin en ilâhîsi
Bir zafer müjdesi burada her isim...
Yek-pâre bir anda gün, saat, mevsim
Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın,
Hâlâ bu taşlarda gülen rüyânın.
Güvercin bakışlı sessizlik bile
Çınlıyor bu eski zaman vehmiyle.
Gümüşlü bir fecrin zafer aynası
Murâdiye, sabrın acı meyvesi.
Ömrünün timsali beyaz Nilüfer,
Türbeler, camiler, eski bahçeler." (2)
Dizelerde Tanpınar'ın muhayyilesi
maddîyattan sıyrılmıştır; muhayyilesinin eşyadaki manevîyata doğru
nasıl geçiş yaptığı açıkça görülmektedir.
Eskilerin gayr-ı şuur adını
verdikleri bilinç altı felsefesine göre kapalı mekânlar anne karnını
sembolize eder. Şehirler de dünyanın büyüklüğü karşısında, insanların
kendilerini hapsettikleri anne karnından başka bir şey değildirler.
Tanpınar, kendi iç dünyasına
yansıttığı Bursa karşısında anne karnına geri döner. Bu huzur içinde
rüyâ görür. Tanpınar'ın rüyâ kavramı zaman ve estetik üzerine kurulmuş
tarihsel olgu içerir. Bu rüyâ geçmişe duyulan özlem olarak da
adlandırılabilir.
Ulu Cami, Tanpınar'da estetiğin ve
ruhanîyetin zirvesine ulaşır. Mimarîlerin en ilâhîsi ünvanını alır.
Gümüşlü bir fecrin zafer aynasıdır. İlk Osmanlı sarayı Gümüşlü'de
(Tophane'de) inşâ edilmiş ancak, günümüze ulaşamamıştır. Tanpınar,
Murâdiye'deki saray mensuplarına ait türbeleri sabrın acı meyvesi
olarak ele alırken bir dizeyle bütün bir geçmişi de anlatır. Nilüfer
çayı, tıpkı Nilüfer Hatun gibidir. Bembeyaz akmaktadır, Tanpınar'ın
gördüğü Bursa'da.
1453'te başkent İstanbul'a
taşındıktan sonra bile Bursa'ya sarayın bakışı değişmemiştir. Bursa,
imparatorluğun ilk göz ağrısıydı. Pek çok padişah, şehzâde ve diğer
saray mensubunun ebedî istirahatgâhları olarak Bursa seçilmiştir.
Osmanlılar, Bursa'yı hiç unutmamışlar ve Bursa'ya ululardan ulu bir
misyon yüklemişlerdir. İmparatorluğun gücünü ve zenginliğini gösteren
en büyük yapılar İstanbul ve Bursa'dan dünyaya gösterilmiştir. Bursa da
tıpkı İstanbul gibi görkemli yapılarla donatılmıştır. Bursa'nın bu
özelliği Tanpınar'da yoğun bir tesir bırakmıştır. Beş Şehir ve Bursa'da
Zaman'da bu tesirin yansımalarını görmek mümkündür.
Tanpınar'a göre zaman yek-pâre
yani tek parçadır. Zaman parçalanamaz. Geçmiş zaman, bugün ya da
gelecek zaman diye bir şey yoktur. Zira, Yeşil Türbe'deki Kur'ân
sesleri çinîlere sinmiştir.
André Gide, Bursa'dan önce
İstanbul'u gezmiştir. Gide, Türk kültürünü önceleri, Piyer Loti gibi
görememiştir. Türk sanatını ve kültürünü yoksul ve cılız bulmuştur. La
Marche Turgue'de bu tür dişüncelerini anlatır. Gide, daha sonraki
yıllarda geldiği Bursa'da, İstanbul için ya da Türk kültür unsurları
için söylediklerinin tam tersi bir düşünceye bürünmüştür. Tanpınar,
bununla ilgili olarak düşüncelerini şöyle belirtir: "...Bununla beraber
Gide'i Bursa için yazdıklarından dolayı yine seviyorum. Yeşil'i en iyi
anlayan muharrir o olmuştur. Camii aydınlığın ortasında, ayak ucunda
kendisini tamamlayıcı bir şey gibi uzanan manzara ile beraber çok güzel
yakalar. Süleymaniye ve İstanbul camilerinde duymadığı ürpermeyi burada
duyar, satırların arasına bir nevi huşû hissi girer. Ondan âdeta
Partenon'dan bahseden lisanla bahseder. Yeşil Cami bu hayranlığa hem de
fazlasıyla lâyıktır. Onun için mimarîmizin en mükemmel eseridir, demek
şüphesiz mübalâğa olur..." (3)
Bursa, varlığıyla Türk kültürünü
tek bir pencereden görmeye alışmış olan bazı kişilerin düşüncelerini
değiştiren bir güce sahiptir. Bu güç, tarihin içinden nesiller boyunca
uzayarak gelen ve Türk kültürüne has yüce bir güçtür. Tanpınar'ın
Bursa'ya olan hayranlığı bu bakımdan zirveye ulaşır. Bursa bir düşünür
gibi insanlığa ders verir âdeta. Bursa'da kültür buhranına karşı duran
özellikler toplanmıştır. Yenileşirken eskinin unutulmadığı bir
yerdedir, çünkü Bursa.
