• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/halilakpinar
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=05056611119
  • https://www.twitter.com/halilakpinar
  • https://www.instagram.com/halilakpinar1453
  • https://www.youtube.com/channel/UCz-evvQhDvbJLw5bg_A8P1Q
Üyelik Girişi
MUHTEVA
Site Haritası

Custom Search

TANPINAR'DA BURSA / ÜNAL BÜYÜK

TANPINAR'DA BURSA / ÜNAL BÜYÜK
Kategori: Makale » Cumhuriyet Devri Türk Edebiyatı
TANPINAR'DA BURSA / ÜNAL BÜYÜK ( * )

     Tanpınar, dili ustaca kullanan eşsiz bir sanatkârdır. Şiirlerinde ve düz yazılarında üslûpçudur. Eserlerinde estetik bir kaygı vardır. Sosyal ve psikolojik duyguları estetik bir anlayışla ortaya koymuştur. Paul Valéry ve hocası Yahya Kemal'in estetik anlayışlarından etkilenmiştir. Genellikle bireysel duygu ve düşünceleri kendine malzeme seçen Tanpınar için ideolojik meseleler ikinci plânda kalmıştır. Ancak eserlerindeki bireysel konular, aslında tüm toplumu ilgilendiren konulardır. Duyuş ve bakış açısı çok derin olan Tanpınar, istemeyerek de olsa didaktik olmuştur.

     Görünen içinde görünmeyeni, dıştan içi, objektiften sübjektifi, gerçekten hayâli, rüyâyı arama hissi Tanpınar'ın bütün eserlerinde görülür. Tanpınar orijinaliteye, proto-tipe ulaşmayı aramaz. Hayâlindeki tüm zamana kavuşmayı arar. Âdeta, o zamanlar arası yolculuğa çıkar. Zamanda rüyâlar görür. Rüyâ, zaman ve musikî Tanpınar'da önemli yer tutar. Şiirlerinin asıl gayesi rüyâyı görmektir. Tanpınar, rüyâ motifini gerçeği bulma arzusu için kullanır. Asıl gerçek rüyâdadır daima. Tanpınar'a göre gerçek, zaman gibi tektir. Rüyâ, zaman ve musikî Tanpınar için o kadar önemli meselelerdir ki eserlerinin çoğunun adlarında bu kavramlar görülür: Bursa'da Zaman, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Abdullah Efendi'nin Rüyâları.

     Ahmet Hamdi Tanpınar geniş bir edebî kültüre ve tarih bilgisine sahiptir. Hocası Yahya Kemal'in vefatı üzerine Güzel Sanatlar Fakültesi Estetik ve Mitoloji dersleri hocalığı da yapmış olan Tanpınar, Yeni Türk Edebiyatı profesörüdür. Birçok bilimsel ve edebî eser yazmıştır. 19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi'nin ön sözünde Tanzimat'la başlayan hareketi -geçiş ve medeniyet mücadelesi devri- olarak ele almıştır. Bütün eserlerinde, yenileşirken eskiyi unutmamak gerekliliği üzerinde durmuştur. Türk kültürünü ve Avrupa'daki kültürleri yakından tanıyan Tanpınar, "Dureé" kavramını özellikle edebî eserlerinde bir doktrin olarak benimsemiştir. Tanpınar değişime ve yenileşmeye karşı değildir. Ancak, bunlar yaşanırken bireyleri millet yapan öz değerlerin yitirilmesinin, toplumsal buhran meydana getireceğini belirtmiştir.

     Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir'de "Şimdiye kadar gördüğüm şehirler içinde Bursa kadar muayyen bir devrin malı olan bir başkasını hatırlamıyorum." (1) diyerek muhayyilesindeki Bursa'yı anlatmaya başlar. Zira, Bursa yüz otuz yıl imparatorluğa başkentlik yapmış ihtişamlı bir şehirdir. Yüz otuz yıl şehirlerin sultanı olmuştur.

     Bursa, güzelliği ve tarihî dokusuyla birkaç defa bu şehre gelmiş olan Tanpınar'ı mest etmiştir. Bursa; Tanpınar'ın estetiğini, duygu ve düşüncesini yansıtan bir rüyâ şehirdir. Bu imparatorluk şehrinde Tanpınar, dünyanın en güzel kızını görüp ondan ilham alan bir şair gibidir. Türk edebiyatının en güzel ve en mânalı şiirlerinden Bursa'da Zaman, bu ilham sonucu doğmuştur. Ünlü deneme kitabı Beş Şehir'de, Tanpınar'ı etkileyen beş şehirden biri de Bursa'dır. Beş Şehir'deki adlandırmaya bakıldığında Bursa'nın, Tanpınar için ayrı bir yeri olduğu görülür: Ankara, Erzurum, Konya, Bursa'da Zaman, İstanbul.

