YUNAN EDEBİYATI
Coğrafi sınırları Batı
Anadolu, Ege adaları ve bugünkü Yunanistan olarak belirlenebilecek Eski Yunan
Edebiyatı, MÖ 9. yy’dan MS 2. yy’a
kadar dünya edebiyatının ilk
aşamasını oluşturur.
Sanatçının “akıl yoluyla
güzellikler yaratma”, bu dönem edebiyatının dayandığı temel ilkedir.
Yunan edebiyatında
özellikle epik
şiir (destan), didaktik şiir, pastoral şiir ( kır şiiri ),tragedya, komedya,
fabl ( masal ), tarih, biyografya, söylev felsefe türlerinde
eserler verilmiştir.
1. DÖNEM : ( MÖ 9. ve 8. yüzyıllar )
DESTAN ÇAĞI
Bu dönemde yetişen Homeros
( MÖ 9. yüzyıl ), Yunan edebiyatının olduğu kadar bütün dünya edebiyatlarının
da en eski ve en büyük destan şairidir.
•HOMEROS ( MÖ 9. yüzyıl ) (DESTAN)
İLYADA, ODEYSSEİA
İlyada, MÖ 1200civarında
Yunanlılarla Troyalılar ( Truvalılar ) arasında olduğu bilinen savaşa dairdir.
Savaşın çıkış nedeni, Truva’ya gidiş ve çarpışmalar hakkındadır. Homeros, bu iki
destanı halk arasından derleyip kendi hayal gücüyle besleyerek düzenleyip yazmıştır.
( Bazı kaynaklar, günümüzde bilinen metnin, daha sonra, (6. yüzyılda) bir
şairler kurulu tarafından halk arasından derlenip, Homer’in metnine uygun
olarak yeniden yazıldığını belirtir.)
•HESİODOS ( MÖ 8. yy ) (DESTAN, DİDAKTİK
ŞİİR)
Hesiodos’un şiirleri
Dünya edebiyatında didaktik şiir türünün ilk örnekleri sayılır.
COSMOS, TANRILARIN
YARATILIŞI, İŞLER VE GÜNLER
2. DÖNEM : ( MÖ 7. ve 6. yüzyıllar )
ARKAİK ÇAĞ
Bu dönemde özellikle
lirik şiir ve fabl türleri gelişmiştir.
•ALKAİOS ( MÖ 7. yy ) LİRİK ŞİİR
•SAPPHO ( MÖ 7. ve 6. yy )
İlk Yunan kadın
şairidir. Lirik aşk şiirleri yazmıştır.
•ANAKREON ( 6. YY ) LİRİK ŞİİR
•AİSOPOS ( MÖ 6. yy )
Yazdığı hayvan masallarıyla (fabl)
ünlüdür. Fabllarıyla, kendinden sonra gelen masalcıları ve ünlü Fransız yazarı
3. DÖNEM : ( MÖ 5. ve 4. yy )
KLÂSİK ÇAĞ
•AİSKHYLOS ( MÖ 5. yy ) TRAGEDYA
Yunan tragedyasının üç büyük yazarından biridir. Tragedyada bazı yenilikler yapmış, oyunlarına ikinci oyuncuyu eklemiş, oyunlarında korkunç sahneler yerine ilginç maskeler, kostümler kullanmıştır. Tragedyalar yoluyla insan dünyasını aydınlatan ozanların başında gelir.
AGEMEMNON, ZİNCİRE
VURULMUŞ PROMETEUS …
•SOPHOKLES ( MÖ 5. yy ) TRAGEDYA
İyi bir öğrenim
gördükten sonra yirmi yedi yaşında tragedya yarışmasında Aiskhylos’a karşı
üstünlük kazanmıştır. Oyuna üçüncü oyuncuyu katmıştır. Eserlerinde genellikle,
aile kişileri arasındaki bağlantıları ele almıştır. Kişilerini alın yazılarıyla
savaştırarak onlara mitolojidekinden daha belirgin kişilikler kazandırmıştır.
KRAL OİDİPUS, ANTİGONE,
ELEKTRA, AİAS, OİDİPUS KOLONOS’TA…
•EURİPİDES ( MÖ 5. YY ) TRAGEDYA
Eski
Yunan tragedya yazarlarındandır. Tiyatro sanatına, konu, sahne düzeni ve dekor yönünden yenilikler getirmiştir.
Oyunlarında gerçek karakterlere yer vermiştir
ANDROMAKHE, HİPPOLYTOS,
İPHİGENİA AULİS’TE
•ARİSTOPHANES ( MÖ 5./4.yy ) KOMEDYA
Antik Yunan edebiyatının en büyük komedya
yazarıdır. Toplumu,
insanları eleştirmekten çekinmez. Onun komedyalarında kahraman olarak karşımıza, genellikle
köylü
sınıfı temsil eden kişiler çıkar.
KURBAĞALAR, KUŞLAR,
EŞEKARILARI, ATLILAR, BARIŞ
•MENANDROS ( MÖ 4. yy ) KOMEDYA
•HEREDOTOS ( MÖ 5. yy ) TARİH
•THUKYDİDES ( MÖ 5. yy ) TARİH
•KSENOPHON ( MÖ 4. yy ) TARİH
ANABASİS ( ON BİNLERİN DÖNÜŞÜ )
•DEMOSTHANES ( MÖ 4. yy ) SÖYLEV
•SOKRATES ( MÖ 5. yy )
Akılcı felsefenin kurucusudur. Eski Yunan edebiyatının ünlü filozofudur. Ahlak felsefesinin kurucusudur, ilk anlambilimci olan Sokrates, hiçbir eser yazmamıştır.
•PLATON/EFLATUN ( MÖ 5.VE 4. yy)
Sokrates’in
öğrencisidir. “DEVLET”
adını verdiği didaktik eserinde hocası Sokrates’in düşüncelerine de yer vererek
devlet ve toplum, toplum yönetimi, ruh, ölümsüzlük, bilgi teorileri gibi
konuları işler. Ayrıca KANUNLAR
adlı eseri de vardır.
•ARİSTOTELES ( MÖ 4. yy )
Eflatun’dan
da dersler alan Aristoteles, felsefe tarihinin kurucusu sayılır. Platon'la birlikte Batı felsefesinin en önemli
temsilcilerindendir. Doğaya karşı
gerçekçi bir yaklaşım sergiler.
POETİKA
4.DÖNEM : ( MÖ 3. ve 2. yy )
İSKENDERİYE ÇAĞI
İskender’in ölümünden
sonra İskenderiye bir kültür merkezi haline gelmiş, büyük kitaplıklar kurulmuş,
en ünlü bilgin ve sanatçılar davet edilmiştir. Bu dönemde özellikle filoloji
gelişmiştir.
5. DÖNEM : ( MÖ 2. yy – MS 2. yy )
YUNAN – LÂTİN ÇAĞI
Bu dönem Yunan
edebiyatının gerileme dönemidir.
Yunan edebiyatının
biyografya türünde yetiştirdiği en önemli yazarı PLUTARKHOS ( MS46 – 120 ) tur.
LÂTİN EDEBİYATI
MÖ 2. yy’ın ortalarına doğru Yunanistan
Romalıların siyasal egemenliği altına girince Lâtin Edebiyatı’nın ilk ürünleri
Yunan Edebiyatı’nın etkisi altında oluşmuştur. Lâtin yazarları, eserlerini Yunanlı
yazarları örnek alarak
oluşturmuşlardır. Ancak Lâtin yazarlar Yunan yazarlar kadar özgür olamamışlar,
bu nedenle mesela komedyalarında yergiden, alaydan çok; karmaşık olaylara
entrik öğelere ağırlık vermiştir. Latin Edebiyatında önemli sanatçılar şunlardır:
•PLAUTUS ( MÖ 2.yy ) : KOMEDİ
ÇÖMLEKLER
•TERENTİUS ( MÖ 2.yy ) : KOMEDİ
KAYNANALAR
•CATO (
MÖ 3.yy-2yy ) : SÖYLEV
•HORATİUS ( MÖ 1. yy ) : LİRİK ve DİDAKTİK
ŞİİR
ODLAR, EPODLAR, YERGİLER
•LUCRETİUS ( MÖ 1. yy ) :LİRİK VE DİDAKTİK
ŞİİR
•OVİDİUS ( MÖ 1. yy-MS 1.yy ) : LİRİK ŞİİR
DEĞİŞMELER
•ENNİUS ( MÖ 2. yy )
: TRAGEDYA
•VERGİLİUS ( MÖ 1.yy ) : PASTORAL, LİRİK, DİDAKTİK ŞİİR
Latin
edebiyatının en önemli ozanlarından olan Vergilius, pastoral şiirin en önemli temsilcilerindendir.
Ahenkli, canlı bir söyleyişi vardır.
AENEİS, ÇOBAN ŞİİRLERİ,
ÇİFTÇİLİK ŞİİRLERİ
•CİCERO ( MÖ 1. yy ) : SÖYLEV
Latin edebiyatının en büyük hatibi olarak kabul edilir. Yazılarında iyi bir hatibin özelliklerini, neler bilmesi gerektiğini dile getirmiştir. Nutuklarının (konuşmalarının) her biri, başlı başına birer sanat eseri sayılır.
•SENECA ( MÖ 1. yy-MS 1. yy ) : FELSEFE,
TRAGEDYA,
MEKTUP, DİYALOG…
Latin edebiyatının en büyük filozofudur. Etkili konuşması ve engin bilgisiyle yaşadığı çağda ünlenir. Klasik Yunan tragedyalarından esinlenerek trajediler yazmıştır. Fakat bunlar sahneye konulmak için değil de sanki yüksek sesle okunmak içindir. Shakespeare gibi önemli sanatçıları etkilemiştir.
•TACİTİUS (
MS 1. yy ) : TARİH
Lâtin edebiyatının son
büyük tarihçisi sayılmaktadır. Eserlerinde ahlâki bir amaç gütmüş, devrin
kötülüklerini eleştirmiştir.
ORTAÇAĞ DÖNEMİ
Siyasal tarihçiler Batı
Roma İmparatorluğunun yıkılışından (476) Osmanlıların İstanbul’u fethine (1453)
kadar yaklaşık bin yıllık süreyi insan düşüncesinin gelişimi açısından “karanlık yıllar“ olarak
belirlerler. Çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere geçilen bu dönemde din,
düşüncenin önünde büyük bir engel olmuştur.
Bu dönemde Hıristiyanlık
(kilise) akla ve güzelliğe önem veren, tanrılarla insanları iç içe yaşatan ve
mitolojiyle süslü Eski Yunan ve Lâtin Edebiyatı’nın devamına engel olmuştur.
Ortaçağ’da Kilise’nin, din adamlarının ve din kitaplarının bilgi ve düşünceleri
egemen olmuştur.
Ortaçağ boyunca
Avrupa’nın toplumsal yapısı da önemli ölçüde değişmiş, güçlü imparatorluklar
yıkılmış, toplumsal sınıflar arasında ayrılıkların arttığı feodaliteler (
derebeylikler ) kurulmuştur. Topraklar
soyluların ve kilisesin malı olmuştur. Böyle bir ortamda sanatçılar da feodal
beylerin koruması ya da kilisesin baskısı altında “öteki dünya” düşüncesini
işlemişlerdir.
Ortaçağ boyunca işlenen
konulardan biri de kahramanlık
ve şövalyelik
destanları olmuştur. Dilden dile dolaşan bu destanlar, 12. yy’da
yazıya geçirilmiştir. Olayları birbirine benzemesine karşın
İskandinavların, Keltlerin, Slavların,
Saksonların bu destanlardan farklı şarkıları doğmuştur. Finlilerin Kalavela, Gallilerin Olwen, Mobinogion, Angola Saksonların BeoWulf gibi
kahramanlık destanları hep bu yüzyılda yazıya
geçirilmiştir. Almanların Nibelungen destanı da
kahramanlık destanlarıyla şövalyelik destanları arasında bir geçiştir. Fransızların Chanson de Roland
ve İspanyolların Cid’i bu dönemin iki önemli şövalyelik destanıdır.
