Ramazanın
yarısından sonra başlayan ayrılık hüznü, Kadir Gecesi’nden sonra artar ve son
teravih-son oruçla birlikte zirveye çıkar. Artık rahmet ve mağfiret ayı
bitmekte, bire bin verilen geceler veda etmektedir. Maneviyata duyarlı nice
mü’min gözyaşı döker, hatta bayramı buruk geçirir.
Şevval ayında tutulan
altı oruç acılı yüreklerimizi bir derece teskin eder. Sanki Ramazan’ın küçük bir
uzantısını yaşarız. Kurban Bayramı’ndan önceki Zilhicce’nin ilk on günü ise,
Ramazandaki bol sevaplı ve çok feyizli ibadetlerden ayrılan mahzun gönüllerimize
âdeta bir “teselli armağanı”dır. “Keşke Ramazan biraz uzun olsaydı…” ya da “Ah,
Ramazanı hakkıyla ihya edebilseydim…” diye yanan gönüllerimize muhteşem bir
fırsattır bu on gece.
Kur’an-ı Kerim’de Fecr Suresi’nin başında, “On
geceye yemin olsun ki…” ifadeleriyle bahsedilen bu on gecenin ne muazzam bir
hazine olduğunu ne yazık ki hakkıyla bilemiyoruz. Bazı kaynaklarda bu on gecenin
Ramazan’ın son on günü veya Muharrem’in onuncu gününe (Aşure Gününe) kadar olan
on gün olduğu kayıtlı olsa da genel görüş ve kabul, bu mübarek on günün Zilhicce
ayının ilk on günü olduğudur. Yani her senenin Kurban Bayramından önceki ilk
dokuz günü ve Kurban bayramı günü olmak üzere tam “on gün”
Zilhicce,
umumi af ve bağışlanma ayıdır
Kamerî ayların 12’ncisi olan Zilhicce
ayı, İslâm’ın beş esasından biri olan hac ibadetinin yerine getirildiği umumi af
ve bağışlanma ayıdır. İşte bu mübarek ayın yukarıda da ifade ettiğimiz birinden
onuna kadar olan zaman dilimi “leyâli-i aşere”, yani on mübarek gecedir. Onuncu
gün Kurban Bayramı’nın ilk günüdür.
İşte bu günlerin kıymetini anlatan
Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) muhteşem müjdesi:
“Allah'a ibadet
edilecek günler içinde Zilhicce'nin ilk on gününden daha sevimli günler yoktur.
O günlerde tutulan her günün orucu bir senelik oruca, her gecesinde kılınan
namazlar da Kadir Gecesine denktir.” (Tirmizi: Savm, 52; İbn Mace: Sıyam,
39)
Demek ki, bugünlerde tutulan bir oruç, 360 gün oruca bedel olabilir.
Rabbimizin rahmet ve bereketi o kadar coşmaktadır ki, bir günlük oruca bir
yıllık oruç sevabı vermektedir. Böyle güzel ve tatlı bir müjdeye ilgisiz kalmak
mümkün mü? Bu gecelerin Kadir Gecesine benzetilmesi ise, ayrı bir güzelliktir.
Çünkü, Kadir Gecesi bin aydan hayırlıdır ve 83 yıllık ibadete
bedeldir.
Bugünlerde tesbihi, tahmidi, tehlili ve tekbiri çok
söyleyin
Yine Efendimizden (s.a.v.) harika bir teşvik
cümlesi:
“Allah indinde Zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerden daha
kıymetlisi yoktur. Bugünlerde tesbihi, tahmidi, tehlili ve tekbiri çok
söyleyin!” (Abd b. Humeyd, Müsned, 1/257)
Tesbih, sübhanallah; tahmid,
elhamdülillah; tehlil, lâilâheillâllah; tekbir ise Allahu ekber demektir.
Tesbih, tahmid ve tekbirin namazın çekirdekleri hükmünde olduğunu düşünürsek,
bugünlerde nafile namazları arttırmanın ne kadar büyük sevap olduğunu
anlayabiliriz.