     Zaman meselesi, Tanpınar'ın edebiyat dünyasındaki en önemli meselelerindendir. Tanpınar bugünkü ve geçmişte kaldığı söylenen zamanın, aslında bir arada yaşadığını düşünmüştür. Tanpınar'a göre mâzi daima bizimle ilerler. Geçmiş sübjektif, bugün ise objektif görünür insanlara. Tanpınar'da, bugün denilen zaman da her an geçmiş olmaktadır. Yani objektiflikten, sübjektifliğe bir geçiş olmaktadır. Derin bir kültür birikimine sahip olan Tanpınar, eserlerinde objeden çok sübjeye önem vermiştir. Yapaylıktan gerçeğe... Yani maddîyattan ziyade manevîyata.

     Tanpınar, somutu soyut; soyutu somut yapma becerisine sahiptir. O servilere, çinîlere, sulara, seslere ruh kazandırır. Eşyaya sinmiş olan geçmiş zamanı ya da yaşanan anları görür. Bursa, Tanpınar'ın rüyâsında gördüğü her şeyi kendinde toplayan biricik şehirdir. Bu şehirde her şey değerlidir ve canlıdır. Bursa, Tanpınar için eşsizdir. Nedim de İstanbul'a değer biçememişti.

 

"Ve mimarîlerin en ilâhîsi

Bir zafer müjdesi burada her isim...

Yek-pâre bir anda gün, saat, mevsim

Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın,

Hâlâ bu taşlarda gülen rüyânın.

Güvercin bakışlı sessizlik bile

Çınlıyor bu eski zaman vehmiyle.

Gümüşlü bir fecrin zafer aynası

Murâdiye, sabrın acı meyvesi.

Ömrünün timsali beyaz Nilüfer,

Türbeler, camiler, eski bahçeler." (2)

 

Dizelerde Tanpınar'ın muhayyilesi maddîyattan sıyrılmıştır; muhayyilesinin eşyadaki manevîyata doğru nasıl geçiş yaptığı açıkça görülmektedir.

     Eskilerin gayr-ı şuur adını verdikleri bilinç altı felsefesine göre kapalı mekânlar anne karnını sembolize eder. Şehirler de dünyanın büyüklüğü karşısında, insanların kendilerini hapsettikleri anne karnından başka bir şey değildirler.

     Tanpınar, kendi iç dünyasına yansıttığı Bursa karşısında anne karnına geri döner. Bu huzur içinde rüyâ görür. Tanpınar'ın rüyâ kavramı zaman ve estetik üzerine kurulmuş tarihsel olgu içerir. Bu rüyâ geçmişe duyulan özlem olarak da adlandırılabilir.

     Ulu Cami, Tanpınar'da estetiğin ve ruhanîyetin zirvesine ulaşır. Mimarîlerin en ilâhîsi ünvanını alır. Gümüşlü bir fecrin zafer aynasıdır. İlk Osmanlı sarayı Gümüşlü'de (Tophane'de) inşâ edilmiş ancak, günümüze ulaşamamıştır. Tanpınar, Murâdiye'deki saray mensuplarına ait türbeleri sabrın acı meyvesi olarak ele alırken bir dizeyle bütün bir geçmişi de anlatır. Nilüfer çayı, tıpkı Nilüfer Hatun gibidir. Bembeyaz akmaktadır, Tanpınar'ın gördüğü Bursa'da.

     1453'te başkent İstanbul'a taşındıktan sonra bile Bursa'ya sarayın bakışı değişmemiştir. Bursa, imparatorluğun ilk göz ağrısıydı. Pek çok padişah, şehzâde ve diğer saray mensubunun ebedî istirahatgâhları olarak Bursa seçilmiştir. Osmanlılar, Bursa'yı hiç unutmamışlar ve Bursa'ya ululardan ulu bir misyon yüklemişlerdir. İmparatorluğun gücünü ve zenginliğini gösteren en büyük yapılar İstanbul ve Bursa'dan dünyaya gösterilmiştir. Bursa da tıpkı İstanbul gibi görkemli yapılarla donatılmıştır. Bursa'nın bu özelliği Tanpınar'da yoğun bir tesir bırakmıştır. Beş Şehir ve Bursa'da Zaman'da bu tesirin yansımalarını görmek mümkündür.

     Tanpınar'a göre zaman yek-pâre yani tek parçadır. Zaman parçalanamaz. Geçmiş zaman, bugün ya da gelecek zaman diye bir şey yoktur. Zira, Yeşil Türbe'deki Kur'ân sesleri çinîlere sinmiştir.

     André Gide, Bursa'dan önce İstanbul'u gezmiştir. Gide, Türk kültürünü önceleri, Piyer Loti gibi görememiştir. Türk sanatını ve kültürünü yoksul ve cılız bulmuştur. La Marche Turgue'de bu tür dişüncelerini anlatır. Gide, daha sonraki yıllarda geldiği Bursa'da, İstanbul için ya da Türk kültür unsurları için söylediklerinin tam tersi bir düşünceye bürünmüştür. Tanpınar, bununla ilgili olarak düşüncelerini şöyle belirtir: "...Bununla beraber Gide'i Bursa için yazdıklarından dolayı yine seviyorum. Yeşil'i en iyi anlayan muharrir o olmuştur. Camii aydınlığın ortasında, ayak ucunda kendisini tamamlayıcı bir şey gibi uzanan manzara ile beraber çok güzel yakalar. Süleymaniye ve İstanbul camilerinde duymadığı ürpermeyi burada duyar, satırların arasına bir nevi huşû hissi girer. Ondan âdeta Partenon'dan bahseden lisanla bahseder. Yeşil Cami bu hayranlığa hem de fazlasıyla lâyıktır. Onun için mimarîmizin en mükemmel eseridir, demek şüphesiz mübalâğa olur..." (3)

