Uyku Bozuklukları
Uyku Bozuklukları
İnsan
ömrünün üçte biri uykuda geçmektedir. Eskiden beri uyku problemleri
başka psikolojik problemlerin belirtisi olarak değerlendirilmiştir.
Uyku kimine göre organizmanın tümüyle her türlü davranış ve
tepkilerinin yavaşladığı, algı kapılarının kapandığı, organizmanın
korumaya alındığı, merkezi sinir sistemi ve bedenin pasif bir
dinlenmeye geçtiği bir durumdur. Öte yandan uykuda beynin aktif olarak
çalıştığı, nörofizyolojik bir toparlanma ve onarım yapıldığı, uyanıkken
öğrenilenleri ayıklama, depolama, beyin kabuğunda uyanıklık için etkin
hazırlanma süreçlerinin olduğu da ileri sürmektedir.
Her
bireyin uykusu zaman zaman bozulabilir. Psikolojik sıkıntılar, bedensel
hastalıklar uykunun süresini, düzenini gelip geçici olarak bozabilir.
Uyku bozuklukları genel olarak iki gruba ayrılmaktadır:
A- Dissomniya: Uykunun miktarı, niceliği ve zamanlamasında bozukluk (uykusuzluk, aşırı uyku vb.)
B- Parasomniya: Uykuda anormal bir durumun ortaya çıkması (kabuslar, uyurgezerlik gibi.
DİSSOMNİYALAR
Uykusuzluk (İnsomniya)
Uykuda
dalmada, uykuyu sürdürmede güçlük ya da uyuduğu halde uykusunu
alamamış, dinlenmemiş hissetme ile belirli bozukluktur. Bu durumun en
az bir ay boyunca, haftada en az üç kez sürmesi gerekir. Hasta
saatlerce uykuya dalamadığını, uykuya erken dalsa bile uykunun sık sık
bölündüğünü ve uyanınca tekrar uyumakta güçlük çektiğini anlatır. Kimi
hastalarda uyuduğu halde dinlenemediklerini, uykuyu alamadıklarını
söylerler.
Kişideki
uykusuzluk alınan bir madde veya ilaca bağlı değildir. Ya da
uykusuzluğun nedeni herhangi bir ruhsağlığı bozukluğu ve bedensel bir
hastalıkta değildir. Uykuya dalamadıkça birey uyumak için daha fazla
çaba harcar ve gerginlik yaşar. Bu gerginlik gevşemeyi engellediğinden
dolayı uykuya dalma iyice güçleşir.
Uykusuzluk yakınmaları kadınlar arasında ve yaşın ilerlemesiyle birlikte daha da yaygınlaşmaktadır.
Aşırı Uyku (Hipersomniya)
Bu
bozukluğun temel belirtisi geceleri normal süre uyunduğu halde
gündüzleri aşırı uykululuk durumudur. Gündüzleri uykululuk işyerinde,
araba kullanırken, toplantılarda uykuya dalma ve uyku isteğinin
sürmesidir. Aşırı uyuma kişide sosyal ve mesleki işlevsellikte
bozulmalara neden olur. Bu kişilerde aşırı uyuma herhangi bir ruhsal
hastalık veya herhangi bir bedensel hastalık ile açıklanamaz; kişinin
kötüye kullandığı bir madde ya da tedavi amacıyla uygulanan bir ilaca
da bağlı değildir.
Bu
tür bozukluğu olan bireylerde de uyku dinlendirici nitelikte değildir.
Hızla uykuya daldıkları halde sabahları uyanmakta zorlanırlar.
Uyandıklarında ise uyku sersemliğini üzerlerinden atamazlar. Bu uykudan
uyanıklığa geçiş sırasında ortaya çıkan bu duruam “uyku sarhoşluğu” adı
verilir.
PARASOMNİLER
Parasomniler
ya uyku sırasında ya da uyku-uyanıklık arasındaki geçiş sırasında
oluşan anormal olayları kapsayan bir bozukluktur. Bilindiği gibi günlük
yaşamda yürüme, konuşma, yemek yeme, idrar yapma, dışkılama gibi
eylemler uyanıklık durumunda olağan eylemlerdir. Ancak uyku sırasında
ya da uyku-uyanıklık arası geçiş döneminde diş gıcırdatma, konuşma,
yürüme, istemli kontrol olmaksızın idrar ve dışkı yapma gibi eylemler
ortaya çıktığı takdirde bu durum parasomni olarak değerlendirilir. Tüm
parasomniler çoğunlukla çocukluk ve ergenlik dönemine özgüdür. Bu
grupta yer alan temel bozukluklar kabus bozukluğu, uyku terörü ve
uyurgezerliktir.