Türklük ruhunu en saf hâliyle
yaşayan Bursa'daki yer adları Tanpınar'ı etkiler: Gümüşlü, Murâdiye,
Yeşil, Nilüfer Hatun, Geyikli Baba, Emir Sultan, Konuralp vb. Bu özel
isimler için Tanpınar Beş Şehir'de düşüncelerini şöyle anlatır: "Bunlar
hakikaten bir şehrin semt ve mahalle adları, yahut tıpkı bizim gibi
muayyen bir zaman içinde yaşamış birtakım insanların anıldıkları
isimler midir? Hepsinin mazi dediğimiz o uzak masal ülkesinden
toplanmış hususî renkleri, çok hususî aydınlıkları ve geçmiş zamana ait
bütün duygularda olduğu gibi çok hasretli lezzetleri vardır." (4)
Bütünlük, daha doğrusu zamanda
bütünlük, Tanpınar için çok önemlidir. İstanbul'dan sonra gördüğü eski
başkentte, İstanbul'a duyduğu hassas duyguların benzerlerini
muhayyilesinde yaşamıştır. Karşısında duran ihtişamlı Bursa, varlığıyla
tıpkı İstanbul gibi yek-pâredir. Tanpınar, ne zamanın içindedir ne de
dışındadır. Bursa'da gerçeğin kendisiyle ve asıl zamanla buluşmuştur.
Bursa, varlığıyla Tanpınar'ın düşlediği yerdedir. Bursa'da, öldü ya da
yok oldu denilen varlıklar, canlı ya da var olduğu söylenen varlıklarla
birliktedirler. Tarih ve bugün girift bir şekilde yaşamaktadır.
Bursa'da birbirinden kopamayan mükemmel bir bütünlük vardır.
"Ne İçindeyim Zamanın" şiirinde de zamanın parçalanmaz bir bütün olduğunu anlatır:
"Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında.
Yek-pâre geniş bir anın
Parçalanmaz akışında" (5)
Zaman, Tanpınar'a göre geniştir
ve tek bir parçadan ibarettir. Tanpınar'da zaman manevî bir değer bulur
ve parçalanmadan akar. Dün bugün, bugün yarındır aslında. Bursa'da her
şey bir uhrevî mucizedir. Her şey tek parçadır. Her şey yaşamaya devam
etmektedir. Bursa'da zaman, su sesinden ve kanat şakırtısından oluşmuş
billûr bir avizedir. Bursa'da zaman hiç değişmemiştir. Burada zaman en
saf hâliyledir ve hiç bozulmamıştır.
Bursa'da Zaman'da bunu şöyle anlatır:
"Başındayım bir mucizenin
Su sesi ve kanat şakırtısından
Billûr bir âvize Bursa'da zaman."
Tanpınar, eserlerinde eşyanın
derinliklerine nüfuz etmeyi sever. Somuttan soyuta doğru en derinlere
iner. Hislerin karanlık dünyasını aydınlatır. Bursa'nın tarihî geçmişi
karşısında hayranlığını gizleyemez. Bursa'yı kişileştirir. Bursa'nın da
kendisine benzediğini görür. Bursa da Tanpınar gibi eşsiz bir bilgi
birikimine ve büyük bir kültür birikimine sahiptir. Bursa, türlü
maceralardan sonra olgunluğa ulaşmıştır. Bursa hikmet sahibidir. O
insan-ı kâmil gibi şehr-i kâmildir. Bursa'da her şey yerli yerindedir.