     Bursa, varlığıyla Türk kültürünü tek bir pencereden görmeye alışmış olan bazı kişilerin düşüncelerini değiştiren bir güce sahiptir. Bu güç, tarihin içinden nesiller boyunca uzayarak gelen ve Türk kültürüne has yüce bir güçtür. Tanpınar'ın Bursa'ya olan hayranlığı bu bakımdan zirveye ulaşır. Bursa bir düşünür gibi insanlığa ders verir âdeta. Bursa'da kültür buhranına karşı duran özellikler toplanmıştır. Yenileşirken eskinin unutulmadığı bir yerdedir, çünkü Bursa.

     Türklük ruhunu en saf hâliyle yaşayan Bursa'daki yer adları Tanpınar'ı etkiler: Gümüşlü, Murâdiye, Yeşil, Nilüfer Hatun, Geyikli Baba, Emir Sultan, Konuralp vb. Bu özel isimler için Tanpınar Beş Şehir'de düşüncelerini şöyle anlatır: "Bunlar hakikaten bir şehrin semt ve mahalle adları, yahut tıpkı bizim gibi muayyen bir zaman içinde yaşamış birtakım insanların anıldıkları isimler midir? Hepsinin mazi dediğimiz o uzak masal ülkesinden toplanmış hususî renkleri, çok hususî aydınlıkları ve geçmiş zamana ait bütün duygularda olduğu gibi çok hasretli lezzetleri vardır." (4)

     Bütünlük, daha doğrusu zamanda bütünlük, Tanpınar için çok önemlidir. İstanbul'dan sonra gördüğü eski başkentte, İstanbul'a duyduğu hassas duyguların benzerlerini muhayyilesinde yaşamıştır. Karşısında duran ihtişamlı Bursa, varlığıyla tıpkı İstanbul gibi yek-pâredir. Tanpınar, ne zamanın içindedir ne de dışındadır. Bursa'da gerçeğin kendisiyle ve asıl zamanla buluşmuştur. Bursa, varlığıyla Tanpınar'ın düşlediği yerdedir. Bursa'da, öldü ya da yok oldu denilen varlıklar, canlı ya da var olduğu söylenen varlıklarla birliktedirler. Tarih ve bugün girift bir şekilde yaşamaktadır. Bursa'da birbirinden kopamayan mükemmel bir bütünlük vardır.

"Ne İçindeyim Zamanın" şiirinde de zamanın parçalanmaz bir bütün olduğunu anlatır:

 

"Ne içindeyim zamanın,

Ne de büsbütün dışında.

Yek-pâre geniş bir anın

Parçalanmaz akışında" (5)

 

      Zaman, Tanpınar'a göre geniştir ve tek bir parçadan ibarettir. Tanpınar'da zaman manevî bir değer bulur ve parçalanmadan akar. Dün bugün, bugün yarındır aslında. Bursa'da her şey bir uhrevî mucizedir. Her şey tek parçadır. Her şey yaşamaya devam etmektedir. Bursa'da zaman, su sesinden ve kanat şakırtısından oluşmuş billûr bir avizedir. Bursa'da zaman hiç değişmemiştir. Burada zaman en saf hâliyledir ve hiç bozulmamıştır.

Bursa'da Zaman'da bunu şöyle anlatır:

 

"Başındayım bir mucizenin

Su sesi ve kanat şakırtısından

Billûr bir âvize Bursa'da zaman."

 

     Tanpınar, eserlerinde eşyanın derinliklerine nüfuz etmeyi sever. Somuttan soyuta doğru en derinlere iner. Hislerin karanlık dünyasını aydınlatır. Bursa'nın tarihî geçmişi karşısında hayranlığını gizleyemez. Bursa'yı kişileştirir. Bursa'nın da kendisine benzediğini görür. Bursa da Tanpınar gibi eşsiz bir bilgi birikimine ve büyük bir kültür birikimine sahiptir. Bursa, türlü maceralardan sonra olgunluğa ulaşmıştır. Bursa hikmet sahibidir. O insan-ı kâmil gibi şehr-i kâmildir. Bursa'da her şey yerli yerindedir. Tıpkı Tanpınar'ın muhayyilesindeki düşünceler gibi. Zira Bursa'da zaman daima tek parçadır. Zaman burada tek parça akıştadır. Tanpınar'da zaman hiç donmaz. Bir bütün olarak akmaya devam eder. Anlar bir birinden kopamaz. Anlardan zaman oluşur.