Yaşamıyla Ortaçağ’ın;
ama eserleriyle Rönesans’a giden yolun açıcısı olan Dante ( 1265–1320 ), en önemli İtalyan şairdir.
Eserlerinde evrensel bir konuyu, “aşk ve sevgi “
yi işlemiştir. Üç bölümden oluşan (Cehennem – Araf – Cennet) dinsel destanı İlahi Komedya –
Tanrısal Komedya dünya edebiyatının temel yapıtlarındandır.
HÜMANİZM
14. yüzyıl’a doğru
Ortaçağ’ın kabuğu kırılmaya başlandı. İtalya’da aydın, sanatçı ve bilginler
tekrar Eski Yunan ve Latin Edebiyatı’na dönmeye başladılar. Aklı dinin
tutsaklığından kurtardılar. Bunu gerçekleştirenlere ve insanlık sevgisini temel
alıp insanı yüceltenlere hümanist, bu düşünceye de hümanizm dendi.
Kuşkusuz bu gelişmeyi, yeni ticaret yollarının bulunuşu, keşifler, icatlar, Galileo ve Copernicus’in
düşünceleri, matbaanın bulunuşu ve
kitapların basılışı beslemiştir.
Dante’nin tohumlarını ektiği Rönesans
düşüncesi kendisini izleyen diğer sanatçılarda yeşermeye başladı. Petrarca bunlardan
biridir. Lirik ve insancıl soneleri, halk diliyle yazılmış ve bugünlere kadar
taşınmıştır. Boccacio
da Rönesans’ın öncü yazarlarındandır. Küçük öykü türünün
yaratıcısıdır. On kişinin anlattığı yüz öyküden oluşan Decameron
adlı yapıtıyla tanınmıştır.
RÖNESANS EDEBİYATI
14.
yüzyılın sonların da başlayan Rönesans (Yeniden
Doğuş), 17. Yüzyıla kadar sürer. Aklın ve bilincin kilisenin baskısından
kurtulduğu ve özgürleştiği Rönesans Batı’daki aydınlanmanın temelidir. Sanatta
gelişme ve yaratıcılık dönemin en önemli özelliğidir. Eski Yunan ve Latin
Edebiyatı’nın ünlü yapıtları Avrupa dillerine çevrilmiştir.
Ariosto’nun Çılgın
Orlando, Tasso ’nun Kurtarılmış Kudüs adlı destanları
Rönesans döneminin İtalya’daki en önemli yapıtlarıdır.
Çağdaş
romanın öncüsü ve temel taşlarından biri olan İspanyol yazarı Cervantes (1547–1616)’in Don Kişot’u çağın en önemli yapıtıdır. Galetea, Örnek Alınacak Hikâyeler adlı yapıtlar da Cervantes’indir. Öte
yandan Fransa’da 15. yüzyılda yaşayan François
Villon de Rönesans şiirinin ilk örneklerini verir: Küçük Vasiyetname, Büyük Vasiyetname.
Eski Yunan şiir türlerini Fransız
Edebiyatı’na sokan Ronsard
(1524–1585), Gargantua ve Pantaqruel adlı romanlarıyla Rabelais (1490–1533), Denemeler’iyle
özgür düşüncenin öncüsü olan Mantaigne (1533–1592)
Rönesans döneminin Fransız yazarlarıdır.
İngiliz
Rönesansçıları arasında William
Shakespeare’in (1564–1616) özel bir yeri vardır. İnsanın olumlu, olumsuz
bütün yönsemelerini ustaca işlemesi, oyunlarının çağları aşmasının temel
nedenidir. Tragedyaları: Romeo ve
Juliet, Hamlet, Macbeth, Othello, Kral Lear …; komedyaları: Venedik Taciri, Yanlışlıklar Komedyası,
Windsor’lu Şen Kadınlar.
Oyunlarını hem şiir, hem düzyazı, hem de
ikisinin karışımıyla yazmıştır. Her sınıftan insanın duygu ve tutku dünyasına
girerek “klasisizm”i aşmış “romantizm”in ilham kaynağı olmuştur.
Thomas More (1478–1535) da İngiliz Rönesans’ının önemli
temsilcilerindendir. Utapia adlı
yapıtıyla kötülüğün, bencilliğin insanların birbirini severek yaşadığı bir
dünyanın özlemini dile getirir. Bilimsel düşünüş ve yöntemin babası Denemeler adlı yapıtıyla Francis Bacon (1561–1626), Peri Kraliçe adlı şiirleriyle Edmund Spenser (1552–1599), Kaybolmuş Cennet adlı destanıyla John Milton (1608–1674) da İngiliz
Rönesansçılarındandır.
HÜMANİZM VE RÖNESANS
(15yy - 16yy’ın ilk yarısı)
İTALYA’DA
•DANTE (1253–1321)
İtalyan
edebiyatının en büyük şairidir. Büyük bir hümanisttir.
Rönesans’ı hazırlayanların başında yer alır. Lirik aşk şiirleriyle tanınır.
İLAHİ
KOMEDYA (Cehennem-Araf-Cennet), DENEMELER, YENİ HAYAT
•PETRARCA (1304–1374)
Lirik
şiirin kurucusu. “AFRİKA“ adlı Lâtince destanı ve “MEKTUPLAR” adlı eseri ile ün
yapmıştır.
•BOCCACİO (1313–1373)
Küçük
hikâye türünün kurucusu
DECAMERON
( Bir veba salgınından kaçan ve bir villaya sığınan on kişinin anlattığı yüz
hikâyeden oluşmuştur. Çoğu,eski halk masallarından alınmıştır. İçlerinde
rahibeler, saçları sarıya boyanmış sevgililer, aldatılmış kocalar, aldatan
kadınlar, hizmetçiler, uşaklar… gibi değişik insan tipleri vardır. Böylece
Ortaçağ’ın dinsel konularını bir yana atarak, doğrudan doğruya insandan söz
etmiştir.
•ARİOSTA (1474–1533) Epik Şiir
ÇILGIN
ORLANDO, yapma bir destandır.
•TASSO (1544–1595) Epik Şiir
KURTARILMIŞ KUDÜS, yapma destandır. Eserinin
konusunu 1. Haçlı Seferi’nden almıştır.
•MACCHİAVELLİ (1469–1527)
Ülke
birliğinin sağlanıp korunması, devlet yönetimi olarak yaşam ve insan
davranışları konusunda görüşlerini içeren
“ PRENS “ adlı eseriyle tanınır.
FRANSA’DA
•VİLLON (15.yy)
Fransız
edebiyatının ilk lirik şairi; Ortaçağ’dan Rönesans’a geçiş dönemi
•RONSARD (16.yy)
Eski
yunan şiir türlerini Fransız edebiyatına sokar. Fransız şiirinin temelini atan
sanatçı olarak nitelenir.
•REBALAİS (16.yy) Roman
GARGANTUA,
PANTAQRUEL
•MONTAİGNE (16.yy) Deneme türü
Montaigne, dünyanın en ünlü deneme ustasıdır. Hatta deneme türünün kurucusudur.
Denemelerinde içten bir
anlatım kullanmıştır. Düşüncelerini en kestirme yoldan aktarmıştır.
DENEMELER
NOT: DANTE, PETRARCA, BOCCACİO,REBALAİS, MONTAİGNE, RONSARD İLK HÜMANİSTLER
OLARAK BİLİNİRLER
İSPANYA’DA
•CERVANTES (16.yy)Roman türü
DONKİŞOT
( Şövalye romanlarını yermek için yazılmıştır. Toplumda değer yitiren eski
kurumların geçersizliğini anlatırken; düş dünyası ile gerçek hayat arasında yer
alan iki tipin karşıtlığını da verir.)
İNGİLTERE’DE
•SHAKESPEARE(16.yy) Tiyatro, romantizmin habercisi.
DRAMLARI: ROMEO VE JULİET, HAMLET, KRAL LEAR, MACBETH,
OTHELLO, JULES CESAR…
KOMEDYALARI: VENEDİK TACİRİ, YANLIŞLIKLAR KAMEDYASI, WİNDSORLU
ŞEN KADINLAR…
SONELER
•BACON (16/17.yy)
DENEMELER
•THOMAS MORE (15/16.yy)
UTOPIA
•EDMUND SPENSER (1552-1599 )
PERİ
KRALİÇE
•MİLTON (17.yy)
KAYBEDİLMİŞ
CENNET
EDEBİYAT AKIMLARI
Sanat ve edebiyatın yüzyıllar boyu süren
gelişmesine bakıldığında bu gelişmenin içinde yeşerdiği toplumun yapısındaki
gelişme ve değişmelerle sıkı bir ilişki içinde olduğu görülür.
Düşünce
sistemleri de toplumsal gelişmeye denk düştüğü zaman bu gelişmenin önünü açan,
onu hızlandıran bir rol oynar. Bu nedenle sanat ve edebiyatın iki ayağı vardır:
Düşünce sistemi ve toplumsal yapı.
Bu
iki ayağın denk basması, sanat ve edebiyatta ortak duyarlıklar, görüşler ve
anlayış sistemleri oluşturur. İşte, sanat ve edebiyatımızdaki bu ortak
sistemlere akım denir.
Toplum
yaşamındaki gelişme ve değişmeler düşünce sistemine (felsefeye)
ve oradan sanat-edebiyata yansır ve sanatçılar yeni anlayışlara yönelir.
Her akım böyle bir arayışın sonunda ortaya çıkmış, değişen değerler sistemi,
akımların birbirini çoğunlukla tepmesini, bazen de aşmasını getirmiştir.
Avrupa kaynaklı belli başlı sanat ve edebiyat akımlarının
belirgin izleri, en çok şiir, öykü, roman ve tiyatroda görülür.
Ortaya
çıkış sırasına göre edebiyat alanında görülen akımları şöyle sıralayabiliriz:
KLASİSİZM ( KURALCILIK ) (17.yy)
17
. yüzyılda,”hümanizm” kaynaklı Rönesans hareketi Fransa’da klasisizme
dönüşmüştür.
Bu
yüzyılın ilk yıllarında Fransa bir kargaşa döneminden yeni çıkmıştır. “Ülkeye
çeki düzen verecek tek güç krallık” düşüncesi aydın sanatçılar üzerinde etkili
olmuştur. Topluma “mutlak monarşiyle” sanat
ve edebiyata da “belli kurallar”la
egemen olunmuştur. Kral ve çevresinin ideal yaşamı sanatçıya esin kaynağı
olmuştur. Bu çağın sanatındaki insan soylu ve seçkindir. Soyluların sanat beğenisi, klasisizmin belirleyici ölçüsü olmuştur.
Demokratik ilişkilerin hak ve özgürlükleri monarşiyle kesildiği bu dönemde
sanat ve edebiyatta toplumsal eleştiride söz konusu değildir.
Öte
yandan Descartes’in akılcılık felsefesi, klasizmin düşünsel
temelini oluşturmuştur. Aşk, kin, sevinç, ... gibi duygular yanıltıcıdır,
gerçek ve doğru yalnızca akıl yoluyla bulunabilir: “Düşünüyorum öyleyse varım”
Eleştirmen
Boileau, “Şiir Sanatı” (L’ art
Poetique) adlı yapıtında klasisizmin temel ilkelerini ortaya koymuştur. “Aklı
seviniz, eserleriniz görkem ve değerini akıldan alsın.” diyerek klasik eserin
felsefesini açıklamıştır.
· Akıl ve sağduyu önemlidir,
duygu ve hayal dışlanmıştır.
· Dış dünyanın, doğanın
betimlenmesinden kaçınılmıştır. Doğa olarak,
insanın doğası, iç dünyası, değişmeyen yanı ele alınmıştır.