Tıpkı Tanpınar'ın muhayyilesindeki düşünceler gibi. Zira Bursa'da zaman
daima tek parçadır. Zaman burada tek parça akıştadır. Tanpınar'da zaman
hiç donmaz. Bir bütün olarak akmaya devam eder. Anlar bir birinden
kopamaz. Anlardan zaman oluşur.
Bursa canlıdır; bütün güzelliği ve derinliğiyle tıpkı Tanpınar gibi rüyâya dalar:
"Bu hayâlde uyur Bursa her gece
Her sabah onunla uyanır, güler
Gümüş aydınlıkta serviler, güller,
Serin hülyâsıyla bahçelerinin"
Tanpınar, kâh Osman Gazi'nin ve
Orhan Gazi'nin istirahatgâhları Gümüşlü'den, kâh birçok saray
mensubunun bulunduğu Murâdiye'den Bursa ovasına baktığında gördüğü rüyâ
karşısında büyük haz duymuş, heyecana kapılmıştır. Çünkü, gördüğü
şeyler bütün zamandan başka bir şey değildi. Bursa'ya hayranlığını,
Bursa için yazdığı eserlerinde daima dile getirmiştir.
Tanpınar'ın gördüğü Bursa ovası, bir
Muş ovası gibi eşsiz bucaksız değildir. Bursa gözün zevk alacağı
büyüklüktedir. Burada geçmişle bugün iç içedir... Her hangi bir
fazlalık yoktur. Zira Tanpınar'da sonsuzluk veya sınırsızlık düşüncesi
görülmez. Tanpınar, güzeli lezzet alacağı kadar görür. Zaman ve zaman
içinde görülen her şey tektir. Bursa'da Tanpınar; tabiatın, sanatın,
zamanın, musikînin kısaca her şeyin birleştiğini, kenetlendiğini görür.
Gördüğü manzara estetik bir vakıâdan ziyade, estetikle zamanın
parçalanmaz bir bütünlüğünden başka bir şey değildi. Bu, Tanpınar için
görülecek en tatlı rüyâdır.
Memleketçi düşüncelerden de
etkilenmiş olan Tanpınar için Bursa'nın tarihî durumu - önce - ikinci
plânda kalmıştır. Bursa'nın güzellikleri Tanpınar'ı daha çok
etkilemiştir. Zira, Tanpınar estet bir kalbe sahipti. Bursa'da,
estetikten tarihe geçiş yapmıştır, denilebilir.
Tanpınar, Servet-i Fünûncular'da
özellikle de Cenap Şehabeddin'de görülen kelimelerle resim yapma
fikrine sıcak bakmıştır. Ancak onun parnasyenliği, Paul Valéry ve daha
çok Yahya Kemal'e benzer.
Bursa'da Zaman'dan:
"Ovanın yeşili, göğün mavisi"
"Türbeler, camiler eski bahçeler"
"Havayı dolduran uhrevî ahenk..."
Tanpınar'ın manevîyata önem
verişi, mutasavvıfların varlık ve yokluk meseleleriyle benzerlik
gösterir. Zira, Tanpınar tasavvufî konuları çok iyi bilen bir
sanatkârdır. Tanpınar'ın zamana, rüyâya, musikîye ve bütün eşyaya
bakışı vâhdet-i vücût düşüncesiyle benzerlik gösterir. Tanpınar
Bursa'da bir mutasavvıf edası bulur. Bursa, insan-ı kâmil mertebesine
ermiş bir ruha sahiptir. Bursa'da manevî değerler ilk günkü
ihtişamlıklarıyla ruhları doldurmaktadır. Ayrıca Bursa'da pek çok
evliyanın manevîyatı hâlâ kendini hissettirmektedir.