Kabus Bozukluğu
Her
insan rüyasında kabuslar görebilir ama bu durum haftada birkaç kez
oluyorsa bozukluk olarak değerlendirilir. Bu rüyalar genellikle
canlıdır ve içeriği genellikle kişiye yönelik tehdit içerir. Kişi için
stres oluşturan durumlar, yorgunluk ve uyku ortamındaki değişiklikler
bu tür kabus yaşantılarının daha sık görülmesine yol açar. Uyanınca
rüya oldukça net bir şekilde hatırlanabilir fakat kişi tekrar uyumaktan
korkar. Çocukluk çağında geçicidir, yetişkinlikte ise süregenleşebilir.
Uyku Terörü
Uykunun
genellikle ilk birkaç saatinde bir rüya olmaksızın bireyin birden büyük
bir korku ile haykırarak uyanma nöbetidir. Her bir atak yaklaşık olarak
1-10 dakika sürer. Bireyde derin bir korku ve panik vardır. Kişi
uyandığında şaşkın ve etrafında olup bitenleri ayırt edemeyecek durumda
olup; yatak çarşafları, battaniye ve elbiseleri çekiştirmek gibi
yineleyici davranışlarda bulunabilir. Bir kişide böyle bir bozukluk
bulunduğuna kesin olarak karar verebilmek için kişinin bu durum
nedeniyle sıkıntı duyması; sosyal ve mesleki yaşamında da bozulma
olması gerekmektedir. Kişiler kendilerindeki bu durumu,
çevresindekilerin fark etmemesi için kaçınma davranışı içine
girebilirler. Diğer insanlarla toplu bir şekilde uyumak istemezler.
Genellikle 4-12 yaş arasındaki çocuklarda başlar.
Uyurgezerlik
Uykunun
genellikle ilk birkaç saatinde yatakta oturma, yineleyici hareketler
yapma, kalkarak dolaşma, giyinme, kapıları açma, yemek yeme gibi
otomatik nitelikte davranışlarla belirli bir uyku bozukluğudur. Nöbet
sırasında kişinin yüzü donuktur, tek bir noktaya bakarak hareket eder,
uyandırmak güç olur. Ataklar sırasında kişiler konuşabilirler veya
başkalarının sorularını cevaplayabilirler. Ancak kişilerin konuşmaları
genellikle anlaşılmaz ve gerçek bir diyalog kurmak pek mümkün değildir.
Çocuklukta sık görülür. Yetişkinlerde nadirdir.
UYKU BOZUKLUKLARININ TEDAVİSİ
Uyku
bozukluklarının tedavisinde her şeyden önce uykusuzluğa neden olan bir
başka hastalığın olup olmadığını saptamak gerekir. Organik hastalıklara
bağlı uykusuzluklarda (örneğin ağrının çok olduğu durumlarda) önce bu
hastalığın giderilmesi, ağrının ortadan kaldırılması gerekir.
Uykusuzluk
bozukluğunda öncelikle uyku hijyenine dikkat etmek gerekir. Bu bağlamda
hemen ilaca sarılmamalı, geceleri geç yatılsa bile sabahları vaktinde
kalkılmalıdır, akşam yemekten sonra alkol, kolalı içecekler, kahve, çay
ve sigaradan kaçınmalıdır. Uyku vaktinden birkaç saat önce egzersizler
yapılabilir ama uykudan hemen önce fazla yorucu hareketlerden sakınmak
gerekir. Yatak odasını uykudışındaki faaliyetler
için kullanılmamalıdır. Akşam ağır yemekler yememek gerekir. Uyku için
yatınca ve uyuyamayınca uyumak için kendini fazla zorlamamalıdır.
İlaç
sağaltımından önce gevşeme talimleri, ılık banyo ve davranış sağaltım
yöntemleri denenmelidir. İlaç kullanılırken de ilacın alışkanlık
yapmaması, kısa sürede etkili olması, ertesi gün sersemlik yapmaması
gerekir.
Uyku Apne Sendromu Uyku apne sendromu Uyku
apne sendromu, uyku sırasında horlama, solunumun 10 saniyeden fazla
durduğu apne nöbetleri ve gündüz aşırı uyku eğilimi ile karakterize bir
hastalık sendromudur. Uyku
apne sendromunda henüz açıklanamayan mekanizmalarla uyku sırasında üst
solunum yollarında gelişen tıkanmaya ve santral nedenlere bağlı olarak
solunum durmaları olmaktadır.