· İdeal insan tipleri yaratılmıştır. Bu nedenle
kahramanlar halk içinden değil, soylu sınıftan
seçilmiştir.
· Karakteristik ve yerel olan
değil, evrensel ve kalıcı olan
seçilmiştir.
· Eserler ahlaka uygun
oluşturulmuştur, aşırı tutkular akılla denetim altına alınmış ve erdem vurgulanmıştır.
· Olayların gerçek olması değil, gerçeğe uygun olması önemsenmiştir.
· Konudan çok, konunun işleniş biçimine önem
verilmiştir.
· Sanatçılar eserlerinde kişiliklerini gizlemişlerdir.
· Kaba halk konuşmalarına yer
verilmemiş, seçkin kişilerin dili yeğlenmiştir.
· Anlatım, her çeşit süsten,
yapaylıktan uzak, açık ve yalın kılınmıştır.
· Sosyal ve fiziksel çevreye yer verilmemiştir.
· Eski Yunan ve Latin Edebiyatı örnek alınmıştır. Bu edebiyatın konuları kimi
zaman aynı adlarla yeniden işlenmiştir.
· Tüm edebi türler için geçerli
olan akım, etkisini daha çok tiyatroda göstermiş,
bu türde üç birlik kuralı
uygulanmıştır.
• MALHERBE (155–1628) ŞİİR
• CORNEİLLE (1606–1690) TREGEDYA
Fransız
tragedyasının öncü yazarlarındandır.
HORACE,
LE CİD, CİNNA
• RACİNE (1639–1690) TRAGEDYA
Eserlerinde
ihtiraslarına esir olan insanın zaaflarını ortaya koymuştur. Bu yüzden
oyunlarında kahraman yerine, genel insan tipleri vardır.
ANDROMAK,
PHEDRE, IPHEGENİA
• MOLİERE (1622–1673) KOMEDYA
Dünya
edebiyatının en önemli komedi yazarlarındandır. “Güldürürken düşündüren komedi” çığırının öncüsüdür. Eserlerinde toplumdaki
aksaklık ve düzensizlikleri eleştirmiştir. Her çağ ve toplumda rastlanabilecek
gülünç, ama düşündürücü kişileri sahnede canlandırmıştır.
CİMRİ,
TARTUFFE, HASTALIK HASTASI DON JUAN, KİBARLIK BUDALASI, ZORLA EVLENME, GÜLÜNÇ
KİBARLAR, ZORAKİ HEKİM, KOCALAR MEKTEBİ,
KARILAR MEKTEBİ, ADAMCIL, GEORGE DANDİNİ, SCAPİN’İN DOLAPLARI, BİLGİÇ
KADINLAR…
•
Fontaine,
masalları dilden dile dolaşan Eski Yunan sanatçısı Aisopos’tan ( Ezop )
etkilenmiştir. İnsanların kurnazlık, cimrilik gibi kusurlarını, gülünç bir
biçimde anlatmak için kahramanlarını hayvanlar arasından seçmiştir.
AĞUSTOSBÖCEĞİ
İLE KARINCA, KARGA İLE TİLKİ, KURT İLE KUZU, ASLAN İLE FARE …
•
KARAKTERLER
•
DESCARTES (1596–1650) FELSEFE
•
BOILEAU (1636–1711)
Şair ve eleştirmendir. Klâsisizm akımının
kuramcısıdır.
ŞİİR SANATI
•
PASCAL (1623–1662) FELSEFE
DÜŞÜNCELER
•
Mme DE
•
FENELON ROMAN
TELEMAK
•
Mme DE SEVİGNE MEKTUP
•
SAIN SİMON ANI
•
BOSSUET HİTABET
Türk Edebiyatı’nda edebiyatın öykü, roman, tiyatro gibi türleri
ortaya çıktığında Batı’da klasisizm çoktan bitmişti. Bu nedenle Türk Edebiyatı’nda
bir klasik dönemden söz edilemez. Ancak klasizmin konuya değil, konunun
işlenişine (biçimine) önem veren anlayışıyla Divan şiiri arasında benzerlikler görülür. Öte yandan, Şinasi, Ahmet Vefik Paşa, Ali Bey ve Yusuf Kamil Paşa gibi Tanzimat’ın
birinci dönem sanatçıları, batılı klasik sanatçıların yapıtlarını Türkçeye
çevirerek, uyarlayarak bu akımı Türk edebiyatına taşımıştır.
ROMANTİZM (COŞUMCULUK) (19.yy’ın ilk yarısı)
Toplumsal
ve yaşamdaki değişmelerden kaynaklanan romantizm, klasisizmin dayandığı kurallara karşı bir tepki olarak
doğmuştur. 18. yüzyılda İngiltere’de başlayan romantizm, Fransız edebiyatını da
etkisine alarak 19. yüzyılın ilk yarısında klasisizme egemen olmuştur.
Romantizmin
gelişmesinde, hiç kuşkusuz “Aydınlanma
Çağı” düşünürlerin ve Krallığa karşı Cumhuriyetçiliğin
güçlenmesinin etkisi temel belirleyicidir. J.J Rousseau, Voltaire, Montesquieu, Diderot gibi Aydınlanma Çağı (18. Yüzyıl)
düşünürlerinin geliştirdiği “özgürlük”,
“demokrasi”, “insan hakları” gibi
kavramlar romantizmin düşünsel temelini oluşturmuştur.
AYDINLANMA ÇAĞI FİLOZOFLARI
•MONTESQUIEU (1689-1755)
Ünlü
Fransız filozoflarındandır. 18. yüzyılda yaşayan Montesquieu, hem toplumu hem bireyi karmaşık
ilişkiler içinde bir bütün olarak ele
alır.
KANUNLARIN
RUHU
•VOLTAİRE (1694-1778)
ROMAN : ZADİG, CANDİDE
YAPMA DESTAN : HENRİADE FELSEFE : FELSEFE MEKTUPLARI, FELSEFE
SÖZLÜĞÜ…
•JEAN JACQUES ROUSSEAU (1712 – 1778)
Her
şeyi doğada, doğanın saflığında bularak ona bağlanmanın, onu taklit etmenin
doğru yolu göstereceğini ileri sürmüş; böylece romantizmin hazırlayıcısı
olmuştur. Toplum düzeni konusunda da “eşitlik” ve “özgürlük” ü esas aldığı için
Fransız İhtilali’ni düşünce yönünden etkilemiştir.
EMİLE,
İTİRAFLAR, TOPLUM SÖZLEŞMESİ
1789 Fransız İhtilali’yle güçlenen Cumhuriyetçilik de romantizmin siyasal
ortamını belirlemiştir
İngiliz
edebiyatında ilk örnekleri görülen romantizm, Fransa’da bulduğu düşünsel ve
siyasal ortam içinde bir sanat akımı olarak belirginleşmiş ve ilkeleri de Victor Hugo’nun Cromwell adlı dramının önsözünde açıklanmıştır.
· Klasisizmin biçime öze ilişkin
tüm kuralları reddedilmiştir.
· Aklın, mantığın ve sağduyunun
yerini, bireysel duygu, hayal ve heyecanlar
almıştır.
· Klasik tragedya ve komedyanın
bütün bağlayıcı kuralları bırakılmış bu iki tür dram türünde bütünleştirilmiştir. (Öncüsü Shakespeare’dir)
· Duygulu ve coşkulu olan romantikler yapıtlarında Kişiliklerini gizlemezler, anlattıkları olaylar karşısındaki
tavırlarını açıkça ortaya koyarlar.
· Dış dünyayı, doğayı renkli, abartılı betimlemelerle anlatmışlar, doğayı sanatçının esin kaynağı olarak
değerlendirmişlerdir.
· Klasisizmdeki evrenselin,
genelin ve tipin yerini; ulusal, yerel
ve karakter almıştır.
· Ulusal tarihe, dinsel konulara
yönelmiştir; ölüm, acı, aşk, intihar temalarına
ağırlık vermişlerdir.
· Eski Yunan ve Latin mitolojisi
yerini, Hıristiyanlık mucizelerine, ulusal
destanlara, efsanelere bırakmıştır.
· Dil ve anlatımda klasikler gibi disiplinli ve özenli değildirler.
· İşledikleri konular, iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin,
ak-kara karşıtlıkları içinde ele alınmıştır.
· Toplumsal olumsuzluklara karşı
çıkılmış ve “toplum için sanat” anlayışı
benimsenmiştir.
• CHATEABRIAND (1768–1848) ROMAN
Gezgin
ve yazardır. Fransız edebiyatının 19.
yüzyıl romantik sanatçılarındandır. Eserlerinde doğa sevgisi, geçmiş zaman özlemi, dinsel inançlara bağlılık gibi konuları ele
almıştır.
ATALA,
MEZAR ÖTESİNDEN, ANILAR…
• VİCTOR HUGO (1802-1885) ROMAN, TİYATRO, ŞİİR
“Cromwell” adlı eserinin önsözünde
romantizmin ilkeleri ortaya koymuştur. Böylece bu akımın temsilcisi ve dram
türünün yaratıcısı olmuştur. 1830’da oynanan “Hernani” adlı dramıyla romantizmde klâsisizme karşı büyük başarı
sağlamıştır.
ROMAN:
SEFİLLER, NOTRE DAME’IN KAMBURU, OYUN: CROMWELL, HERNANİ, KRAL EĞLENİYOR, RUY
BLAS…
•
ALEKSANDRE DUMAS PERE
(1802–1870) ROMAN
Fransız edebiyatının büyük romancılarındandır. 19. yüzyılda yaşayan Dumas Pere, üç
yüze yakın macera romanı
yazmıştır. Birçok eseri Türkçeye çevrilmiştir.
ÜÇ
SİLAHŞÖRLER, MONTE KRİSTO KONTU
•
ALEKSANDRE DUMAS FİLS
A.
Dumas Pere’in oğludur.
KAMELYALI
KADIN
•
ALFRED DE MUSSET ROMAN,
ŞİİR
Fransız edebiyatının 19. yüzyıl romantik yazar ve şairlerindendir. Kısa ve uzun
öyküler, atasözlerine uygulanmış oyunlar, yergili diyaloglar, şiirler, soneler yazmıştır.
BİR
ZAMANE ÇOCUĞUN İTİRAFLARI, ECELER, TANRIYA BAĞLANAN UMUT…
•
LAMARTİNE (1790–1869) ŞİİR,
ROMAN
Romantik dönemin ilk şairlerindendir. 19. yüzyılda yaşayan Lamartine, Fransız şiirine
18. yüzyılın klasik kalıplarından farklı, yeni ve canlı bir yapı
kazandırmıştır. Şiirin
yanı sıra kısa öyküler, tarihi ve siyasi yazılar da yazmıştır.
GRAZİELLA,
RAPHAEL(ROMAN) AİRANE DÜŞÜNCELER(ŞİİR)
•
GEORGE SAND (1804–1876) ROMAN
PEMBE
VE BEYAZ, İNDİANA, BİR YOCUNUN MEKTUPLARI
ALMANYA’DA
•
GOETHE (1749–1832) ŞİİR,
TİYATRO, ROMAN
Alman edebiyatının dünyaca ünlü şair ve yazarıdır. 1749'da doğmuş, 1832'de ölmüştür.
Romantizmin en büyük
temsilcilerindendir. Yalnız Avrupa edebiyatını değil, dünya edebiyatını derinden etkilemiştir.
Roman ve oyunların yanı sıra şiirler de
yazmıştır.
FAUST(OYUN),
GENÇ WARTHER’IN ACILARI (ROMAN)
•
SCHILLER ( 1759–1806) TİYATRO
Alman edebiyatının en büyük sanatçılarındandır. 18. yüzyılda yaşamıştır. Goethe'nin
yakın dostudur. Sanatta
güzellik ve ahlakı, insana faydalı olanı aramış ve bu yönde eserler vermiştir. Öğretici ve sembolik
“balad”ları, düşündürücü felsefi şiirleri, özellikle özgürlük sevgisini dile
getiren romantik tiyatro eserleriyle tanınmıştır.