Emîr Sultan'dan söz ederken
Tanpınar, zaman ve gerçek değerler meselesinden kopamaz: "Bu yaldızlı
helezonî çizgili emperyal üslûp içinde Emîr Sultan, âdeta dondurulmuş
gibi yatar. Diğer mimarî eserlerinde taşı canlı mahlûk yapan ve göze
bir kalp penceresi gibi açılan o ledünnî hâlden burada eser yoktur. Hiç
de iyi idare edilmemiş bir aydınlık, taş döşeme ve duvarlarda ölü bir
şey gibi sürünür. Burası artık şair Yunus'un ( bu isimdekilerin
sonuncusu olacak ) Türkçe'nin incilerinden biri olan o güzel şiirinde:
Emîr Sultan dervişleri
Teşbih ü sena işleri
Dizilmiş hümâ kuşları
Emîr Sultan türbesinde
diye bahsettiği, büyük ruh
rüzgârlarının estiği, kalbler mihrakı yer değildir. Eski Emîr Sultan
türbesi ve mescidi Bursa'nın hayatını zaman zaman etrafında toplayan
merkezlerden biriydi. Evliya Çelebi, bu türbenin ihtişamını anlata
anlata bitiremez. Türbe kapısı baştan aşağı gümüş pullar, gümüş
halkalar, gümüş kulplarla süslü imiş; gümüş eşikler, ibrişim halılar
varmış. Tavanında mücevher, murassa eşya asılı imiş ve yüzlerce altın,
gümüş çırağ ve kandiliyle bu evliya bir binbir gece zenginliği içinde
yatarmış..." (6)
Tanpınar, III.Selim zamanında
yapılan Emîr Sultan Türbesi'ni sadece bir bina olarak görür. Eski Emîr
Sultan Türbesi'ndeki ihtişamlık ve mânanın iç içe geçişini Evliya
Çelebi'den öğrenir. Türbe'yi, Seyahatnâme'deki gerçek güzelliğinin
rüyâsını görerek gezer.
Tanpınar için güzellik ve mâna
çok önemlidir. Mânalı güzelliklere, hak ettiği değerler verilmelidir.
III.Selim zamanında yaptırılan yeni Emîr Sultan Türbesi için şöyle
düşünür: "...Zengin malzeme ile hamlesiz bir nizamın mahsulü olan bu
binalar sadece bir kalıp, boş mânasız bir cümle gibi zekâyı bir müddet
yorduktan sonra - ben bir hiçim! - diye zaafını itiraf ediveriyor." (7)
Tanpınar, içi manevî duygu ve
düşüncelerle dopdolu olan her şeyle ilgilenmiştir. Bu ilgi, tasvirden
tahlile doğru giden bir ilgidir. Düz yazıda da hikâyeden romana giden
süreci izlemiştir. Tanpınar, güzelliğin arka bahçesiyle ilgilenir.
Zira, Tanpınar için güzellik de zaman ve diğer meseleleri gibi tektir.
Tanpınar'a göre Bursa; canlı cansız, yaşayan yaşamayan, var olan ve yok
olan her şeyi billûr âvizeden sarkan zaman içinde, kendinde toplamıştır.
Bursa'da tarihe yön vermiş pek
çok şahsiyet bulunmaktadır. Osman Gazi, Orhan Gazi, Emîr Sultan,
Süleyman Çelebi, Çelebi Mehmet... ve daha binlercesi. Ayrıca, yüzlerce
eski yapı. Bursa, türlü maceralar yaşamış bir Türk yurdudur.
Bursa'da Zaman'dan:
"Şanlı hikâyesi binlerce erin,
Sesi nabzım olmuş hengâmelerin
Nakleder yâdını gelip geçene."
Tanpınar maddeye, manevînin
geçtiğine inanır. Zaten zaman yek-pâredir. Bursa'daki değerli yapılar
için düşüncelerini belirtirken insanlarda maddî hisler uyandıran
sözcüklere ruh vermiştir. Tanpınar'ın üslûp özelliklerinden biri de
budur. "Cedlerimiz inşâ etmiyorlar. Maddeye geçmesini ısrarla
istedikleri bir ruh ve imanları vardı. Taş, ellerinde canlanıyor, bir
ruh parçası kesiliyordu. Duvar, kubbe, kemer, mihrap, çinî, hepsi
Yeşil'de dua eder, Murâdiye'de düşünür ve Yıldırım'da harekete hazır,
göklerin derinliğine susamış bir kartal hamlesiyle ovanın üstünde
bekler. Hepsinde tek bir ruh terennüm eder." (8)
Bu ruh, sanat mucizesinden başka
bir şey olamaz. Tanpınar'a göre Murâdiye düşüncenin yoğun olarak
yaşandığı yerdir. Burada onlarca saray mensubu ve şehzâde Cem
yaşamaktadır çünkü. Yıldırım, adı gibi harekete ya da harekâta
hazırdır. Servilerin nöbet beklediği Yeşil Türbe'de ise türbeyi
oluşturan maddî varlıklar dahi insanlarla birlikte dua etmektedirler.