 

Bursa canlıdır; bütün güzelliği ve derinliğiyle tıpkı Tanpınar gibi rüyâya dalar:

 

"Bu hayâlde uyur Bursa her gece

Her sabah onunla uyanır, güler

Gümüş aydınlıkta serviler, güller,

Serin hülyâsıyla bahçelerinin"

 

     Tanpınar, kâh Osman Gazi'nin ve Orhan Gazi'nin istirahatgâhları Gümüşlü'den, kâh birçok saray mensubunun bulunduğu Murâdiye'den Bursa ovasına baktığında gördüğü rüyâ karşısında büyük haz duymuş, heyecana kapılmıştır. Çünkü, gördüğü şeyler bütün zamandan başka bir şey değildi. Bursa'ya hayranlığını, Bursa için yazdığı eserlerinde daima dile getirmiştir.

Tanpınar'ın gördüğü Bursa ovası, bir Muş ovası gibi eşsiz bucaksız değildir. Bursa gözün zevk alacağı büyüklüktedir. Burada geçmişle bugün iç içedir... Her hangi bir fazlalık yoktur. Zira Tanpınar'da sonsuzluk veya sınırsızlık düşüncesi görülmez. Tanpınar, güzeli lezzet alacağı kadar görür. Zaman ve zaman içinde görülen her şey tektir. Bursa'da Tanpınar; tabiatın, sanatın, zamanın, musikînin kısaca her şeyin birleştiğini, kenetlendiğini görür. Gördüğü manzara estetik bir vakıâdan ziyade, estetikle zamanın parçalanmaz bir bütünlüğünden başka bir şey değildi. Bu, Tanpınar için görülecek en tatlı rüyâdır.

      Memleketçi düşüncelerden de etkilenmiş olan Tanpınar için Bursa'nın tarihî durumu - önce - ikinci plânda kalmıştır. Bursa'nın güzellikleri Tanpınar'ı daha çok etkilemiştir. Zira, Tanpınar estet bir kalbe sahipti. Bursa'da, estetikten tarihe geçiş yapmıştır, denilebilir.

      Tanpınar, Servet-i Fünûncular'da özellikle de Cenap Şehabeddin'de görülen kelimelerle resim yapma fikrine sıcak bakmıştır. Ancak onun parnasyenliği, Paul Valéry ve daha çok Yahya Kemal'e benzer.

 

Bursa'da Zaman'dan:

 

"Ovanın yeşili, göğün mavisi"

"Türbeler, camiler eski bahçeler"

"Havayı dolduran uhrevî ahenk..."

 

     Tanpınar'ın manevîyata önem verişi, mutasavvıfların varlık ve yokluk meseleleriyle benzerlik gösterir. Zira, Tanpınar tasavvufî konuları çok iyi bilen bir sanatkârdır. Tanpınar'ın zamana, rüyâya, musikîye ve bütün eşyaya bakışı vâhdet-i vücût düşüncesiyle benzerlik gösterir. Tanpınar Bursa'da bir mutasavvıf edası bulur. Bursa, insan-ı kâmil mertebesine ermiş bir ruha sahiptir. Bursa'da manevî değerler ilk günkü ihtişamlıklarıyla ruhları doldurmaktadır. Ayrıca Bursa'da pek çok evliyanın manevîyatı hâlâ kendini hissettirmektedir.

      Emîr Sultan'dan söz ederken Tanpınar, zaman ve gerçek değerler meselesinden kopamaz: "Bu yaldızlı helezonî çizgili emperyal üslûp içinde Emîr Sultan, âdeta dondurulmuş gibi yatar. Diğer mimarî eserlerinde taşı canlı mahlûk yapan ve göze bir kalp penceresi gibi açılan o ledünnî hâlden burada eser yoktur. Hiç de iyi idare edilmemiş bir aydınlık, taş döşeme ve duvarlarda ölü bir şey gibi sürünür. Burası artık şair Yunus'un ( bu isimdekilerin sonuncusu olacak ) Türkçe'nin incilerinden biri olan o güzel şiirinde:

 

Emîr Sultan dervişleri

Teşbih ü sena işleri

Dizilmiş hümâ kuşları

Emîr Sultan türbesinde

 

diye bahsettiği, büyük ruh rüzgârlarının estiği, kalbler mihrakı yer değildir. Eski Emîr Sultan türbesi ve mescidi Bursa'nın hayatını zaman zaman etrafında toplayan merkezlerden biriydi. Evliya Çelebi, bu türbenin ihtişamını anlata anlata bitiremez. Türbe kapısı baştan aşağı gümüş pullar, gümüş halkalar, gümüş kulplarla süslü imiş; gümüş eşikler, ibrişim halılar varmış. Tavanında mücevher, murassa eşya asılı imiş ve yüzlerce altın, gümüş çırağ ve kandiliyle bu evliya bir binbir gece zenginliği içinde yatarmış..." (6)

      Tanpınar, III.Selim zamanında yapılan Emîr Sultan Türbesi'ni sadece bir bina olarak görür. Eski Emîr Sultan Türbesi'ndeki ihtişamlık ve mânanın iç içe geçişini Evliya Çelebi'den öğrenir. Türbe'yi, Seyahatnâme'deki gerçek güzelliğinin rüyâsını görerek gezer.