HAYDUTLAR,
DON CARLOS, WİLHELM TELL
İNGİLTERE’DE
•
LORD BYRON (1788–1824) ŞİİR
İngiliz edebiyatının önemli romantik şairlerindendir. Yazdığı şiirlerle Avrupalı birçok
şairi etkilemiştir, “Don Juan” adındaki şiir kitabı ünlüdür.
•
SHELLEY ŞİİR
•
SIR WALTER SCOTT (1771-1832)
TARİHSEL ROMAN
TILSIM, MANASTIR, TEHLİKELİ ŞATO…
RUSYA’DA
•ALEKSANDR PUŞKİN (1799-1839)
Modern
Rus edebiyatının kurucusudur. Şair ve yazardır. Fransız kültürü etkisinde
yetişmiş, romantizm akımını benimsemiştir.
YÜZBAŞININ
KIZI(HİKÂYE), ÇİNGENELER(ŞİİR)
Türk Edebiyatı’nda romantizm Batı’daki önemini yitirdikten sonra
etkili olmuştur. En çok Tanzimat Edebiyatı’nı etkisi altına alan romantizmin
özellikleri, Namık Kemal, Ahmet Mithat ve Abdülhak Hamit’in eserlerinde
gözlenebilir.
REALİZM(GERÇEKÇİLİK) (19.yy’ın ikinci yarısı)
Romantizmin
hayal ve duyguya yaptığı vurguya bir tepki olarak doğan realizm, 19. yüzyılın
ikinci yarısından sonra dünya edebiyatını geniş ölçüde etkilemiştir.
18.
ve 19. yüzyıl Avrupası’nda görülen toplumsal hareketlilik, toplumsal sınıfları,
mücadele içinde yeni çalkantılara, aydınları da yeni arayışlar içine itmiştir.
Bu arayışlarda temel temayül, toplum
gerçekliğinin tanınması olmuştur.
Bu
nedenle, Auguste Comte’un pozitivizm (olguculuk) felsefesi,
realizmin düşünsel temelini oluşturmuştur. Çünkü pozitivizm, doğa olaylarının (gerçekliğin) doğa ötesi görüşlerle
(metafizik) değil; olgular (olaylar) arasındaki bağlantının gözlem ve deneylerle bulunacak yasalarıyla açıklanabileceğini ileri sürer.
Öte
yandan müspet bilimlerdeki (fizik,
kimya, biyoloji) gelişmelerin, varlıkların ve olayların, duygu ve hayallerle
değil; maddi gerçekliklerle
açıklanabileceğini ortaya koyması,
pozitivizmin edebiyata yansıması olan realizme üstünlük kazandırmıştır.
Böylece, duygu ve hayallerden yola çıkan sanatçının toplumsal beklentilere
yanıt veremeyeceği, sanatçının bir ahlakçı gibi değil, bir bilim adamı gibi gördüklerini anlatmak zorunda olduğu kabul
edilmiştir.
Realizmin
yaygınlaşmasından önce, romantik kuşak içinde yer alan Balzac, Stendhal gibi öncü realistleri de unutmamak gerekir. Ancak
realizmin romantizmden asıl kopuşu, Gustove
Flauber’in “Madam Bovary” adlı
romanı (1857) ile gerçekleşmiştir.
· Sanatçı, anlattıklarını gözlemlerine dayandırır; duygu ve imgelerin yerini insan ve toplum gerçekleri alır.
· Sanatçı; kendi duygu ve
düşüncelerini gizler; yapıtında tarafsız
bir gözlemcidir.
· İnsan ve toplum, klasiklerde
“olması gerektiği gibi”, romantiklerde “istedikleri gibi” realistlerde “olduğu gibi” yansıtılır.
· Olgu ve olayların ortaya
çıkışındaki sosyal nedenler araştırılır.
· Kişiliğin oluşumunda çevrenin
önemini kabul ettiklerinden, kişilerin yaşadıkları ortam, sosyal çevre bütün ayrıntılarıyla tanıtılır.
· İşlenen olaylar güncel yaşamdan, kişiler halk tabakalarından alınır.
· Toplumsal konuları işlerler;
ama toplum sorunları karşısında tarafsız kalırlar. Sanatı, toplumsal mücadele
de bir araç olarak görmediklerinden “sanat
sanat içindir” anlayışındadırlar.
· Anlatıma önem verip özen
gösterdiklerinden birer üslupçudurlar.
Bu nedenle, örneğin kişiler, sosyal düzeylerine uygun değil; sanatçının
üslubuna uygun konuşturulur.
· Konu kadar, biçim güzelliği de önemlidir. Bu
nedenle dil ve anlatım süsten, abartıdan, özentiden uzaktır.
· Realizm, daha çok roman, öykü ve tiyatro türlerinde etkili olmuştur.
FRANSA’DA
•BALZAC (1799-1850) ROMAN, ÖYKÜ,
TİYATRO
Fransız edebiyatında öncü realist yazarlarındandır. Önceleri tiyatroya ilgi duyar,
ilk eseri bir tiyatro oyunudur. Ancak eser başarıya ulaşamaz. Tiyatroda başarılı olamayacağını
anlayınca romana yönelir. Gerçekçi romanın öncüsü kabul edilen Balzac, güçlü gözlemlerle başarılı romanlar yazar.
GORİOT
BABA, VADİDEKİ ZAMBAK, EUGENİE GRANDET, KÖY HEKİMİ TILSIMLI DERİ, İNSANLIK
KOMEDYASI (DİZİ ROMANLARININ GENEL ADI)
•STENDHAL (1783–1842) ROMAN
Fransız
edebiyatının önemli realist yazarlarındandır. İlk önce tiyatro ve felsefeye ilgi duyar, sonra romana
yönelir. Romanlarında başarılı psikolojik çözümlemeler yapmıştır. Güçlü
gözlemleri, karakter çözümlemeleri, yalın
sayılabilecek üslubuyla sık okunan bir yazar olmuştur
KIRMIZI
VE SİYAH, PARMA MANASTIRI…
•GUSTAVE FLAUBERT (1821–1880) ROMAN
Fransız edebiyatının dünyaca ünlü romancılarındandır. Yaşamdaki çarpıklıklardan,
aksaklıklardan kaçarak sanata sığınır. Eserlerinde hayalindeki ideal insanlığı
anlatmıştır. Madam
Bovary adlı romanı, döneminde büyük
tartışmalara yol açar.
MADAME
BOVARY, SALAMBO…
İNGİLTERE’DE
•DANIEL DEFOE (1659–1731) ROMAN
ROBİNSON CRUOSE ( Romanda, ıssız bir adada
yalnız başına yıllarca yaşayan bir insanın serüvenini anlatır. )
•CHARLES DICKENS (1812–1870) ROMAN
Gösterişsiz
fakat güçlü bir anlatımı vardır. Kendini belli etmeyen ince bir mizah
anlayışıyla yazar. Öyküler ve gezi notları da yazmıştır.
DAVID
COPPERFIELD, ANTİKACI DÜKKÂNI, OLİVER
TWIST, İKİ ŞEHRİN HİKÂYESİ
•JONATHAN SWİFT (1667–1745) ROMAN
GULLIVER’İN
GEZİLERİ ( Romanda, gemilerde çalışan Gulliver’in dört hayali ülkeye yaptığı
gezileri anlatır. )
RUSYA’DA
•TOLSTOY
(1828–1910) ROMAN
Rus edebiyatında Realizmin önemli temsilcilerindendir. Ortaya koyduğu eserler ve
sanatçı kişiliğiyle yaşadığı döneme damgasını vuran Tolstoy, Dünya edebiyatının da en büyük
yazarlarındandır. Eserleri günümüzde de hâlâ ilgiyle okunmaktadır.
SAVAŞ
VE BARIŞ, ANNA KARENİNA, DİRİLİŞ, HACI MURAD, YAŞAYAN ÖLÜ, İVAN İLYİÇ’İN ÖLÜMÜ…
•DOSTOYEVSKİ (1821–1881) ROMAN
Rus edebiyatının dünyaca ünlü romancılarındandır. Dinine ve geleneklerine bağlı olan
Dostoyevski'nin eserlerinde
psikolojik çözümlemeler geniş bir yer tutar. Realizmin etkisiyle yazdığı eserleri tüm dünyada
hâlâ ilgiyle okunmaktadır.
SUÇ
VE CEZA, BUDALA, KARAMAZOV KARDEŞLER, EZİLENLER, KUMARBAZ, ECİNNİLER,
İNSANCIKLAR…
•MAKSİM GORGİ (1868–1936) ROMAN
Toplumcu
gerçekçi romanın kurucusu sayılır. Eserlerinde çocukluk ve gençlik yıllarında yaşadığı acı dolu hayatı, Rusya'daki yoksulluk yıllarını
anlatmıştır. Betimlemelerdeki
ustalığıyla keskin bir gözlemci olduğunu göstermiştir. Tiyatro oyunları ve anılarını kaleme aldığı eserleriyle de Rus edebiyatına katkıda
bulunmuştur. ANA, ÇOCUKLUĞUM,
ARKADAŞ, EKMEĞİMİ KAZANIRKEN, BENİM ÜNİVERSİTELERİM
•GOGOL
(1809–1852) ROMAN, TİYATRO
Rus edebiyatının romancı ve oyun yazarlarındandır. 1836'da döneminin devlet
bürokrasisini eleştiren “Müfettiş” adlı oyunu sahnelenir. Bu eseri
resmi çevrelerin tepkisini
çeker ve Rusya'yı terk etmek zorunda kalır. Gogol, konularını günlük yaşamdan
alır. Eserlerinde insan davranışlarını gerçekçi bir şekilde anlatmıştır.
ÖLÜ CANLAR, MÜFETTİŞ (OYUN), PETERSBURG
HİKÂYELERİ, TARAS BULBA…
•ANTON ÇEHOV (1860–1904) ÖYKÜ,
TİYATRO
Rus edebiyatının tiyatro ve öykü yazarlarındandır. Modern kısa öykünün en önemli
temsilcisidir. Yazdığı bir öykü kitabıyla Rus Akademisi tarafından verilen Puşkin ödülünü kazanır. Daha
sonraları yaklaşık 1000 sözcükten oluşan kısa öykü türünü başlı başına bir sanat haline dönüştürür.
Çehov, durum öykücülüğünün kurucusu sayılır. Maupassant'ın öncüsü olduğu olay öykücülüğünün alternatifi olan bu
yeni öykü anlayışı, sonraki dönem öykücülerini de etkiler. Sanatçı, modern öykücülüğe zemin
hazırlamıştır. Türk edebiyatında Memduh
Şevket Esendal'ı etkilemiştir.
OYUN: MARTI, VANYA DAYI, VİŞNE BAHÇESİ, ÜÇ KIZKARDEŞ,
HİKÂYELER
•TURGENYEV (1818–1883) ROMAN
Rus edebiyatının realist çizgideki romancı ve
öykücülerindendir. iyi bir eğitim alan Turgenyev, Almanca, İngilizce ve
Fransızcayı ana dili gibi konuşur. Tarih, klasik filoloji dallarında çalışmalar yapar, Yunanca
ve Latince öğrenir.
Eserlerinde köylülerin yaşamını, çektiği sıkıntıları
dile getirir.
BABALAR
VE OĞULLAR, AVCININ NOTLARI, BAHAR SELİ, TAŞRALI KADIN…
•ŞOLOHOV (1905- ? ) ROMAN
VE
DURGUN AKARDI DON, DONDA HASAT
AMERİKA’DA
•JACK LONDON ROMAN
MARTİN
EDEN, KURT KANI, UÇURUM İNSANLARI, VAHŞETİN ÇAĞRISI…
•MARK TWAIN ( 1835–1910) ROMAN, ÖYKÜ
Amerikan edebiyatının usta yazarlarındandır.