Zira manevî hayatta her şey canlıdır. Bunlar rüyâlarda görülür.
Bursa'da Zaman şiirine Yeşil
Türbe'den girilir; sonra Bursa çeşitli yönleriyle gezilir. Bursa'nın
şair üzerinde bıraktığı etkiler büyük bir ustalıkla anlatılır. Şiirin
sonunda ölüm duygusuna geçilir. Bu, dıştan içe gidiştir aslında. Dışı
bırakıp içe dönmektir. Mutasavvıfların çileli yolları da özü itibariyle
böyledir. Beş Şehir'de de dıştan içe yöneliş görülmektedir.
Bursa'da Zaman'dan:
"Havayı dolduran uhrevî ahenk
Bir ilâh uykusu olur elbette
Ölüm bu tılsımlı ebediyette;
Belki de rüyâsı eski cedlerin
Beyaz bahçesinde su seslerinin."
Tanpınar'daki ölüm hissi, Ahmet
Haşim'deki ölüm hissine benzemez. Haşim, bu dünyayı sevmez. Haşim,
kurtuluşunu ölümde arar. Kendisini çirkin bulur. Maddeye ve maddenin
görüntüsüne daha çok önem verir. Haşim'de ölüm, merdivenin bittiği
yerdedir. Son basamak her şeyin sona ereceği zamanı yaşatır insana.
Tanpınar, ölümü Haşim gibi hayatın sona ermesi olarak algılamaz.
Tanpınar için görüntü bir yere kadar önem arz eder. O estetiğin
derinliklerine iner. Tanpınar'ın ve Haşim'in eşyaya bakışları ve onu
kavrayışları farklıdır.
İkisinin duyuş açıları çok
farklıdır. Tanpınar yaşama daha çok manevî şekliyle bakar. Tanpınar'da
ölüm son çığlık ya da son nefes de değildir. Tanpınar, dış dünyayı
unutmamış ve dışı da zamanın bir parçası olarak algılamıştır. Dışı ve
içi bir arada yaşamıştır. Haşim ise hayatı ve ölümü tamamen madde ve
eşya olarak görmüştür. Tanpınar ile Haşim arasındaki benzerlik ise
ölümü anlatma tarzlarıyla ilgilidir. İkisi de Fransız sembolistleri
gibi ölümü sembollerle anlatmışlardır.
Tanpınar'ın dünyasındaki Bursa'da yaşam da ölüm de aynı şeyi ifade eder. İkisi de yaşanır ya da yaşayacaktır.
Edebiyat felsefe ile tarihin
tipleştirilmesidir. Tanpınar, Bursa'da Bursa'yı tipleştirmiştir. Kendi
muhayyilesindeki düşünceleriyle Bursa'nın tarihî ve estetik
görüntüsünden ihtişamlı bir edebiyat tipi çıkarır. Bursa; Osman
Gazi'den, Cem vakasına kadar tüm zamanı üzerinde yaşattığı bir zaman
kahramanıdır. Zira, Osmanlı efsanesinin başladığı aşk hikâyesi de
Bursa'da başlar: "Nilüfer Hatun, bu yeni teşekkülün kargaşalığında
görünen ilk kadın çehresi değildir. Ondan evvel Osman Bey'in, Şeyh
Edebali'nin kızı Mal Hatun'a olan aşkı vardır. Hakikaten Osmanlı
rüyâsı, bir aşk romanıyla başlar." (9)
Türkçe'de en güzel terkiplerin
"Ş-L" sesleriyle yapıldığı belirtilir. (10) Beş Şehir'de bu düşünceye
katılan Tanpınar, Bursa'da Zaman'da bunu yoğun ve kompleks bir ifadeye
aktarma başarısını göstermiştir: Yeşil, yaş, şadırvan, şakırdamak,
ilâhî, serinlik, hâlâ, bakışlı, gümüş, timsâl, tılsım...Ayrıca Beş
Şehir...