Yukarıdaki hadisi destekleyen şöyle bir rivayet daha
vardır: “Günlerden hiçbiri yoktur ki onlarda yapılan bir iş Zilhicce’nin ilk on
gününde yapılan işten daha faziletli ve yüce, Allah’a daha sevimli olsun…”
(Tirmizi, Savm: 52; Darimî, Savm: 52)
İbni Abbas'ın şu rivayeti ise,
bugünlerdeki ibadetin cihattan bile faziletli olduğunu gösteriyor:
Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam şöyle buyurdu:
“Allah katında
içinde bulunduğumuz şu günler (Zilhicce'nin ilk on günün)deki salih amelden daha
sevimli (salih amelin bulunacağı) başka günler yoktur.”
Sahabeler,
sordular:
“Ya Resulallah, Allah yolunda cihat da mı?”
Resulullah (s.a.v.)
cevap verdi:
“Evet, Allah yolunda cihat da. Meğerki bir adam canıyla ve
malıyla cihada çıkıp da kendisine ait mal ve candan hiçbir şeyi geri getiremez
olursa, o başka.” (İbni Mâce, Sıyam: 39.İbni Hacer, 5:119)
Buna göre,
cihada çıkıp malını feda edip kendisi de şehit olan kimsenin ameli bu on gündeki
amelden daha faziletlidir.
Arefenin yeri
başkadır
Bugünlerde oruç tutup, gündüzünü ve gecelerini de ibadetle
geçirmek hem affa, hem de büyük sevaplar elde etmeye vesile olur.
Bu on
gün içinde Arefe gününün yeri ise bambaşkadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.),
Arefe günü tutulan oruç hakkında şöyle buyurmaktadır:
“Arefe günü
tutulan oruç, geçmiş bir senenin ve gelecek senenin günahlarına keffaret olur.”
(Tergîb ve Terhîb Trc, 2. 457)
Hz. Ebu Bekir’in oğlu Abdurrahman, Arefe
günü kardeşi Hz. Aişe’nin (r.a.) huzuruna girdi. Hz. Aişe oruçlu olduğu için
hararetten dolayı üzerine su dökülüyordu. Abdurrahman ona:
“Orucunu boz”
dedi. Hz. Aişe:
“Resulullahın (s.a.v.), ‘Arefe günü oruç tutmak, kendisinden
önceki senenin günahlarına keffaret olur’ dediğini işittiğim halde iftar mı
edeyim?” dedi. (Tergîb ve Terhîb Trc, 2. 458)
“Keffaret olur”, günahları
örter, affettirir, demektir. Bizim gibi neredeyse bir günah denizinde yüzen ahir
zaman Müslümanları için bundan daha büyük bir müjde olabilir mi? İşte af ve
mağfiret fırsatı!
Başka bir rivayette ise Hz. Aişe şöyle
demiştir:
“Arefe gününün orucu bin gün oruç tutmak gibidir.” (Tergîb ve
Terhîb Trc, 2. 460)
Demek ki, bir günlük arefe orucu, üç yıllık normal
günlerde tutulan oruç sevabına denktir.
Efendimiz, bugünün faziletini
şöyle anlatır:
“Arefe günü gelince, Yüce Allah rahmetini saçar. Hiçbir gün o
günde olduğu kadar insan cehennemden azat olunmaz. Kim Arefe günü gerek dünya ve
gerekse âhiret ile ilgili olarak Allah’tan bir şey isterse, Allah onun dileğini
karşılar.”
Yine konuyla ilgili bir hadis şöyledir:
“Arefe gününden
daha faziletli bir gün yoktur. Allahü Teala o gün, yer ehli ile meleklere karşı
övünür ve (Arafat’taki hacıları kast ederek) şöyle buyurur:
‘Kullarıma bir
bakın. Saçları başları dağınık, toz toprak içinde her uzak ilden bana geldiler.
Bu hâlleri ile onlar, rahmetimi ümit etmekteler, azabımdan dahi korkmaktalar.
Şahit olunuz, onları bağışladım. Onların yerlerini cennet eyledim.’
Melekler
derler ki:
‘Onların arasında biri var ki; yalancıktan bu işi yapar. Falan
kadın da öyle.’
Allahü Teâla şöyle buyurur:
‘Onları da
bağışladım.’
Arefe günü olduğu kadar, hiçbir gün cehennemden daha çok
azat edilen olmaz.”