Gazetecilik de
yapan Twain, güldürü ustasıdır. Serüvenci bir yazardır, dünya klasikleri arasına girmiş önemli
eserlere imza atmıştır.
TOM
SAWYER’İN MACERALARI, HUCKLEBERRY FINN’İN BAŞINDAN GEÇENLER, MİSSİSİPİ’DE
HAYAT…
•JOHN STEINBECK (1902–1968) ROMAN, ÖYKÜ
Natüralist
bir gerçekçilik, hayal gücüyle beslenen bir gözlemcilik, yazarın en belirgin
özelliğidir.
FARELER
VE İNSANLAR, GAZAP ÜZÜMLERİ, BİTMEYEN KAVGA, SARDALYA SOKAĞI, KENAR MAHALLE
•ERNEST HEMINGWAY (1898–1961) ROMAN
Yazar
ve gazetecidir. Eserlerini Paris’e yerleştikten sonra yazmıştır. 1954’te Nobel
ödülünü almıştır.
SİLAHLARA
VEDA, ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR, İHTİYAR BALIKÇI
•HERMAN MERVILLE (1819–1891) ROMAN
MOBY
DICK (BEYAZ BALİNA)
İRLANDA’DA
•OSCAR WİLDE (1854–1900)
Şair
eleştirmen, oyun yazarı ve eleştirmendir. Nüketli, alaycı, iğneleyici bir dili
vardır. Realist akıma yakındır.
DORİAN
GREY’İN PORTRESİ, MUTLU PRENS, SALOME
•BERNARD SHAW ( 1856–1950)
Toplumcu
gerçekçi bir yazardır. 1925’te Nobel aldı. Roman ve oyunlarında mizah ve hiciv
önemli bir yer tutar.
Türk Edebiyatı’nda realizmin ilk etkileri Tanzimat Edebiyatı’nın
kuruluş döneminden sonra ortaya çıkmaya başlar.
Sami Paşazade Sezai’nin
öykülerinde, Recaizade Mahmut Ekrem’in romanlarında ve Nabizade Nazım’ da realizmin ilk etkilerine
rastlanır. Öte yanlan Batılı anlamda realizmin, Türk Edebiyatı’nda Servet-i Fünun döneminde uygulanır: Halit Ziya Uşaklıgil. Milli Edebiyat ve
Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı’ndan geçerek realizmin, çeşitli uygulamalarıyla günümüz edebiyatına dek ulaşmıştır.
PARNASİZM
(19.yy’ın ikinci yarısı)
Şiir ile düzyazının oluşum süreçleri
farklıdır. Bu nedenle, öykü, roman ve tiyatroda realizmin uygulanışıyla şiirde
uygulanışı farklı olmuştur. Parnasizm, şiirde
realizmdir. 19. yüzyılına ikinci yarısında Fransa’da romantik şiire bir
tepki olarak ortaya çıkmıştır.
Kuşkusuz, realizmin sosyal, düşünsel ve
sanatsal dayanakları, parnasizmin de dayanaklarıdır.
Realistler
gibi “sanat sanat içindir” düşüncesinde olan parnesyenler de sanatla
güzelliğe güzel biçimlerde ulaşacağını düşünmüşler, realistlerden farklı olarak
toprak sorunlarına uzak durmuşlardır.
Özellikleri:
· Romantizmde
terk edilen Eski Yunan ve Latin Edebiyatı ‘na, mitolojisine tekrar dönülmüştür. Bu
özelliğiyle klasisizme yaklaşır.
· Tarihi olaylar, efsanevi kişiler, eski
uygarlıklar konu edinilmiş; Hint, Mısır, Filistin gibi uzak ve yabancı
ülkelerin efsanelerinden yararlanılmış; şiire egzotik (yabancı) bir hava getirilmiştir.
· Duygu hayalden, düşünce ve nesnelliğe açılmıştır şiir. Betimleme önem kazanmış, kişilikler
gizlenmiş, dış doğa yansıtılmıştır.
· Biçim ve söyleyiş güzelliği önem kazanmış; bu nedenle ölçü ve uyak öne çıkmış; şiirde konuya uygun bir ritim yaratılmak istenmiştir.
· Felsefeyle ilgili düşünceler, bilimsel
ve teknik konular şiire
girmiştir.
NOT 1
Parnasçılar,
plâstik (görme duyusuna seslenen; mimarlık, heykelcilik, resim gibi) güzelliğe
tutkun olup egzotik temalar (yabancı memleketlerle ilgili konular) üzerinde
çalışmaktan zevk duymuşlardır.
NOT 2
Parnasçılar,
uyak ve ölçüye sıkı sıkıya bağlanmışlar, hatta “Biz, nazım sanatı denince ölçü
ve uyaktan başka bir şey anlamıyoruz.” diyecek kadar ileri gitmişlerdir.
NOT 3
Parnasyen
şair, âlimane şiir yazar. İçinde kendi duyguları bulunmaz. Üslubu,
betimlemeleri mümkün olduğu kadar canlı, renkli ve parlaktır. Gelenek haline
gelmiş nazım şekillerini altüst etmeyi düşün-mez. Aksine bütün nazım
kurallarını harfi harfine uygulamak ister. Romantiklerin lirizminden mümkün
olduğu kadar kaçar. Kısaca ressam ve heykeltıraşın yaptığını, o şiirde yapmak
ister.
•JOSE MARIA DE HEREDİA ( 1842–1905)
En
önemli eseri “ GANİMETLER “dir. Bizde Yahya Kemâl bir süre onun etkisinde
kalmıştır.
•FRANÇOİS COPPEE (1842-1908)
Tevfik Fikret Coppee’den etkilenmiştir.
•THEODERE BANVİLLE
•LECONTE DE LİSLE
•THEOPHİLE GAUTIER (1811–1972)
•SULLY PRUDHOMME
Türk Edebiyatı’nda bütün özellikleriyle olmasa da Tevfik Fikret’in şiirlerinde ve Osmanlı
tarihinin görkemli dönemlerine özlem duyması ve sese, ahenge önem vermesi
nedeniyle Yahya Kemal’in şiirlerinde
parnasizmin kimi özellikleri gözlenebilir.
NATÜRALİZM (DOĞALCILIK) (19.yy’ın sonraları)
Bu
biçimlenişte, Hippolyte Taine’in “determinizm” (gerekircilik), Claude Bernard’ın “deneysel uygulama” ve Darvin’in “evrim” ve “soyaçekim” düşüncesi
natüralizmin düşünsel, bilimsel alt yapısını oluşturmuştur.
Çünkü
C. BERNARD, doğa olaylarında aynı nedenlerin aynı koşullarda aynı sonuçları
doğuracağını ileri süren determinizmden yararlanarak deney yönetiminin
fizyoloji ve hekimlikte canlı varlıklar üzerinde uygulanabileceği kanıtlamıştır.
Emile Zola da “deneysel yöntem”in edebiyatta da
uygulanabileceğini ileri sürerek natüralizmin gözlemine “bilimsel deney” i de eklenmiştir. Natüralizmin ilkelerini Zola “Deneysel Roman“ adlı 20 ciltlik
yapıtında açıklamıştır.
·
İnsanın duyguları, tutkuları, düşünceleri, davranışları soyaçekim ve toplumbilim yasalarıyla açıklanmıştır.
· İnsan ve toplum, bilimsel
determinizm yöntemiyle incelenmiştir. (gerekircilik)
· Yaşam, her türlü yönüyle ele
alınır; iyi-kötü ayrımı yapılmaz.
· Kişiliğin oluşumunda çevrenin
etkisi kabul edildiğinden, sosyal çevreyle
ilgili betimlemelere geniş yer verilmiştir.
· İçgüdü insanı yönlendiren bir etken olarak gösterilmiş, bu nedenle
gerçeğin yansıtılmasında, çirkin, kaba
ve ayıbın sınırları kaldırılmıştır.
· Yaşam bir laboratuvar, insanlar da deney
aracı olarak görülmüştür.
· Yazar bir bilim adamı tarafsızlığıyla kişiliğini gizlemiş, üslupçuluğa karşı
çıkılmış ve kişiler sosyal düzeylerine
uygun hareket ettirilip konuşturulmuştur.
· Çevreyi ve insanı, yaşadıkları
dönemin sosyal çöküntüleri içinde ele aldıklarından eserlerine bir kötümserlik havası egemen olmuştur.
· Sanatı, toplum sorunlarını yansıtarak bu sorunların çözümünde bir araç olarak görmüşler ve sanattan toplumsal yarar bekleyen anlayışın
içinde olmuşlardır.
· Tiyatroda dekor, kostüm ve aksesuara önem
vermişlerdir.
• EMİLE ZOLA (1840–1902) ROMAN
Romanlarında insanların en çirkin ve gizli
yönlerini gerçeğe uygun olarak açıkladı. Kalıtım kanunlarının toplum üzerindeki
etkilerini belirtti. Bilime güvenilmesini, insanların eğitilmesini ve toplumun
gelişmesi konuları üzerinde durdu.
MEYHANE,
GERMİNAL, NANA, GERÇEK, EMEK, TOPRAK, HAYVANLAŞAN İNSAN…
•ALPHONSE DAUDET (1940–1897) ROMAN, ÖYKÜ
Eserlerini Naturalizmin
etkisiyle yazan Fransız
yazardır. Eserlerinde betimlemelere önem vermiş, ayrıntılı betimlemeler yapmıştır, iyimser ve canlı bir anlatım kullanmıştır. Eserleri,
DEĞİRMENİMDEN
MEKTUPLAR(ÖYKÜ) PAZARTESİ
HİKÂYELERİ(ÖYKÜ), KÜÇÜK ŞEYLER(ÖYKÜ), JACK(ROMAN), TARASCONLU TARTARİN(ROMAN)…
•GONCOURT KARDEŞLER (Edmond ve Jules ) ROMAN
Goncourt Kardeşler, Naturalizmin,
Emile Zola'dan sonraki en önemli temsilcileridir. Eserlerini bilime, gözleme dayanan bir yöntemle, büyük bir titizlikle yazmışlardır. Artistik üslubun yaratıcıları arasında sayılır.
GERMİNİE
LACARTEUX
•GUY DE MAUPASSANT (1850–1893) ÖYKÜ,
ROMAN
Fransız edebiyatının ünlü roman ve öykü yazarıdır. Yazdığı öykülerle dünya edebiyatını etkilemiştir. Maupassant, olay
ağırlıklı öyküler yazmıştır. Olaya dayalı öykü türünün kurucusu sayılmıştır. Üslubu sade, süssüz ve açıktır. Usta öykücü, iki yüzün üzerinde öykü yazmıştır. Türk edebiyatında Ömer Seyfettin'in öykülerinde, Maupassant'ın etkilerini görmek mümkündür. Klasik olay
öykü türünün ustasıdır.
ÖYKÜ: AY IŞIĞI, TOMBALAK; ROMAN: BİR HAYAT,
GÜZEL DOST…
NORVEÇ’TE
•HENRİK IBSEN (1828–1906) TİYATRO
Hürriyet,
aile, ahlak ve benzeri konularda, keskin üsluplu dramlar yazmış. Danimarka’nın
ve tüm İskandinav ülkelerinin birliğini ve yükselişini sağlamayı ülkü
edinmiştir.
HORTLAKLAR,
HALK DÜŞMANI, PEER GYNT, NORA…
Türk Edebiyatı’nda natüralizmin bilinçli uygulayıcısı Hüseyin Rahmi Gürpınar’dır. Ondan önce
Tanzimat Edebiyatı’nda Nabizade Nazım’ın
“Karabibik” adlı uzun öyküsünde natüralizmin kimi özelliklerine Türk
Edebiyatı’nda ilk kez rastlanır.
SEMBOLİZM ( SİMGECİLİK ) (19.yy’ın sonları)
Sembolizm, 19. yüzyılın sonlarında parnasyen şiire tepki olarak doğmuş bir
akımdır. Sembolizm kendisinden sonra ortaya çıkan şiir akımlarının çoğunu
etkilemiştir.