Karşısında duran Bursa manzarası
karşısında Tanpınar, üslûbuna ait bütün ustalığını kullanır. Tanpınar,
Bursa'yı monoton, geçici ve sıradan bir manzara olarak görmez. Bursa,
yek-pâre zaman içinde değiştikçe güzelleşen ve zenginleşen bir tabiata
sahiptir. Bir kalp adamı olan Bursa'da Zaman şairi, Bursa'yı önce
gözleriyle sonra da derinden, kalbinin gözüyle görmüştür. Tanpınar için
ruhî derinlik önemlidir. Kırk dört dizelik Bursa'da Zaman şiirinde
anlatım oldukça açık ve sadedir. Zira, Bursa'nın güzelliği gözü ve
kalbi yormaz. Bütün bir zaman bu sadeliğin içindedir. Bursa'da görülen
ve duyulan şeyler gerçeğin kendisinden başka bir şey değildir.
Tanpınar, gördüğü rüyâyı Beş Şehir'de de çıplak bir dille anlatmayı
tercih eder. Kullandığı sözcükler Bursa gibi apaçıktır ve
karşımızdadır. Sözcüklere mercek tutulduğunda anlatılmak istenen asıl
duygu ve düşünceler görülür. Tanpınar, sade ifadeden anlamın ülkesine
yolculuk yapmıştır. Bursa da sade sözcükler gibi sade bir güzelliğe
sahiptir. Ancak Bursa'daki bu sadelik sadece görüntüyle ilgilidir.
Manzara, Tanpınar'ı rüyâya götürür. Tanpınar, sözcükler ile şehrin
özellikleri arasında sımsıkı bir yapı kurar. Sanatçının büyüklüğü bu
özelliğinden gelir. Tanpınar'ın Bursa'sı; geniş, pitoresk ve
santimental özellikleri üzerinde toplayan bir yerdir.
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın bütün
eserleri kendi bireysel özelliklerini, doğal olarak yansıtır. Zira,
edebiyat araştırmalarında devir - yazar veya şair - eser üçlemesi daima
temeli oluşturur. Tanpınar; geçmiş, bugün ve gelecekle ilgili olarak
ortaya koyduğu düşüncelerinde samimîdir. Bursa da tam anlamıyla her
konuda samimî bir şehirdir. Tanpınar ve Bursa sadece birbirlerini
tamamlamazlar; birbirlerinin tıpkısı olduklarını görürler. İkisi de
aynı rüyâyı görürler.
Tanpınar, Bursa'da oldukça
duygulanmıştır. Bursa'da Zaman'da son dizeler ad soylu sözcüklerden
oluşur. Sadece bir dize sonunda fiil bulunur. Şiiri oluşturan sesler
kulağı hiç tırmalamaz. Sesler, heceler, sözcükler, cümleler, dizeler
büyük bir titizlikle seçilmiştir. Dil tertemizdir ve Bursa'daki sular
gibi dupdurudur. Şiirde devrik cümleler daha çok yer tutar. Devrik
cümleler, karmaşık duygunun yoğun yaşandığı ruh hâllerinde kullanılan
cümlelerdir. Şiirdeki karmaşık duygular geçmişi de yaşamanın verdiği
heyecandan ileri gelir. Bursa, estetik görüntüsüyle kedehten taşarak
dökülen aşk gibi Tanpınar'ın kalbine dolar. Bu aşk, ebediyetin cereyan
ettiği uhrevî bir aşktır. Tanpınar, Bursa'da sanatının ve düşüncesinin
doruğuna çıkar. Bursa'yı tek düze basit bir mekân olarak görmemiştir.
Bursa'yı hak ettiği üslûpla ele almıştır. Zira, Bursa bütün zamanların
yaşandığı ve yaşanacağı bir yerdir.
Şiir boyunca su sesi duyulur. Su
sesiyle insanı geçmişe götüren bir lirizm meydana çıkar. Bu da saflık
ve rahatlık hissi verir. Bursa manzarasını seyre dalarken insanda
meydana gelen rahatlama gibi kullanılan sözcükler de safiyetle doludur.
Bir su şehri olan Bursa'da çok
sayıda çeşme ve şadırvan bulunmaktadır. Bunlar sadece su içilen yerler
değildirler. Çeşmelere ve şadırvanlara, inşâ edildikleri devrin mimarî
özellikleri de aktarılmıştır. Tanpınar, Bursa'nın sokaklarında ve
caddelerinde gördüğü çeşmelerden akan su seslerinden oldukça
etkilenmiştir. Şadırvanlardan şakırdayan su Tanpınar'a geçmişi yaşatır.
Tanpınar, Bursa'yı su sesinin mistik musikîsini dinleyerek anlatır.