      Tanpınar için güzellik ve mâna çok önemlidir. Mânalı güzelliklere, hak ettiği değerler verilmelidir. III.Selim zamanında yaptırılan yeni Emîr Sultan Türbesi için şöyle düşünür: "...Zengin malzeme ile hamlesiz bir nizamın mahsulü olan bu binalar sadece bir kalıp, boş mânasız bir cümle gibi zekâyı bir müddet yorduktan sonra - ben bir hiçim! - diye zaafını itiraf ediveriyor." (7)

      Tanpınar, içi manevî duygu ve düşüncelerle dopdolu olan her şeyle ilgilenmiştir. Bu ilgi, tasvirden tahlile doğru giden bir ilgidir. Düz yazıda da hikâyeden romana giden süreci izlemiştir. Tanpınar, güzelliğin arka bahçesiyle ilgilenir. Zira, Tanpınar için güzellik de zaman ve diğer meseleleri gibi tektir. Tanpınar'a göre Bursa; canlı cansız, yaşayan yaşamayan, var olan ve yok olan her şeyi billûr âvizeden sarkan zaman içinde, kendinde toplamıştır.

      Bursa'da tarihe yön vermiş pek çok şahsiyet bulunmaktadır. Osman Gazi, Orhan Gazi, Emîr Sultan, Süleyman Çelebi, Çelebi Mehmet... ve daha binlercesi. Ayrıca, yüzlerce eski yapı. Bursa, türlü maceralar yaşamış bir Türk yurdudur.

 

Bursa'da Zaman'dan:

 

"Şanlı hikâyesi binlerce erin,

Sesi nabzım olmuş hengâmelerin

Nakleder yâdını gelip geçene."

 

     Tanpınar maddeye, manevînin geçtiğine inanır. Zaten zaman yek-pâredir. Bursa'daki değerli yapılar için düşüncelerini belirtirken insanlarda maddî hisler uyandıran sözcüklere ruh vermiştir. Tanpınar'ın üslûp özelliklerinden biri de budur. "Cedlerimiz inşâ etmiyorlar. Maddeye geçmesini ısrarla istedikleri bir ruh ve imanları vardı. Taş, ellerinde canlanıyor, bir ruh parçası kesiliyordu. Duvar, kubbe, kemer, mihrap, çinî, hepsi Yeşil'de dua eder, Murâdiye'de düşünür ve Yıldırım'da harekete hazır, göklerin derinliğine susamış bir kartal hamlesiyle ovanın üstünde bekler. Hepsinde tek bir ruh terennüm eder." (8)

      Bu ruh, sanat mucizesinden başka bir şey olamaz. Tanpınar'a göre Murâdiye düşüncenin yoğun olarak yaşandığı yerdir. Burada onlarca saray mensubu ve şehzâde Cem yaşamaktadır çünkü. Yıldırım, adı gibi harekete ya da harekâta hazırdır. Servilerin nöbet beklediği Yeşil Türbe'de ise türbeyi oluşturan maddî varlıklar dahi insanlarla birlikte dua etmektedirler. Zira manevî hayatta her şey canlıdır. Bunlar rüyâlarda görülür.

      Bursa'da Zaman şiirine Yeşil Türbe'den girilir; sonra Bursa çeşitli yönleriyle gezilir. Bursa'nın şair üzerinde bıraktığı etkiler büyük bir ustalıkla anlatılır. Şiirin sonunda ölüm duygusuna geçilir. Bu, dıştan içe gidiştir aslında. Dışı bırakıp içe dönmektir. Mutasavvıfların çileli yolları da özü itibariyle böyledir. Beş Şehir'de de dıştan içe yöneliş görülmektedir.

 

Bursa'da Zaman'dan:

 

"Havayı dolduran uhrevî ahenk

Bir ilâh uykusu olur elbette

Ölüm bu tılsımlı ebediyette;

Belki de rüyâsı eski cedlerin

Beyaz bahçesinde su seslerinin."

 

      Tanpınar'daki ölüm hissi, Ahmet Haşim'deki ölüm hissine benzemez. Haşim, bu dünyayı sevmez. Haşim, kurtuluşunu ölümde arar. Kendisini çirkin bulur. Maddeye ve maddenin görüntüsüne daha çok önem verir. Haşim'de ölüm, merdivenin bittiği yerdedir. Son basamak her şeyin sona ereceği zamanı yaşatır insana. Tanpınar, ölümü Haşim gibi hayatın sona ermesi olarak algılamaz. Tanpınar için görüntü bir yere kadar önem arz eder. O estetiğin derinliklerine iner. Tanpınar'ın ve Haşim'in eşyaya bakışları ve onu kavrayışları farklıdır.

      İkisinin duyuş açıları çok farklıdır. Tanpınar yaşama daha çok manevî şekliyle bakar. Tanpınar'da ölüm son çığlık ya da son nefes de değildir. Tanpınar, dış dünyayı unutmamış ve dışı da zamanın bir parçası olarak algılamıştır. Dışı ve içi bir arada yaşamıştır. Haşim ise hayatı ve ölümü tamamen madde ve eşya olarak görmüştür. Tanpınar ile Haşim arasındaki benzerlik ise ölümü anlatma tarzlarıyla ilgilidir. İkisi de Fransız sembolistleri gibi ölümü sembollerle anlatmışlardır.