Realist
ve natüralist edebiyatın egemen olduğu dönemde iyice belirginlik kazanan
karamsarlık ve bezginlik, “gelişen
bilimin insana beklenen mutluluğu getirmediği” düşüncesini beslemiş; “Dünya bir tasarımdır, bir hayalden
ibarettir,” biçimindeki “idealizm”in Fransa’da yaygınlaşmasına yol açmıştır.
Öte
yandan Almanya’da Shopenhauer’un her
olayı “hayali ve esrarlı olgular”
biçiminde açıklayan idealist felsefesi, ruhsal bunalım içindeki genç kuşağın “geleneğin dışında yeni bir yol bulmak”
isteğini güçlendirmiştir.
Böylece
edebiyat, bilimden ve aydınlıktan uzaklaşarak, yarı karanlık ve belirsiz
sezgilere, fizyolojiden psikolojiye,
gözlem ve deneyden duygu ve bilinçaltına, nesnellikten öznelliğe
yönelmiştir.
Fransa’da
sembolizmin öncüsü olan Charles
Baudelaire, bu akımın ilkelerini “Kötülük
Çiçekleri” adlı şiir kitabında uygulanmıştır.
·
Parnasizmin kovduğu duygu ve hayal şiire geri dönmüştür. Ancak bu
romantizme dönüş değildir.
· Anlam açıklığını düzyazıya özgü
bir özellik olarak görmüşler, şiirde kapalılığı
savunmuşlar: herkesin kendine göre
yorumlayabileceği bir şiiri amaçlamışlardır.
· Şiirde ritme önem
vermişler, sözcüklerin müziğine dayanan bir iç ahenk kurmaya çalışmışlardır.
· Şiirin, gerçeği değil,
gerçekliğin (doğanın) şairdeki izlenimlerini
anlatması gerektiğini savunmuşlardır.
· Nesneler birer sembol olarak
ele alınmış; sembollerde, iç dünya ile dış dünya arasında bağlantı kurulmuş; bu
nedenle mecazlı anlatıma ve imgeye sık sık başvurulmuştur.
· Gerçeğin çıplaklığına karşı
olduklarından,
· En çok, ölüm düşüncesi, sessizlik, durgun sular, sararmış yapraklar,
güneşin batışı, kimsesiz kırlar, uzak
ülkeler anlatılmıştır.
· Toplum sorunlarından uzak
kalınmış, “sanat sanat içindir”
anlayışına yakın durulmuştur.
· Sembolizm, çağdaş şiiri en çok etkileyen akım olmuştur.
•CHARLES BAUDELAİRE (1821–1867) ŞİİR
Sembolizmin
ilk temsilcilerindendir. Şiirde biçim kusursuzluğuna önem vermekle birlikte
daima kendi izlenimlerini anlatması, şiirde kapalılığa önem vermesi, duyguları
sözcüklerin açık anlamlarıyla anlatmaktan çok ahenkleriyle sezdirmeye çalışması
bakımından tam bir sembolisttir.
KÖYÜLÜK
(ELEM) ÇİÇEKLERİ…
·STEPHANE
MALLERME ŞİİR
Sembolizmin temsilcilerinden olan Fransız şairdir. Baudlaire ile Edgar Alen Poe'den
etkilenir. Mallarme, genç
şairlerle yaptığı toplantılarda etkili konuşmalar yapar, dünya edebiyatını da
eserleriyle etkiler.
ÇAPKIN
TÖRENLER, TATLI ŞARKI, MUTLULUK TÜRKÜLERİ
•PAUL VERLAINE (1844–1896)
ŞİİR
Fransız edebiyatının önemli şairlerindendir. Dünya edebiyatında da en çok okunan
şairlerdendir, ilk önce Parnas şiir akımıyla tanışsa da Sembolizmin etkisindedir. Verlaine, şiirleriyle
olduğu kadar şiir ve şairlerle ilgili yazdığı yazılarıyla da sanat dünyasında
yankı uyandırmıştır.
İYİ
ŞARKI, SÖZSÜZ ROMANSLAR, USLULUK
•MAURICE MAETERLINCK TİYATRO
•ARTUR RİMBAUD (1854-1891) ŞİİR
Fransız edebiyatının ünlü sembolist şairlerinden biridir.
Rimbaud'un
şiirlerinde sözcükler, yepyeni biçimlerle birleşir. Onun kendine özgü bir şiir dili vardır. Hayal
dünyasındaki sıra dışı görüntüler şiirlerine yansır. Birçok şiiriyle sürrealistler için
zengin bir kaynak olmuştur.
CEHENNEMDE
BİR MEVSİM, İLHAMLAR, IŞIKLAR
•PAUL VALERY (1871-1945)
ŞİİR
Şiirlerinde
özellikle dil ve ahenge önem vermiştir. Onun şiir anlayışı şöyle özetlenebilir
: “Şiir, ne düşüncelerle ne duygularla yazılır; şiir, sözcüklerle yazılır. “
GENÇ
ORMAN, CHARMES
•EDGAR ALLAN POE 1809-1849)
Amerikan
edebiyatının şair ve yazarlarındandır. Şiirlerindeki büyülü dil, onların bugün
bile sevilerek okunmasını sağlamıştır. Sembolizmin önde gelen
temsilcilerindendir. Kendisi Baudelaire’den etkilendiği gibi, Fransız
şairlerini büyük ölçüde etkilemiştir. Modern “küçük öykü” türünün yaratıcısı sayılabilir.
ANNABEL LEE VE KUZGUN şiirleri ünlüdür
Bizde sembolistler: Servet-i Fünûn’da Cenap Şahabettin’in Elhân-ı Şitâ
şiirinde sembolist özellikler görülür. Tevfik Fikret’in Çınar şiir örneği
sayılabilir. Asıl uygulayıcı Ahmet Hâşim’dir. Yahya Kemâl, Cahit Sıtkı Tarancı,
Ahmet Muhip Dıranas, Ahmet Hamdi Tanpınar sembolist özellikli şairlerimizdir.
EMPRESYONİZM ( İZLENİMCİLİK ) (19.yy’ın sonları)
19.
yüzyıl sonlarında resim sanatında
egemen olmuş bir akımdır. Akımın etkileri edebiyat ve müzik sanatında da
görülmüştür, sembolizmin bir aşaması
olarak kabul edilir.
·
Duyuların, nesnel gerçekliğin, dış doğanın olduğu gibi algılanmasını
engellediğinden hareketle, algılanan durumların gerçek ve dış dünya değil, onun
hayallerle süslenmiş izlenimleri
olduğu sonucuna varılmıştır.
· Doğanın tüm ayrıntılarıyla
anlatılmasının olanaksızlığı nedeniyle, ancak doğadan edinilen izlenimlerin anlatılabileceği savunulmuştur.
· İnsanın çevresini saran evrene
ve sosyal çevreye ilgisiz kalınmış,
sanatçılar kendi iç dünyalarını dile
getirmeyi amaçlamışlardır.
· Bu nedenle “sanat eseri, onu yaratanın tam kişiliğini belirtir” düşüncesi öne
çıkmıştır.
•RİLKE
•HOPKİNS
•SAMUEL BECKET ( 1906–1989)
Hem
İngilizce hem Fransızca romanlar ve oyunlar yazmıştır. 1969’da Nobel almıştır;
fakat reddetmiştir.
GODOT’YU
BEKLERKEN, OYUNUN SONU, MOLLOY…
***Sembolist şairler A. Rimbaud ve Paul
Verlaine aynı zamanda empresyonist şairler olarak da kabul edilir.
Türk Edebiyatı’nda sembolizmin
en önemli temsilcisi Ahmet Haşim
birçok kaynakta empresyonist olarak da nitelenmiştir.
EKSPRESYONİZM ( DIŞAVURUMCULUK )
20.
yüzyılın başında Almanya’da empresyonizme, özellikle de natüralizme bir tepki
olarak doğmuştur. Bu akım resimde ortaya çıkmış, daha sonra edebiyata
yansımıştır.
Ekspresyonizm,
insanın iç dünyasındaki duyguları anlatmaya, dışa vurmaya, önem veren bir
akımdır.
Bir
başka ifadeyle bu akım, sanayi çağının anlamsızlaştırdığı yaşama karşı “ruhun isyanı”dır. Ekspresyonizm,
insanın iç dünyasını, duygularını, ruh dalgalanmalarını dışa vurmayı amaçlar.
Ekspresyonistler, iç gözleme, öznel gerçekçiliğe büyük önem vermişledir.
•JAMES JOYCE (1882–1941)
İrlanda asıllı şair, roman ve öykü yazarıdır. “ULYSESS” adlı romanı dünya çapında üne
sahiptir.
DUBLİNLİLER,
SÜRGÜNLER, ON PARALIK ŞİİRLER…
•FRANZ KAFKA (1883-1924) ROMAN, ÖYKÜ
Çekoslovak
yazardır. Ölüm, intihar gibi temaları çok işler.
DAVA,
ŞATO, YİTİK, DEĞİŞİM, ÇİN SEDDİ…
•T.S. ELLİOT ( 1888-1965)
Amerikan
asıllı şair; şiir, oyun, deneme ve eleştiri yazarıdır.
ÇORAK
ÜLKE, BOŞ ADAMLAR, KATEDRALDE CİNAYET, KUTLU ÇARŞAMBA…
•O. NEİL TİYATRO
KÜBİZM
20.
Yüzyılın başında ortaya çıkan ve daha çok resim alanında kendini gösteren,
sonradan öteki sanat dallarını da etkileyen, konunun yalnızca görünen
taraflarını değil, görünmeyen yönlerini de göstermeye çalışan bir akımdır.
Sözgelimi “Ressam, balkonda bulunan bir
adamın resmini yapmak istediği zaman, yalnızca adamın dış görünüşünü çizmekle
yetinmeyecek, balkondaki adamın sokağa ait bütün duyumlarını aynı tablonun
içine yerleştirecektir.
Kübizme
göre yaşam, çok boyutludur. İnsan yaşam denilen olay içinde birçok şeyi hep
birden görmektedir. Öyleyse insanı bütün düşüncelerinden soyutlayamayız.
Empresyonizme
tepki olarak doğmuştur. Her şeyi geometrik bir biçimde görmeye ve göstermeye
çalışır. Şairler şiirlerinde, çözümleme – sentez metodunu kullanmışlardır.
Eşyanın dış görünüşüyle birlikte özünün de gösterilmesi gerektiğini savunur.
Resimde
Picasso; edebiyatta G. Apollinaire, Andre Salmon, Max Jacob gibi şairler bu akımı
kökleştirmeye ve geliştirmeye çalışmışlardır. Fakat bütün çabalara rağmen, bu
akım uzun ömürlü olamamıştır.
Türk
edebiyatında bütün şiirleriyle Kübizmi temsil eden bir edebiyat sanatçısı
yoktur.
FÜTÜRİZM ( GELECEKÇİLİK )
Yaşamda
her şeyin sürekli hareket durumunda olduğundan yola çıkarak, sanatında bu
harekete uyması gerektiğini ileri süren bir akımdır.
Fütürizmde
geçmişin tüm sanat kuralları bir
yana bırakılarak, hayatın dinamizmine,
yaşamın sürekliliğine uygun yeni biçimler aranmıştır. Dinamizmi, hızı,
makineyi, şiire sokmak amacı güdülmüştür. Atılganlık,
gözü peklik ve çalışmanın kutsallığı savunulmuştur.
Şiirde geleneğe bağlı tüm öğeler, şiir birimi, ölçü, uyak atılmış; özgür şiir biçimi kullanılmıştır.
•MARİNETTİ
•VİLADEMİR MAYAKOVSKİ (1894–1930)
Toplumcu ve fütürist ( gelecekçi ) bir
şairidir. Halk diliyle biçime önem vererek şiirler yazmış, Rus şiirinde yeni
bir dönem açmıştır. Bizde Nazım Hikmet, Mayakovski’den çok etkilenmiştir.