Çeşmeden akan su sesi, Tanpınar için bir musikî olmanın yanında rüyâ
görmesini sağlayan bir varlıktır. Zira, su azizdir ve zaman da su gibi
her an akmaktadır. Ancak, su yek-pâre zaman içinde akar. Tanpınar, Beş
Şehir'de, Bursa'da yaşadığı bir anısında suya bakışını açık bir
ifadeyle anlatır: "Çocukluğumda olduğu gibi şimdi de Murâdiye'den
Çekirge'ye giden yolun bir tarafında, sadece su seslerinin aydınlattığı
bu ıssız gece saatinde gene onları düşünüyorum; kim bu Geyikli Baba?
Nasıldı? Etrafında toplanan saf imanlı insanlara neler öğretirdi? Ömrün
hangi meçhulünü, ruhun hangi düğümünü onlara çözmüştü? Bu hizmetten
bize neler kaldı? Sonra bu Konuralp kimdir? Hiç sevmiş miydi? Nelerden
hoşlanırdı? Bursa ovasında her bahar açan nerkislere bakarken ve her
akşam uzak dağların üstünde batan güneşi seyrederken neler düşünürdü?
Hülâsa bu yeni fethedilmiş şehirde ilk attığı adımların aksini
adlarından dinlediğimiz bütün bu kahramanlar nasıl insanlardı?" (11)
Bursa'da Zaman su sesleriyle başlar ve su sesleriyle sona erer:
"Bursa'da eski bir cami avlusu,
Küçük şadırvandan şakırdayan su,
...
Bir ilâh uykusu olur elbette
Ölüm bu tılsımlı ebediyette;
Belki de rüyâsı eski cedlerin
Beyaz bahçesinde su seslerinin."
Su hayatın kaynağıdır. Su olmadan
hayat da olmaz. Zaman, rüyâ, musikî vb. her şeyin varlığı suya
bağlıdır. Tanpınar, geçmişle birlikte tek vücut yaşamayı sever.
Tanpınar'ın hayatında su, sadece maddî yönüyle değer kazanmaz. Su,
Faruk Nafiz'in "Çoban Çeşmesi'ndeki suya benzer. Ancak Tanpınar'da daha
ilâhî bir su görülür. Bu bakımdan Fûzûlî'nin Su Kâsîdesi'ne daha çok
benzer. Su canlıdır ve canlara can katar. Aşka aşk...
Su, billûr âvize olan zamanın devam etmesini sağlayan tılısımlı bir varlıktır.
Tanpınar, Bursa'da Zaman'da
Bursa'yı yanındaki güzel kızla gezer. "Dünya mitolojisinde şehirler
umumiyetle "anima archétype"i (Tanrıça, ebedî kadın, sevgili sembolü)
ile beraber bulunurlar." (12) Tanpınar, karşısındaki Bursa tablosunun
içine karışır. O da tablonun bir unsuru olur. Tabloda sayısız renk
bulunmaktadır. Güzel varlığı, başka bir güzel varlıkla gezmesi dikkat
çekicidir. Bu, Klâsik Türk edebiyatının lefr ü neşr sanatına - bir
bakıma - benzemektedir.
Bursa'da Zaman, tam olarak klâsik
şiir tarzıyla yazılmamıştır. Şiiri oluşturan dizeler zaman gibi bir
biri ardınca akıp gider. Ama hep aynı yere! Sanki şiir ve zaman hiç
bitmeyecek gibidir. Rüyâ, su sesinden oluşan musikî eşliğinde görülür.
Bu okuyucu üzerinde büyük etki bırakır. Tanpınar, büyük bir ustalıkla
okuyucuyu da kendine ve Bursa'ya çeker. Dizeler on bir heceden oluşur.
Tanpınar'ın şiiri Bursa gibi eski ve yeni unsurları bir arada
bulundurmaktadır. Tanpınar, anlatmak istediklerini şiirin yapısına da
uygulamıştır. Seslerden ulu bir yapı inşâ eder. Bursa'da Zaman ile
Bursa şehri aynı yapı ve kişilik özelliklerini gösterirler.
Bursa, genişliğine ve derinliğine
en güzel ifadesini Tanpınar'la bulur. Tanpınar, Bursa'yı bir ressam
gözüyle görür. Ancak, bir sarraf inceliğiyle düşünür. Zira Bursa çok
güzeldir; çok nazik ve çok bilgilidir. Bursa estetik ve tarihsel bir
vakıâdır. Bursa kalıcılığın ve değişimin en güzel ifadesidir. Yenileşip
gelişirken geçmişin de tüm ihtişamlığıyla yaşadığı şehirdir. Tanpınar,
Bursa'da kendi düşüncelerinin aynısını görür.