Hastalar,
apne nöbeti dediğimiz durum dışında gece boyunca sıklıkla horlarlar.
Uyku apnesi var diye bilmek için saatte görülen apne sayısının 5\'den
büyük olması gerekir. Bu apneler sıklıkla oksijen desatürasyonu
dediğimiz kandaki oksijen yüzdesinin düşmesi ile seyreder. Apne
indeksinin yüksekliğine bağlı olarak hipoksi gelişir. Bu hipoksi
pulmoner arter basıncının artmasına,daha sonra sistemik kan basıncının
artmasına neden olarak hastalarda sistemik hipertansiyon ve uzun vadede
kor pulmonale gelişmesine neden olur. Eğer genç hastada, nedeni
açıklanamayan hipertansiyon ve kor pulmonale varsa akla uyku apne
sendromu gelmelidir. Hastalarda apne geliştiğinde, apnenin sonlanması
sırasında arousal dediğimiz beyin uyanması olur. Bu kimi zaman farkında
olunmayan hareketlerle ya da tam uyanmayla sonlanır. Buna uyku
bölünmesi (fragmantasyonu) diyoruz. Bu bölünmeler apnenin sıklığına
bağlı olarak ne kadar sık oluyorsa, hastanın uyku kalitesi o kadar
bozuluyor ve olumsuz semptomlar o kadar çok artar. Bu bireyin uykudan
dinlenmemiş, yorgun kalkmasına neden olur.
Bunlara
bağlı olarak hastada baş ağrısı, sinirlilik, kişilik değişikliği,
huysuzluk, çabuk yorulma, genel isteksizlik hali ortaya çıkar. Gündüz
aşırı uyku eğilimi hastalığın şiddeti ile doğru orantılı olarak artar.
Apnelerin
sıklığı, süresi, bir başka deyişle oksijen desatürasyonun
derecesi,arousal indeksinin yüksekliği hastanın klinik bulgularının
kötüleşmesine, eşlik eden hastalıkların hızla gelişmesine neden
olacaktır.
Uyku apne sendromunu yaşamı nasıl etkiler?
Uyku apne sendromlu hasta kronik olarak yorgun, sinirli, huysuz,
isteksizdir. Gündüz aşırı uyku eğilimi vardır. İşte eski başarısını
gösteremez. Dikkatini toplayamaz, önemli toplantılarda uyuklar.
Hasta,
araba kullanırken direksiyon başında uyuklar, bu uyuklama ciddi trafik
kazaları ile sonuçlanabilir. Makina başında çalışan işçide yine küçük
uyku atakları nedeniyle iş kazaları olabilir.
Hastaların
önemli yakınmalarından biride horlama olup, hastanın eşi, oda arkadaşı
ve diğer aile bireyleri horlamanın oluşturduğu gürültüden rahatsız
olurlar. Bu kimi zaman eşlerin boşanmalarına kadar gidebilir.
Hastalığın şiddetine bağlı olarak libido(cinsel istek) kaybı olabilir.Hastalarda enpotans (iktidarsızlık) gözlenebilir.
Gündüz
aşırı uyku eğilimi nedeniyle, hasta çoğu zaman otururken, önemli bir
toplantıda konuşurken, yemek yerken, oturarak çalışırken horlayarak
uyumaya başlar.
Uyku apne sendromu tedavi edilmezse nelere neden olur?
Uyku
apne sendromunun tedavisi yapılmazsa, hayatı tehdit eden bir hastalık
olacaktır. Hasta, gelişen hipertansiyon, pulmoner hipertansiyon gibi
nedenlerden dolayı kötüleşecek sağlığı hızla bozulacak,bunlara bağlı
gelişecek komplikasyonlarla kaybedilecektir.
Hastalığın
ağırlığına bağlı olarak gece apnelerinin uzaması sonucu solunum
arresti, koroner spazmı yada ciddi kardiyak aritmilerle
kaybedilecektir.
Sılıkla uykuda gözlenen ani ölümlerin nedenlerinden birinin uyku apne sendromu olduğu bilinmektedir.
Hasta
tedavi edilmezse, gündüz aşırı uyku eğilimi nedeniyle gündüz uyanık
kalamayacak ve işlerini yapamayacak, işini kaybecektir.
Çoçukluk
çağında, çoçukların gelişmesinde gerilik, ani çoçuk ölümleriyle
karşılaşılabilir. Erişkinde görülen diğer klinik durumlar tedavi
edilmezse zaman içerisinde çoçuklarda da gelişebilir.