      Tanpınar'ın dünyasındaki Bursa'da yaşam da ölüm de aynı şeyi ifade eder. İkisi de yaşanır ya da yaşayacaktır.

      Edebiyat felsefe ile tarihin tipleştirilmesidir. Tanpınar, Bursa'da Bursa'yı tipleştirmiştir. Kendi muhayyilesindeki düşünceleriyle Bursa'nın tarihî ve estetik görüntüsünden ihtişamlı bir edebiyat tipi çıkarır. Bursa; Osman Gazi'den, Cem vakasına kadar tüm zamanı üzerinde yaşattığı bir zaman kahramanıdır. Zira, Osmanlı efsanesinin başladığı aşk hikâyesi de Bursa'da başlar: "Nilüfer Hatun, bu yeni teşekkülün kargaşalığında görünen ilk kadın çehresi değildir. Ondan evvel Osman Bey'in, Şeyh Edebali'nin kızı Mal Hatun'a olan aşkı vardır. Hakikaten Osmanlı rüyâsı, bir aşk romanıyla başlar." (9)

      Türkçe'de en güzel terkiplerin "Ş-L" sesleriyle yapıldığı belirtilir. (10) Beş Şehir'de bu düşünceye katılan Tanpınar, Bursa'da Zaman'da bunu yoğun ve kompleks bir ifadeye aktarma başarısını göstermiştir: Yeşil, yaş, şadırvan, şakırdamak, ilâhî, serinlik, hâlâ, bakışlı, gümüş, timsâl, tılsım...Ayrıca Beş Şehir...

      Karşısında duran Bursa manzarası karşısında Tanpınar, üslûbuna ait bütün ustalığını kullanır. Tanpınar, Bursa'yı monoton, geçici ve sıradan bir manzara olarak görmez. Bursa, yek-pâre zaman içinde değiştikçe güzelleşen ve zenginleşen bir tabiata sahiptir. Bir kalp adamı olan Bursa'da Zaman şairi, Bursa'yı önce gözleriyle sonra da derinden, kalbinin gözüyle görmüştür. Tanpınar için ruhî derinlik önemlidir. Kırk dört dizelik Bursa'da Zaman şiirinde anlatım oldukça açık ve sadedir. Zira, Bursa'nın güzelliği gözü ve kalbi yormaz. Bütün bir zaman bu sadeliğin içindedir. Bursa'da görülen ve duyulan şeyler gerçeğin kendisinden başka bir şey değildir. Tanpınar, gördüğü rüyâyı Beş Şehir'de de çıplak bir dille anlatmayı tercih eder. Kullandığı sözcükler Bursa gibi apaçıktır ve karşımızdadır. Sözcüklere mercek tutulduğunda anlatılmak istenen asıl duygu ve düşünceler görülür. Tanpınar, sade ifadeden anlamın ülkesine yolculuk yapmıştır. Bursa da sade sözcükler gibi sade bir güzelliğe sahiptir. Ancak Bursa'daki bu sadelik sadece görüntüyle ilgilidir. Manzara, Tanpınar'ı rüyâya götürür. Tanpınar, sözcükler ile şehrin özellikleri arasında sımsıkı bir yapı kurar. Sanatçının büyüklüğü bu özelliğinden gelir. Tanpınar'ın Bursa'sı; geniş, pitoresk ve santimental özellikleri üzerinde toplayan bir yerdir.

      Ahmet Hamdi Tanpınar'ın bütün eserleri kendi bireysel özelliklerini, doğal olarak yansıtır. Zira, edebiyat araştırmalarında devir - yazar veya şair - eser üçlemesi daima temeli oluşturur. Tanpınar; geçmiş, bugün ve gelecekle ilgili olarak ortaya koyduğu düşüncelerinde samimîdir. Bursa da tam anlamıyla her konuda samimî bir şehirdir. Tanpınar ve Bursa sadece birbirlerini tamamlamazlar; birbirlerinin tıpkısı olduklarını görürler. İkisi de aynı rüyâyı görürler.

      Tanpınar, Bursa'da oldukça duygulanmıştır. Bursa'da Zaman'da son dizeler ad soylu sözcüklerden oluşur. Sadece bir dize sonunda fiil bulunur. Şiiri oluşturan sesler kulağı hiç tırmalamaz. Sesler, heceler, sözcükler, cümleler, dizeler büyük bir titizlikle seçilmiştir. Dil tertemizdir ve Bursa'daki sular gibi dupdurudur. Şiirde devrik cümleler daha çok yer tutar. Devrik cümleler, karmaşık duygunun yoğun yaşandığı ruh hâllerinde kullanılan cümlelerdir. Şiirdeki karmaşık duygular geçmişi de yaşamanın verdiği heyecandan ileri gelir. Bursa, estetik görüntüsüyle kedehten taşarak dökülen aşk gibi Tanpınar'ın kalbine dolar. Bu aşk, ebediyetin cereyan ettiği uhrevî bir aşktır. Tanpınar, Bursa'da sanatının ve düşüncesinin doruğuna çıkar. Bursa'yı tek düze basit bir mekân olarak görmemiştir. Bursa'yı hak ettiği üslûpla ele almıştır. Zira, Bursa bütün zamanların yaşandığı ve yaşanacağı bir yerdir.