Bu arada şunu hatırlatalım: Hadislerde zikredilen
Zilhicce'nin ilk on gününden maksat ilk dokuz günüdür. Çünkü Zilhicce'nin onuncu
günü Kurban Bayramı’nın birinci günüdür, bugün oruçlu olmak caiz değildir; ancak
o gün de ibadet günüdür. Müstehap olan oruç, Kurban Bayramı’ndan önceki ilk
dokuz gündür. On geceye ise, Kurban Bayramı’nın gecesi dahildir. Çünkü geceler
önce gelmektedir.
Ayrıca Zilhicce'nin sekizinci gününe “terviye günü”
dokuzuncusuna “Arefe günü”; Kurban bayramı gününe (onuncu güne) “nahr=kurban
günü”, ondan sonraki üç güne de “teşrik günleri” denilmiştir.
Bu
günlerde kazası olmayanlar, beş vakit namaza ilaveten nafile ibadetlere de
ağırlık vermelidirler. Kazası olanlar ise daha çok kaza namazları
kılmalıdırlar.
Bu on günü hangi ibadetlerle
değerlendirmeliyiz?
Her şeyden önce her zaman ve zeminde en
vazgeçilmez ibadet olan beş vakit namazı asla ihmal etmemeliyiz. Çünkü, hiçbir
nafile ibadet farzların yerini tutamaz. Namazlarda cemaate katılmak için gayret
etmeli, daha bir dikkat ve huşu ile eda etmeliyiz. Mümkünse bugünlerde oruç
tutup zamanımızı Kur’an, istiğfar, salavat, zikir ve dua ile geçirmeliyiz. Her
zaman yapamayanlar bile hiç değilse bugünlerde kuşluk, evvabin, teheccüt gibi
namazları kılmalı, affa nail olmak için çırpınmalıdır.
Hatta affa ve
rızaya nail olmayı hedef kabul ederek, bu on günü sanki Ramazan’ın son on
günüymüş gibi geçirmeliyiz. Buna güç yetiremeyenler, hiç değilse arefe gününü ve
bir gün öncesini oruçla ve ibadetle geçirmelidirler. On gece içinde, bilhassa
terviye, arefe ve bayram gecelerini ihya etmenin özel bir yeri vardır.
Arefe günü bin İhlâs Suresi okumak çok faziletlidir. Çünkü arefe,
tevhidin, azamet ve kibriyanın tam hissedilip ilan edildiği gündür. Bunun için
Arefe gününün sabah namazında başlayıp bayramın dördüncü gününün ikindi namazına
kadar 23 vakit farzlardan sonra teşrik tekbirlerini getirmek vaciptir. Hatta bu
tekbirleri on gün içinde müsait oldukça söylemek büyük
sevaptır.
Bugünlerde milyonlarca mü’min haccetmek için mukaddes
topraklara gitmiş, kimi Kâbe’yi tavaf ediyor, kimi ağlayarak dua ediyor, kimi
Medine’de Ravza-yı Mutahhara’da gözyaşı döküyor, kimi zikir ve dua ile sa’y
ediyor, kimi Makam-ı İbrahim’de gözyaşıyla namaz kılıyor, kimi Mültezem’de af
için yalvarıyor… Hepsi kendileri ve mü’minler için af, mağfiret, rıza, tevfik ve
hidayet istiyor. Arefe günü ise, hepsi Arafat’a gelmiş, “Lebbeyk, Allahümme
Lebbeyk” sadalarıyla asumanı inletiyor, gözyaşıyla kıldıkları namaz ve ettikleri
dua ile Rabbimizin rahmetine sığınıyor.
İşte kendimizi hayalen hacda
hissetmek, onları izleyerek kendimizi onların içinde saymak yoluyla manevî bir
hâl kazanabiliriz. İnşallah dua ve ibadetlerimizin hacıların yaptıkları
ubudiyete dahil olmasını ümit ederek ibadet edelim.
Şunu da unutmayalım
ki, hadislerde verilen müjdelere nail olmak için o günleri nicelik ve nitelik
olarak en üst seviyede değerlendirmemiz gerekir. Böylece bambaşka bir halete
bürünür, ibadetin hazzını yaşar, inşallah Kurban Bayramı’na affedilmiş olarak
girebiliriz.