Uyku apne sendromu düşünülen kişilere öneriler
Genel
önlemlerde, hasta şişmansa zayıflaması önerilir. Bunun için ev
diyetleri, profesyonel diyet önerileri, ilaçla zayıflama yöntemleri,
cerrahi olarak gastroplasti yöntemleri ile zayıflamaya çalışılır.
Kişi
sigara içiyorsa bunu kesinlikle terk etmelidir. Sigaranın üst solunum
yollarında oluşturacağı ödem uyku apne sendromunun ağırlaşmasına neden
olarak ikincil hastalıkların çabuk ortaya çıkmasına kolaylaştırır.
Alkol
kullanımıda yine üst solunum yollarında ödeme neden olur. Arousal
eşiğini yükselterek apneden çıkmayı güçleştirir. Sinir iletisinde
azalma yaparak solunum yollarının kolay kapanmasına neden olur. Her
koşulda hastalığın ağırlaşmasına neden olur. Bu nedenle hastaların
alkol kullanmaktan kaçınmaları önerilir.
Hastanın
uyuma pozisyonunu ayarlaması, sırt üstü uyumaması önerilir. Eğer
sıklıkla sırt üstü yatarak uyumayı tercih ediyorsa, bu durumda gece
kıyafetinin sırtına sert cisim koyarak yan yatmayı sağlaması önerilir.
Sedatif
ve hipnotik ilaçların uykudan önce alınmasın kaçınılması gerektiği,
hastalığın seyrini kötüleştireceği için önerilmelidir.
Tıbbi
tedavi yaklaşımlarında eşlik eden hastalıkların tedavisi öncelikle
yapılmalıdır. Örneğin kronik obstriktif akciğer hastalığının tedavisi
,uyku apnenin daha hafiflemesini sağlayacaktır. Hipotiroidinin tedavi
edilmesi, uyku apne semptomlarının ortadan kalkmasını sağlıyacaktır.
Uyku hastalıklarının tanısı nasıl konulur?
Uyku
hastalıkları tanısı bu iş için özel donanımla donatılmış, uyku
laboratuvarı dediğimiz mekanlarda konulur. Uyku laboratuvarlarında
polisomnografi dediğimiz uykunun evrelerini ayırt etmeyi (EEG
kanalları, göz hareketleri (EOG), çene EMG\'si), solunumsal kayıtların
(Airflow,göğüs ve karın kas hareketleri, oksimetre), EKG, bacak EMG\'si
kayıtlarının yapıldığı bir cihazla uyku çalışması yapılır. Hasta bu
laboratuvarda normal uykusu sırasında yukarıda belirtilen kayıtlar
yapılarak tetkik edilir. Sabah hasta uyandıktan sonra bu kayıtlar
değerlendirilip ne tür bir hastalık olduğu konusunda karar verilir.
Bu
işlem sırasında herhangi bir ilaç, sedatif, alkol gibi uyku kalitesini
etkileyecek materyal kullanılmaz. Hastanın olabildiğince doğal uyuması
sağlanır.
Hastanın rahatsızlığının türüne göre tedavili uyku çalışması yapılarak, hastanın tedaviden ne kadar yarar göreceği saptanır.
Uyku
hastalıkları tanısında polisomnografi altın kuraldır. Tanı için bazan
ambulatuvar tarama cihazları da kullanılmaktadır. Ancak hastalığın
tanısı ve tedavisinde polisomnografi olmazsa olmaz kuraldır.
Polisomnografi
pahalı bir tanı aleti gibi algılanmakla birlikte radyolojik tanı
amacıyla kullanılan birçok cihazdan daha ucuzdur. Ayrıca sağıltılan
hastaların kazanılması ve hastaların iyileşmesine bağlı sosyo-ekonomik
kazanımlarla kıyaslandığında cihazın çok ucuz olduğu ortadır.
Ülkemizde uyku laboratuvarı nerelerde var?
Ülkemizde uyku laboratuvarları çok fazla olmayıp yaygınlaşma eğilimindedir.
İlk
iki laboratuvardan birisi İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp
Fakültesi Nöröloji Anabilim Dalındadır. İkincisi ise Ankarada Gülhane
Tıp Akademisi Psikiatri Anabilim Dalındadır.
Üçüncü
laboratuvar, 1995 yılında SSK Ankara Eğitim Hastanesi Göğüs
Hastalıkları ve Tüberküloz kliniğinde, tarafımdan kurulmuştur.