      Şiir boyunca su sesi duyulur. Su sesiyle insanı geçmişe götüren bir lirizm meydana çıkar. Bu da saflık ve rahatlık hissi verir. Bursa manzarasını seyre dalarken insanda meydana gelen rahatlama gibi kullanılan sözcükler de safiyetle doludur.

      Bir su şehri olan Bursa'da çok sayıda çeşme ve şadırvan bulunmaktadır. Bunlar sadece su içilen yerler değildirler. Çeşmelere ve şadırvanlara, inşâ edildikleri devrin mimarî özellikleri de aktarılmıştır. Tanpınar, Bursa'nın sokaklarında ve caddelerinde gördüğü çeşmelerden akan su seslerinden oldukça etkilenmiştir. Şadırvanlardan şakırdayan su Tanpınar'a geçmişi yaşatır. Tanpınar, Bursa'yı su sesinin mistik musikîsini dinleyerek anlatır. Çeşmeden akan su sesi, Tanpınar için bir musikî olmanın yanında rüyâ görmesini sağlayan bir varlıktır. Zira, su azizdir ve zaman da su gibi her an akmaktadır. Ancak, su yek-pâre zaman içinde akar. Tanpınar, Beş Şehir'de, Bursa'da yaşadığı bir anısında suya bakışını açık bir ifadeyle anlatır: "Çocukluğumda olduğu gibi şimdi de Murâdiye'den Çekirge'ye giden yolun bir tarafında, sadece su seslerinin aydınlattığı bu ıssız gece saatinde gene onları düşünüyorum; kim bu Geyikli Baba? Nasıldı? Etrafında toplanan saf imanlı insanlara neler öğretirdi? Ömrün hangi meçhulünü, ruhun hangi düğümünü onlara çözmüştü? Bu hizmetten bize neler kaldı? Sonra bu Konuralp kimdir? Hiç sevmiş miydi? Nelerden hoşlanırdı? Bursa ovasında her bahar açan nerkislere bakarken ve her akşam uzak dağların üstünde batan güneşi seyrederken neler düşünürdü? Hülâsa bu yeni fethedilmiş şehirde ilk attığı adımların aksini adlarından dinlediğimiz bütün bu kahramanlar nasıl insanlardı?" (11)

 

Bursa'da Zaman su sesleriyle başlar ve su sesleriyle sona erer:

 

"Bursa'da eski bir cami avlusu,

Küçük şadırvandan şakırdayan su,

...

Bir ilâh uykusu olur elbette

Ölüm bu tılsımlı ebediyette;

Belki de rüyâsı eski cedlerin

Beyaz bahçesinde su seslerinin."

 

      Su hayatın kaynağıdır. Su olmadan hayat da olmaz. Zaman, rüyâ, musikî vb. her şeyin varlığı suya bağlıdır. Tanpınar, geçmişle birlikte tek vücut yaşamayı sever. Tanpınar'ın hayatında su, sadece maddî yönüyle değer kazanmaz. Su, Faruk Nafiz'in "Çoban Çeşmesi'ndeki suya benzer. Ancak Tanpınar'da daha ilâhî bir su görülür. Bu bakımdan Fûzûlî'nin Su Kâsîdesi'ne daha çok benzer. Su canlıdır ve canlara can katar. Aşka aşk...

      Su, billûr âvize olan zamanın devam etmesini sağlayan tılısımlı bir varlıktır.

      Tanpınar, Bursa'da Zaman'da Bursa'yı yanındaki güzel kızla gezer. "Dünya mitolojisinde şehirler umumiyetle "anima archétype"i (Tanrıça, ebedî kadın, sevgili sembolü) ile beraber bulunurlar." (12) Tanpınar, karşısındaki Bursa tablosunun içine karışır. O da tablonun bir unsuru olur. Tabloda sayısız renk bulunmaktadır. Güzel varlığı, başka bir güzel varlıkla gezmesi dikkat çekicidir. Bu, Klâsik Türk edebiyatının lefr ü neşr sanatına - bir bakıma - benzemektedir.

      Bursa'da Zaman, tam olarak klâsik şiir tarzıyla yazılmamıştır. Şiiri oluşturan dizeler zaman gibi bir biri ardınca akıp gider. Ama hep aynı yere! Sanki şiir ve zaman hiç bitmeyecek gibidir. Rüyâ, su sesinden oluşan musikî eşliğinde görülür. Bu okuyucu üzerinde büyük etki bırakır. Tanpınar, büyük bir ustalıkla okuyucuyu da kendine ve Bursa'ya çeker. Dizeler on bir heceden oluşur. Tanpınar'ın şiiri Bursa gibi eski ve yeni unsurları bir arada bulundurmaktadır. Tanpınar, anlatmak istediklerini şiirin yapısına da uygulamıştır. Seslerden ulu bir yapı inşâ eder. Bursa'da Zaman ile Bursa şehri aynı yapı ve kişilik özelliklerini gösterirler.