Türk
Edebiyatı’nda Nazım Hikmet’in
kimi şiirlerinde etkileri görülür.
DADAİZM
Fütürizm, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da
yerini Dadaizm’e bırakmıştır. Kişiyi
aklın tutsaklığından, aklın kurduğu düzenden sanatı dil, ölçü, uyak, biçim ve anlam kaygılarından kurtarmak; kalıplaşmış bütün sistemleri,
kuralları, gelenekleri yıkmak amaç güdülmüştür. Kuralsızlık kural olarak benimsenmiştir.
Anlamsız olan “dada” sözcüğünü kendine ad olarak seçen akım, sanatı da ortadan
kaldırma eğilimi göstermiştir.
Kurucusu
Tristan Tzara’dır. Dadaizm 1922’den
sonra yerini sürrealizme
bırakmıştır.
NEOKLASİSİZM
19.
yy sonlarında “ Klasisizm” e dönüş eğilimleri şeklinde belirmiştir.
Bizde
Yahya Kemâl’de etkisi görülür. (
Şiirlerinin biçimce eski, öz yönünden yeni oluşu ile dikkati çeker. )
SÜRREALİZM ( GERÇEKÜSTÜCÜLÜK )
Dilimize
“gerçeküstücülük” terimiyle çevrilen
sürrealizm sanata, gerçeğin üstünü, ötesini, dışını değil; üst gerçeği (sanatçının daha önemli bulduğu bir gerçeği,
gerçekliği) anlatmaya çalışır.
20.
yüzyılın sanat akımı olan sürrealizm, bu “üst gerçeği”, “bilinçaltı” olarak belirler. Çünkü Sigmund Freud’un insanın bilinçaltına yönelik açıklamaları,
sürrealizme kaynaklık etmiştir.
Freud’a
göre insan “akıl”la “alışılmış”la davranışlarını sınırlamış
ve gerçekliğini ortaya koyamamıştır. İnsanın rüyada ve sanrılık halindeki akıl ve mantığın denetiminden kurtulmuş
halini ele alan Freud, insanın gerçek olarak anlaşılması için, aklın,
mantığın, geleneklerin etkisinden kurtulması gerektiğini belirtir.
Sürrealistler
de bilinçaltının karanlık ve karmaşık
dünyasını sanata yansıtmak istemiştir.
Bir
ruh doktoru olan şair, A. Breton,
sürrealizmin ilkelerini “Birinci
Sürrealizm Manifestosu” adlı eserinde açıklamıştır.
·
Bilinç ve akıl değil, bilinçaltı
temel alınmıştır.
· Bilinç durumundan çıkarak
(ipnoz durumu) hiçbir şey düşünülmeden
ve tasarlanmadan yazmak yöntemi
benimsenmiştir.
· Gülmenin insanı ikiyüzlülükten
kurtaracağını söyleyen sürrealistler, mizaha
ve espriye önem verirler.
· Sanat yapıtlarının iradi değil, çağrışımsal ve ruhsal otomatizm ürünü
olduğunu göstermek için “rüya öyküleri”,
”ipnotizmada sorulara verilen yanıtlar”, “ruhsal otomatizm yazıları” gibi
yöntemler kullanılmıştır.
· Akıl ve mantıkla şiirin bulunmadığına inanılmış, dış gerçeklik nesnel
bağlantılarını kaybetmiş, imajlarda “olmazlar olur” yapılmıştır.
· İç akışı engellediğine
inanıldığından noktalama işaretleri
kullanılmamıştır.
· Gelenek, görenek ve törelerden,
bunların sınırlayıcılığından
kaçınılmıştır.
•ANDRE BRETON (1896–1966)
•LUİS ARAGON
•PAUL ELUARD, (1895–1952)
Edebiyat
hayatına dadacılarla girmiş, sonra sürrealizmi benimsemiştir.
Türk Edebiyatı’nda Garip
şiir akımının kimi şiirlerinde bu akımın izleri görülmektedir. Ayrıca günümüz
çağdaş şairlerinden Cemal Süreya, İlhan
Berk, Ece Ayhan, Edip Cansever, Turgut Uyar yer yer üstgerçekçilik izleri
taşır (II. Yeni şairleri)
EGZİSTANSİYALİZM
( VAROLUŞÇULUK )
Var
olmanın özden önce geldiğini ileri süren egzistansiyalizmin tarihsel kökleri
oldukça eskilere gider. İnsanın kendi
varlığını, kendisinin yarattığını ileri süren bir öğretidir bu.
Varoluşçuluğun bir sanat akımı olarak biçimlenişi, bu öğretinin etkisiyledir.
Egzistansiyalistlere
göre tüm varlıklar var oluşlarından önce gerçekleştirilmişlerdir. Bu nedenle
örneğin ağaç ağaçlığını yapamaz artık; ama insan kendini yapabilir. İnsan kendi
özünü oluştururken yalnızdır ve özgürdür. Bu özünü oluşturma süreci
seçeneklerle doludur. İnsanın karşı karşıya kaldığı bu seçme durumu ona yoğun sorumluluklar yükler ve bu da kişiyi bunalıma düşürür.
İkinci
Dünya Savaşı’ndan sonra J.Paul Sartre
ile gittikçe güçlenen bu akım, Descartes’in
“Düşünüyorum öyleyse varım” görüşünü tersine çevirerek “Var olduğum için
düşünüyorum” tezine ulaşır ve özgürlüğü kısıtlayan hiçbir engeli tanımaz.
İnsana
büyük değer veren var oluşçular insana yapılan haksızlıklardan herkesi sorumlu
tutarak egzistansiyalizme toplumcu bir
özellik kazandırırlar.
•J.P.SARTRE (1905–1980) ROMAN, ÖYKÜ,
OYUN
Son
dönemin en önde gelen düşünür ve sanatçılarından olan Sartre, egzistansiyalizm
akımının kurucusu ve savunucularındandır.
BULANTI,
ÖZGÜRLÜK YOLLARI, AKIL ÇAĞI (ROMAN), SİNEKLER, MEZARSIZ ÖLÜLER, KİRLİ ELLER, SAYGILI YOSMA
(OYUN)…
•ALBERT CAMUS (1913–1960)
YABANCI,
VEBA (ROMAN)
•ANDRE GİDE (1869–1951)
Fransız
edebiyatının ünlü deneme ve roman yazarıdır. 1947 Nobel kazanmıştır. Sanat
eserlerinde biçime önem vermez.
ECİNNİLER,
KALPAZANLAR, DAR KAPI, DÜNYA NİMETLERİ…
•KARL JASPERS
BATI EDEBİYATINDAN BAŞKA BAZI ÖNEMLİ SANATÇILAR
•HANS CHRİSTİAN ANDERSEN (1805–1875)
Danimarkalı,
dünyaca ünlü masal yazarıdır. Şiir, roman, tiyatro, gezi notu türünden eserler
de vermiştir. Ama bütün dünya onu “Andersen Masalları” adıyla da bilinen
masalları ile tanır.
•CHARLES PERRAULT ( 1628–1703)
Yapma
masallarla adını ölümsüzleştirmiş bir şair ve yazardır. ( Hikâyeleri aslında,
oğlunun yazdığı öne sürülmüştür. )
PARMAK
ÇOCUK, KÜLKEDİSİ, ÇİZMELİ KEDİ gibi masallar onun eseridir.
•GRİMM KARDEŞLER
(JACOP
1785–1863 ve WİLHELM GRİMM 1786–1859)
Birlikte
Alman folkloru, dili ve edebiyatı üzerinde yaptıkları çalışmalarla ün
kazanmışlardır. Eserleriyle çocuk
edebiyatının da ünlüleri arasında yer almışlardır. Derledikleri ve
yazdıkları masallar “Grimm Masalları”
adıyla dünya dillerine ve Türkçeye de çevrilmiştir. “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler”
bunların en tanınmışıdır.
•KNUT HAMSUN (1859–1952)
Norveçli
romancı. Eserlerinin çoğu kendisiyle ilgilidir. Açlık adlı romanında gerçek bir olayı işler. Hamsun, kişilerin dış
görünüşünden çok, ruh hallerini ve bilinçaltlarında kalmış düşünce ve
emellerini anlatmakta ustalık gösterir.
AÇLIK,
DÜNYA NİMETİ, TOPRAK YEŞERİNCE, SERSERİLİK GÜNLERİ, ROSA, PAN, GÖÇEBE…
•JULES VERNE ( 19. yy )
19.
yy Fransız romancılarındandır. Yaşadığı dönem, Fransa’nın ve dünyanın
icatlarla, keşiflerle çalkalandığı, büyük denizlere seferler düzenlendiği bir
dönemdi. O, bu koşullar altında hayale dayanan, bilimsel buluşlar üstüne
kurulan romanlara yöneldi.
BALONLA
BEŞ HAFTA, AYA SEYAHAT, DENİZ ALTINDA YİRMİ BİN FERSAH, KAPTAN GRANT’IN
ÇOCUKLARI…
•PİERRE LOTİ (1850–1923)
Fransızdır.
Denizcilik mesleği dolayısıyla gezdiği ülkeleri anlatan “egzotik roman” türünde eserleriyle tanınır. İstanbul’a defalarca
gelmiştir. “Aziyade” romanında
İstanbul’u anlatmıştır. Türk dostudur. 1. Dünya Savaşı sırasında Türkiye’nin
haksızlığa uğradığını savunmuş, Kurtuluş Savaş’ımızı destekleyen yazılar
yazmıştır.
AZİYADE,
İZLANDA BALIKÇISI, BAYAN KRİZANTEM…
•BERTOLD BRECHT ( 1898–1956)
Alman
edebiyatının ünlü şairi ve tiyatro yazarıdır. “Epik Tiyatro”nun kurucusudur.
CESARET
ANA, KAFKAS TEBEŞİR DAİRESİ, CARAR ANA’NIN SİLAHLAR, BAAL, ADAM ADAMDIR…
•HEİNRİCH BÖLL ( 1917–1985)
20.
yy’da yetişmiş Alman yazarlarının en büyüğü sayılabilir. Öykü, roman ve tiyatro
yazarıdır. 1972’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü
kazanmıştır. “Gündelik gerçekleri” yansıtır.
TREN
ZAMANINDA GELDİ, YARIN VE DÜN, PALYAÇO, TOPLUM DIŞI, BİR AĞIZ DOLUSU TOPRAK,
İLK YILLARIN EMEĞİ, CÜCE VE BEBEK…
•ALAİN
(1868–1951)
Fransız
filozofu ve deneme yazarıdır. Felsefe öğretmenliği onu Descartes çizgisinde
etkiler. Hümanizmi savunur. Uzlaşmacı ve barıştan yana bir tutum sergiler. Onun
şüpheyi yöntem olarak kullanma anlayışı, sürekli yeni arayışlara yönelmesini
sağlar.
• ELENOR PORTER ( 19. yy )
POLYANNA
• EDMONDO DE
AMICIS ( 1846 – 1908 )
ÇOCUK KALBİ
•CARLO COLLODİ ( 1826 -1890 )
PİNOKYO
DOĞU EDEBİYATLARINDAN ÖNEMLİ SANATÇILAR
•KONFÜÇYÜS (MÖ 551–479)
Çinli
filozof. Günümüze ulaşmış yazılı bir eseri yoktur. Sözlü olarak yayılan
düşünceleriyle Doğu
felsefelerini
etkilemiş, bütün dünyada edebiyatçıların da ilgi duyup yararlandıkları bir kişi
olmuştur.
•BEYDEBA
(MÖ 1. yy)
Hint
filozofu ve yazarı olarak bilinir. Asıl kimliği hakkında çeşitli söylentiler
vardır. Bakü’de doğmuş bir Türk olduğu, Hindistan’a sonradan gittiği de
anlatılır. İnsanlara söyleyeceklerini, hayvanların başından geçiyormuş gibi – fabl biçiminde- düzenlediği öyküleriyle
dile getirir.