Beş Şehir'in sonlarında
Tanpınar'ın yazdıklarından Bursa'dan neler öğrendiğini öğreniriz:
"Şimdi Bursa'da asıl zamanın yanı başında, bizim için ondan daha başka
ve daha derin olarak mevcut olan ikinci zamanı yapan şeyin ne olduğunu
öğrenmiş gibiyim. Bu ses ve onun etrafı kucaklayan, her dokunduğu şeyin
özünü bir ebediyette tekrarlayan akisleri, bu mevsimlerin ve
düşüncelerin ezeli aynası, zamanın üç çizgisini birden veren tılsımlı
bir aynadır. Sanatın aynası da bundan başka bir şey değildir." (13)
Tanpınar'ın hayâlindeki her şey
Bursa'da yaşar. Yeşil Türbe'de nöbet bekleyen serviler, uyuyan ölüler,
kendi çocukluğu vb. Saatler, günler, aylar, mevsimler, yıllar... Hepsi
su seslerinin ördüğü alemde yaşarlar.
Tanpınar'ın Bursa'sı sade ve
tamamen doğal güzelliklerden oluşur. Ancak tarihî ve kültürel derinlik
bu sadeliğin içine gizlenmiştir. Bursa, içindekilerle birlikte
geçmişten günümüze kadar tutarlılık gösteren bir varlıktır. Ahmet Hamdi
Tanpınar, kendi kişilik özelliğinde de var olan tutarlı kişilik
yapısıyla Bursa'daki her şeyi insicamlı bir bakışla görme becerisini
göstermiştir. Bursa'yı ve Tanpınar'ı bir araya getiren estetik ve
düşünce aynıdır. Ne Bursa sıradan bir şehirdir, ne de Tanpınar sıradan
bir sanatkârdır. İkisi de birbirlerini tamamlarlar. İkisi de yek-pâre
zamandaki rüyâyı görürler ve gördüklerini yaşarlar. Aynı musikîyi
terennüm ederler.
Tanpınar, Bursa'da Zaman'ın
içindedir. Bursa, Tanpınar'ın hayâlinde yaşattığı gibi yaşamaktadır.
Billûr âvizenin içindedir artık, Bursa'da Zaman şairi. Beş Şehir
yazarının izleri burada, Bursa'daki taşlardan, yapılardan... yansır.
Güzel Bursa'da su sesleri duyulur bu zamanda da...Taşlar güler derin
derin...
Bursa'ya bakıldığında Tanpınar da görülür, artık!..
--------------------------------------------------------------------------
( * ) Türk Dili ve Edebiyatı Öğ., Denizli Durmuş Ali Çoban Anadolu Lisesi-PAÜ Yeni Türk Edebiyatı Yüksek Lisans Öğrencisi
1. Beş Şehir, A.Hamdi Tanpınar, MEB Yay., İstanbul 1989, s.107.
2. Batı Tesirinde Türk Şiiri Antolojisi, Kenan Akyüz, İnkılâp Yay., İstanbul 1995, s.926.
3. Beş Şehir, A.Hamdi Tanpınar, MEB Yay., İstanbul 1989, s.125.
4. A. g. e., s.109.
5. Batı Tesirinde Türk Şiiri Antolojisi, Kenan Akyüz, İnkılâp Yay., İstanbul 1995, s.925.
6. Beş Şehir, A.Hamdi Tanpınar, MEB Yay., İstanbul 1989, s.126.
7. A. g. e., s.126.
8. Beş Şehir, A.Hamdi Tanpınar, MEB Yay., İstanbul 1989, s.113.
9. A. g. e., s.110.
10. Beş Şehir, A.Hamdi Tanpınar, MEB Yay., İstanbul 1989, s.130.
11. Beş Şehir, A.Hamdi Tanpınar, MEB Yay., İstanbul 1989, s.112.
12. Şiir Tahlilleri 2, Mehmet Kaplan, Dergâh Yay., İstanbul 1992, s.89.
13. Beş Şehir, A.Hamdi Tanpınar, MEB Yay., İstanbul 1989, s.138.