Sonra
sırasıyla Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları ve
Tüberküloz Anabilim Dalında ,Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs
Hastalıkları ve Tüberküloz Anabilim Dalında, İstanbul Bakırköy Ruh ve
Sinir Hastalıkları Hastanesinde , Dokuz Eylül Tıp Fakültesi Nöröloji ve
Göğüs Hastalıkları ve Tbc Anabilimdallarında ortaklaşa, Erciyes
Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöröloji ve Göğüs Hastalıkaları
kliniklerinde vardır.Bu arada birçok üniversitede, kurulma aşamasında
olan uyku laboratuvarları vardır.
Normal \'uyku\' süresi ne kadar?
Günlük aktiviteleri devam ettirebilmek ve verimli olabilmek için günde
en az 6-8 saat uyumak gerektiğini belirten uzmanlar, "Çok uyumak değil
kaliteli uyumak önemlidir. Sık sık uykunun bölünmesi ile uyku süresi
artar. Yani verimli bir dinlenme için daha uzun süre uyumak gerekir.
Oysa rahat normal sıcaklık ve neme sahip bir ortamda uyanmadan uyunan
bir uyku daha kısa da olsa yetebilir. Bu nedenle şartlar da göz önüne
alınmalıdır" uyarısında bulundular.
Uykusunu
alamayan kişinin gün boyu bunun sıkıntısı çektiğini dikkati çeken
uzmanlar, bireyin unutkan, sinirlili davranabildiğini, dikkatsizlik ve
iç sıkıntı sorunu yaşadığını kaydettiler. Uykunun insanoğlunun her
zaman çok ilgilendiği konular içerisinde yer aldığını ve bunun nedenin
herkesin günlük işlevselliğini sürdürebilmek için uyku uyuma ihtiyacı
olduğunu vurgulayan uzmanlar, şu bilgileri verdi: "Günlük
aktivitelerimizi devam ettirebilmek için,verimli olabilmek için bir
günde belli sürede uyumamız gerekmektedir. Ve biz, bu gerekli uykuyu
alamazsak gün boyu bunun sıkıntısı çekeriz. Unutkan
oluruz,sinirliliklerimiz artar, dikkatimiz dağılır, iç sıkıntısı
duyarız. Ancak bazen de uykuyu fazla kaçırmaya başlarız. O zaman da,
problem olur bizim için. Az uyumak gibi çok uyumakta bir problemdir.
Altında yatan sebep araştırılmalıdır. En önemli sebeplerden biri
depresyondur. Aşırı uyuma ile birlikte sinirlilik halleri öfke hayattan
zevk almama halleri de eşlik edebilir. O zaman konuya daha hassas
davranmalı kendimizi bunu sebebine yönelik araştırma yapmaya
yönlendirmeliyiz.
\'Uykunun normali nedir?\' diye
bir soru sorulursa o zaman şöyle cevap vermek gerekir. Uyku uyuma
hususunda herkes için geçerli olan bir normal olmamakla birlikte 6-8
saat normal uyku kabul edilebilir. Gerçi uykunun süresi kalitesi ile
alakalıdır. Sık sık uykunun bölünmesi ile uyku süresi artar. Yani
verimli bir dinlenme için daha uzun süre uyumak gerekir. Oysa rahat
normal sıcaklık ve neme sahip bir ortamda uyanmadan uyunan bir uyku
daha kısa da olsa yetebilir. Bu nedenle şartlar da göz önüne
alınmalıdır.
Günlük olaylarla etkilenme uyku
süresini bozabilir. Mesela sınavımız kötü geçmiş olabilir, eşimizle
kavga etmiş olabiliriz yada o gün çok ciddi para kaybetmişizdir. Ama bu
tür uyku bozuklukları gelip geçicidir. Sebep ortadan kalktıktan sonra
tamamen düzelir. Bazen de çok uzun uyunabilir. Eğer tembellik
etmiyorsak ve uykumuzun aşırı olması çok uzun zamandır varsa ve biz
buna rağmen dinlenmemiş kalkıyorsak o zaman ilk önce uyku hijyeni
şartlarımızı gözden geçirmeliyiz. Yani yatağımız sağlıklı mı? Odamızın
havası temiz mi? Oda ısısı normal mi ? Geceleri sık sık uyanıyor muyuz
? Tüm bunları gözden geçirdikten sonra hiçbir problemimiz yoksa ve
fazla uyumamız hayatımızdaki bazı işleri
kısıtlamaya başlamışsa artık iş çığırından çıkıyor demektir. Biz
uykumuz için bir hekime başvurmalıyız ve sebebe yönelik araştırma
yapmalıyız. Kaynağını bulmalı ve bunu halletmeliyiz."
Yorumlar -
Yorum Yaz