KELİLE
VE DİMNE
•FİRDEVSÎ (932–1020)
İran’ın
ve dünya edebiyatının en büyük şairlerindendir. En önemli eseri, İran tarihini
anlatan “ŞEHNÂME” adlı destanıdır.
•ÖMER HAYYAM (?-1124)
İran
edebiyatı şairlerindendir. “Hayyam”
çadırcı anlamına gelen takma adıdır. Gökbilimi, matematik ve doğa bilimleri
alanlarında eserleri de olmakla birlikte; rubaileri ile ün kazanmıştır. Bu
küçük şiirlerde, güçlü bir gözlem ince bir espri evreni görülür.
•NİZÂMİ
(1140–1203)
İranlı
şair. Asıl adı İlyas’tır. “Genceli
Nizami” takma adıyla anılır. Hamse
sahibidir.
LEYLA
VÜ MECNUN, İSKENDERNÂME, HÜSREV Ü ŞİRİN, MAHZEN-İ ESRAR…
•SADİ
(1193–1293)
İran’ın
en büyük şair ve yazarlarındandır. “Şirazlı
Sadi” adıyla bilinir. Lirik aşk
şiirleri de yazmışsa da asıl ünü, düzyazıyla yazılmış küçük öykücükler içer
kitabı GÜLİSTAN ile manzum
öykücüklerden oluşan BOSTAN adlı
eserlerinden gelir. Bu iki eser, bazı dünya dillerine de çevrilmiştir.
•HAFIZ
(1320–1389)
İran
edebiyatının en büyük şairlerindendir. “Şirazlı
Hafız” diye bilinir. Tasavvuf, kelam,
felsefe bilimleriyle uğraşmıştır. Şiirlerinde insan sevgisi, içtenlik, sevinç,
günlük yaşam işlenmiştir. İran şiirine gazel türünü sokmuş, beyit bütünlüğünden
çok konu bütünlüğüne önem vermiştir. Aşk, içki, eğlence konularının yanında
dönemin toplumsal bozukluklarını da işlemiştir. En önemli eseri olan “DİVAN”
Doğu ve Batı edebiyatçılarını etkilemiştir.
•CAMİİ (MOLLA CAMİİ)
(1414–1492)
İranlı
şair ve bilgindir. Hadis, tefsir, Arap dil ve edebi- yatı bilimlerinin yanı
sıra, tasavvufla da ilgilenmiştir. Sade, duru, özlü bir dili vardır. Divanları
(üç adet ), Yedi Taht ( Yedi mesnevi ) ve Baharistan…
•TAGOR
(1861–1941)
Hintli
şair. İngiltere’de eğitim görmüştür. Aynı zamanda filozoftur. Şiirlerine
mitsizim ve vatanseverlik dikkati çeker. Eserlerinin birçoğunu İngilizce
yazmıştır. 1913’te Nobel Edebiyat Ödülü’nü
almıştır. Dünyanın en ünlü lirik aşk, insanlık ve doğa şairleri arasındadır.
BAHÇIVAN,
MEYVE ZAMANI, AVARE KUŞLAR, YURT VE DÜNYA, ATEŞBÖCEKLERİ….
•KAWABATA ( 1899–1972)
Japon
öykü ve roman yazarıdır. İngiliz ve Japon edebiyatlarını incelemiştir. 1968’de
Nobel Edebiyat Ödülü’nü almıştır.
İZU
DANSÖZÜ, KARLAR ÜLKESİ, BİN BEYAZ TURNA, KYOTO…
•MUHAMMED İKBAL ( 1873–1938)
Pakistanlı
şairdir. Hint Müslümanlarının bağımsızlığı için çalışmıştır. Dördü Pakistan
(Urdu) dilinde, yedisi Farsça, on bir şiir kitabı vardır.
CEBRAİL’İN
KANADI, KERVANIN ÇAĞRISI, VARLIĞIN SIRLARI
Düzyazı
eserlerinin en önemlisi, “İslâmiyet’te Dinî Düşüncelerin Yeniden İnşası” adını
taşır.
•SAMED BEHRENGİ ( 1939–1968)
Türk
(Azeri) asıllı İranlı yazar. İran folklorundan derlemeler yapmış, özellikle
çocuklar için öykü ve masallar yazmıştır.
KÜÇÜK
KARABALIK, BİR ŞEFTALİ BİN ŞEFTALİ, KARGALAR…
TÜRK DÜNYASINDAN ÖNEMLİ SANATÇILAR
• OSMAN TÜRKAY ( 1927- )
Kıbrıslı şair, yazar ve gazetecidir. Şiirleri,
incelemeleri, denemeleri ve çevirileri vardır. Halen İngiltere’de yaşamaktadır.
Uluslararası ödülleri vardır.
ŞİİR:
YEDİ TELLİ, UYURGEZER, EVRENİN DÜŞÜNDE GEZGİN, KIYAMET GÜNÜ GÖZLEMCİLERİ
•ÖZKER YAŞIN ( 1932 - )
Kıbrıs’ta
doğmuş şair ve yazardır. Öykü, tiyatro, şiir ve roman türlerinde eserler
vermiştir. Halen Kıbrıs’ta yaşamaktadır.
ŞİİR:
KIBIS’TAN ATATÜRK’E, BAYRAKTAR DESTANI, MEHMETÇİK KIBRIS’TA, ATATÜRK’E SAYGI
DURUŞU…
ROMAN:
KIBRIS’TA VURUŞANLAR, KIBRISLI KÂZIM, GİRNE’DEN YOL BAĞLADIK
ÖYKÜ:
BÜTÜN KAPILAR KAPANDI…
•CENGİZ DAĞCI (9 Mart 1920 )
Roman
ve öykülerinde Kırım Türk’ünün dramını anlatır. Yazar, eserlerine yaşadığı
olayları konu olarak alır.
KORKUNÇ
YILLAR, YURDUNU KAYBEDEN ADAM,
ONLAR
DA İNSANDI, O TOPRAKLAR BİZİMDİ, DÖNÜŞ, ÜŞÜYEN SOKAK…
•CENGİZ AYTMATOV ( 1928)
Kırgız
Türk edebiyatının dünyaca tanınmış yazarıdır. Eserlerinde doğa, aşk ve vatan
sevgisi geniş yer tutar. İlhamını Manas ve diğer Kırgız destanlarından ve
efsanelerinden alır. Romanlarının ana konusu olan savaş ve aşkı, simgesel,
mecazlı anlatımla ve başarılı bir üslupla dile getirmiştir. CEMİLE adlı romanı
dünyada bütün zamanların en çok okunan aşk romanı seçilmiştir.
TOPRAK
ANA, GÜN OLUR ASRA BEDEL, YÜZ YÜZE SELVİ BOYLUM, MASALDAN SONRA, DENİZ
KIYISINDA KOŞAN ALA KÖPEK, CENGİZ HAN’A KÜSEN BULUT, KIZILELMA, DİŞİ KURDUN
RÜYALARI…
•BAHTİYAR VAHAPZADE ( 1925 )
Azerbaycanlı
şair. Şiirlerinde dil bilinci ve yurt sevgisi geniş yer tutar. Ayrıca içinde
yaşadığı toplumun aksak taraflarını şiirlerine konu edin şair, zaman zaman
hayatın çelişkilerini de aksettirir. Şair, klâsik ve geleneksel Azerbaycan
şiirini çok iyi tanıdığından her iki türde de başarılı eserler vermiştir.
MENİM
DOSTLARIM, ÇINAR, AYLI GECELER, TAN YERİ, GÜN VAR BİN AYA DEĞER…
•ŞEHRİYAR ( 1904–1988)
Çağdaş
Azeri edebiyatının büyük şairlerindendir. “Heyder
Babaya Selâm” şiirinden sonra bitin Güney Azerbaycanlı şairlerin lideri
durumuna yükselmiştir. Bütün şiirlerinde akıcı ve sade bir Azerbaycan
Türkçesini kullanan şair sadece Azerbaycan’ın değil bütün Türk dünyasının
sevilen şairleri arasında yer alır.
•GASPIRALI İSMAİL BEY ( 1851-1914)
Kırımlı
yazar, gazeteci ve fikir adamıdır. Bir ara (1875) İstanbul’a gelmiştir.
Kırım’da “Tercüman-ı Ahval-ı Zaman” adlı
bir gazete çıkarmış, Rus topraklarındaki Türklerin ve dünya Türklüğü’nün “dilde, fikirde, iş’te birlik” ilkesi
etrafında işbirliği yapmasını savunmuştur. Düşünceleri Asya Müslümanları ve
bütün Türkler arasında yankı uyandırmıştı. Ömrünün son yıllarlında yine
Türkiye’de bulunmuş, Milli edebiyatçılar üzerinde de etkili olmuştur.
RUSYA
MÜSLÜMANLARI, AVRUPA MEDENİYETİNE BAKIŞ, ATLASLI CİHANNAME…
•AYAS İSHAKİ ( 1878-1954)
Kazan
Türklerinin tanınmış edebiyat, düşünce ve siyaset adamlarındandır. Roman,
hikâye, tiyatro türlerinde önemli eserler vermiştir.
ÖYKÜ:
ZİNDAN, FAMİLYA SAADETİ, ULUG BEYREM (BÜYÜK BAYRAM)
ROMAN:
EVE DOĞRU, TATARIN KIZI
OYUN:
HAYAT YOLUNDA, KIYAMET…
•MAHDUM KULU
18.
yy Türkmen şairlerindendir. Türkmenistan’da çok sevilen bir halk ozanıdır.
Kahramanlık şiirleri, günlük yaşamı yansıtan şiirler, tasavvuf etkisinde
şiirler yazmıştır. “Mahdum Kulu Divanı” adı
altında bir araya getirilen şiirleri – bizdeki Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal,
Yunus Emre koşma ve ilahileri gibi- Türkmen halkı arasında sözlü olarak da
yaşamaktadır.
•ATA ATACANOĞLU (19220-
)
Türkmenistan’ın
çağdaş şairlerindendir. Tiyatro oyunları da yazmıştır. Şiirlerinde duru, içten,
lirik bir anlatımı vardır. Heceyle de serbest nazımla da şiirler yazmıştır.
ŞİİR:
GUŞGI GALASI, SALLANCAĞIM SEHRA MENİN, ÇAKMAK, MEN SİZE BARYAN
•ZİYA SAMEDİ ( 1914 -
)
Doğu
Türkistan-Uygur Türk yazarlarındandır. Tiyatro, roman, öykü türlerinde eserler
vermiştir.
ROMAN:
YILLARIN SIRRI, AHMET EFENDİ…
ÖYKÜ:
BİR TANE SİGARA, KAYSILAR OLGUNLAŞTIĞINDA, DERTLİNİN İNLEYİŞİ…
•ABDÜLHAMİT SÜLEYMAN ÇOLPAN (1897–1938)
Özbek
Türk Edebiyatı’nın önde gelen şairlerindendir. Yenilik Döneminin önemli
savunucularındandır. Gençliğinde yazdığı şiirlerde Ali Şir Nevâî’yi, Fuzûlî’yi,
Tagor’u örnek almıştır. Duygulu, atak, zeki bir özgürlük şairidir. Bağımsızlık,
kadın hakları, eğitim gibi çeşitli konulara da yer vermiştir. Orta Asya halk
şiirinden olduğu gibi Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Mehmet Emin Yurdakul,
Mehmet Âkif gibi şairlerimizden de etkilendiği görülür. Ulusunu aydınlatmak
için, dünya edebiyatlarından Özbekçeye çeviriler de yapmıştır.
ŞİİR:
UYANIŞ, BULAKLAR, TAN SIRLARI, KOŞUKLARIM
TİYATROLARI:
HALİL FELENK, ZAMAN HATUNU, UZUN KULAKLİ BABA, YARKIN AY…
ROMAN:
Gece ve gündüz…