      Bursa, genişliğine ve derinliğine en güzel ifadesini Tanpınar'la bulur. Tanpınar, Bursa'yı bir ressam gözüyle görür. Ancak, bir sarraf inceliğiyle düşünür. Zira Bursa çok güzeldir; çok nazik ve çok bilgilidir. Bursa estetik ve tarihsel bir vakıâdır. Bursa kalıcılığın ve değişimin en güzel ifadesidir. Yenileşip gelişirken geçmişin de tüm ihtişamlığıyla yaşadığı şehirdir. Tanpınar, Bursa'da kendi düşüncelerinin aynısını görür.

      Beş Şehir'in sonlarında Tanpınar'ın yazdıklarından Bursa'dan neler öğrendiğini öğreniriz: "Şimdi Bursa'da asıl zamanın yanı başında, bizim için ondan daha başka ve daha derin olarak mevcut olan ikinci zamanı yapan şeyin ne olduğunu öğrenmiş gibiyim. Bu ses ve onun etrafı kucaklayan, her dokunduğu şeyin özünü bir ebediyette tekrarlayan akisleri, bu mevsimlerin ve düşüncelerin ezeli aynası, zamanın üç çizgisini birden veren tılsımlı bir aynadır. Sanatın aynası da bundan başka bir şey değildir." (13)

      Tanpınar'ın hayâlindeki her şey Bursa'da yaşar. Yeşil Türbe'de nöbet bekleyen serviler, uyuyan ölüler, kendi çocukluğu vb. Saatler, günler, aylar, mevsimler, yıllar... Hepsi su seslerinin ördüğü alemde yaşarlar.

      Tanpınar'ın Bursa'sı sade ve tamamen doğal güzelliklerden oluşur. Ancak tarihî ve kültürel derinlik bu sadeliğin içine gizlenmiştir. Bursa, içindekilerle birlikte geçmişten günümüze kadar tutarlılık gösteren bir varlıktır. Ahmet Hamdi Tanpınar, kendi kişilik özelliğinde de var olan tutarlı kişilik yapısıyla Bursa'daki her şeyi insicamlı bir bakışla görme becerisini göstermiştir. Bursa'yı ve Tanpınar'ı bir araya getiren estetik ve düşünce aynıdır. Ne Bursa sıradan bir şehirdir, ne de Tanpınar sıradan bir sanatkârdır. İkisi de birbirlerini tamamlarlar. İkisi de yek-pâre zamandaki rüyâyı görürler ve gördüklerini yaşarlar. Aynı musikîyi terennüm ederler.

      Tanpınar, Bursa'da Zaman'ın içindedir. Bursa, Tanpınar'ın hayâlinde yaşattığı gibi yaşamaktadır. Billûr âvizenin içindedir artık, Bursa'da Zaman şairi. Beş Şehir yazarının izleri burada, Bursa'daki taşlardan, yapılardan... yansır. Güzel Bursa'da su sesleri duyulur bu zamanda da...Taşlar güler derin derin...

      Bursa'ya bakıldığında Tanpınar da görülür, artık!..

      --------------------------------------------------------------------------

     ( * ) Türk Dili ve Edebiyatı Öğ., Denizli Durmuş Ali Çoban Anadolu Lisesi-PAÜ Yeni Türk Edebiyatı Yüksek Lisans Öğrencisi

1. Beş Şehir, A.Hamdi Tanpınar, MEB Yay., İstanbul 1989, s.107.

2. Batı Tesirinde Türk Şiiri Antolojisi, Kenan Akyüz, İnkılâp Yay., İstanbul 1995, s.926.

3. Beş Şehir, A.Hamdi Tanpınar, MEB Yay., İstanbul 1989, s.125.

4. A. g. e., s.109.

5. Batı Tesirinde Türk Şiiri Antolojisi, Kenan Akyüz, İnkılâp Yay., İstanbul 1995, s.925.

6. Beş Şehir, A.Hamdi Tanpınar, MEB Yay., İstanbul 1989, s.126.

7. A. g. e., s.126.

8. Beş Şehir, A.Hamdi Tanpınar, MEB Yay., İstanbul 1989, s.113.

9. A. g. e., s.110.

10. Beş Şehir, A.Hamdi Tanpınar, MEB Yay., İstanbul 1989, s.130.

11. Beş Şehir, A.Hamdi Tanpınar, MEB Yay., İstanbul 1989, s.112.

12. Şiir Tahlilleri 2, Mehmet Kaplan, Dergâh Yay., İstanbul 1992, s.89.

13. Beş Şehir, A.Hamdi Tanpınar, MEB Yay., İstanbul 1989, s.138.


Yorumlar - Yorum Yaz
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi41
Bugün Toplam230
Toplam Ziyaret3773595
VİDEOLAR
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar34.413134.5510
Euro36.357136.5028
Takvim