-“Allah indinde Zilhiccenin ilk on gününde yapılan
amellerden daha kıymetlisi yoktur. Bugünlerde tesbihi, tahmidi, tehlili ve
tekbiri çok söyleyin!” (Abd b. Humeyd, Müsned, 1/257)
- Kamerî ayların
12’ncisi olan Zilhicce ayı, İslâm’ın beş esasından biri olan hac ibadetinin
yerine getirildiği umumi af ve bağışlanma ayıdır. Bu mübarek ayın birinden onuna
kadar olan zaman dilimi “leyâli-i aşere”, yani on mübarek gecedir. Onuncu gün
Kurban Bayramı’nın ilk günüdür.
- Bu on günde beş vakit namazı asla
ihmal etmemeliyiz. Namazlarda cemaate katılmak için gayret etmeli, daha bir
dikkat ve huşu ile eda etmeliyiz. Mümkünse bugünlerde oruç tutup zamanımızı
Kur’an, istiğfar, salavat, zikir ve dua ile geçirmeliyiz. Her zaman yapamayanlar
bile hiç değilse bugünlerde kuşluk, evvabin, teheccüt gibi namazları kılmalı,
affa nail olmak için çırpınmalıdır.
On Günlük İhyanın Püf
Noktaları
- Birçok insan bugünlerin kıymetini bildiği halde günlük
işlerin ve ilişkilerin içinde tam bir ihya programı yapamıyor. Ya unutuyor ya
dünya işlerine zaman ayırıyor ya da tam istifade edemiyor. Bunun için şu basit,
ama etkili tavsiyelere dikkat edin:
- Her yılın Kurban Bayramı öncesi 9
günü ile Kurban Bayramı gününü yani Zilhicce’nin ilk on gününü ajandanıza veya
her gün gördüğünüz bir yere not edin.
Bu on gün içinde sizi meşgul edecek
misafirlik, yolculuk ve yorucu işlerden uzak durun. Bu tür programları ya öne
alın veya erteleyin.
- Seçici olmadan maç, dizi, haber izlemek gibi boş
ve sizi ilgilendirmeyen işlere zaman ayırmaktan her zaman kaçının; bu on günde
ise daha bir titiz olun.
- Bugünlerde sağlığınıza özel bir önem verin ki,
ibadet ve zikirden geri kalmayın. Ameliyat ve uzun tedavileri bugünlere denk
getirmeyin.
-Eğer ev hanımı, emekli, yaşlı gibi mesaiye bağlı bir işiniz
yoksa bu on günü sanki i’tikafa girmiş gibi dolu dolu geçirin.
- Öğrenci,
memur, işçi gibi belirli bir uğraşınız varsa, mümkün olduğu kadar izin ya da
tatil günlerinde oruç ve ibadete ağırlık verin.
- İş, okul vs. sizi
mutlaka meşgul etse bile aralardaki “ölü zamanları” değerlendirin. Bunlardan
kastımız, iş ve okula gidip gelirken, teneffüs, sıra bekleme gibi durumlardaki
boş zamanlardır. Bu zamanları Kur’an, salavat, dua, istiğfar ve zikirle
değerlendirin.
- Yanınızda sürekli küçük ebatlı bir Kur’an veya bir evrad
kitabı taşıyın. Boş zamanlarda birkaç sayfa bile okusanız kârdır.
-
Kur’an okumasını bilmeseniz bile, ezberinizde olan sureleri defalarca okumanız
büyük sevaptır.
- Bu on gecede daha az uykuyla idare edin ve uykunuzu
kaçıracak çay, kahve gibi içecekleri daha çok tüketin.
- On günün tümünde
oruçlu olamadıysanız fırsat bulduğunuz gün Cuma’ya denk gelse bile yine oruç
tutun. Çünkü, başka günlerde tutmaya imkanı olduğu halde Cuma günü tutmak
mekruhtur. Öyle bile olsa, mekruh sevabından biraz eksilir demektir, yoksa hiç
tutmayan zaten hiç sevap kazanmamış olur.
- Zaman kazanmak için bayramlık
ve kurbanlık alış verişini önceden yapmaya çalışın.
Kaynak: Moral Dünyası
Dergisi
Okunma
Sayısı : 8424