11.SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI (4-5-6.ÜNİTELER)
4.ÜNİTE: MAKALE
Önce makale türünün tanımına ve genel özelliklerine bakalım:
Makale Nedir?
Bilimsel ve toplumsal konularda; siyaset, ekonomi, sanat, spor vb. alanlarda yazılan, açıklayıcı veya yorumlayıcı niteliği olan gazete veya dergi yazılarına makale denir. Bilimsel dergilerde yayımlanan makalelerde tıp, ekonomi, sosyoloji, felsefe gibi bilim dallarıyla ilgili konular işlenir.
MAKALELERİN GENEL ÖZELLİKLERİ MADDELER HALİNDE
BİLİMSEL MAKALELERİN BÖLÜMLERİ
(Bu kısımdaki bilgi kaynağı: MEB 11. Sınıf Türk Dili Ve Edebiyatı Ders Kitabı, Sayfa 113-114)
Bilimsel makaleler; başlık, özet, giriş, yöntem, bulgular, sonuç ve tartışma, kaynakça bölümlerinden oluşur. Metnin özelliğine göre bu bölümlerden bazıları bulunmayabilir veya başlıkla belirtilmeyebilir.
Başlık: Konunun ilgilileri tarafından okunacak ilk bölümdür. Bu nedenle başlık düzenlenirken kelimeler dikkatle seçilmeli, makalenin içeriğini yansıtan en az sayıda kelime kullanılmalıdır. Uygun bir başlığı olmayan makale, hedef okuyucu kitlesine ulaşmayabilir.
Özet: Metnin bütününde anlatılanların ana hatlarıyla ifade edildiği bölümdür. Araştırmanın kapsamı, amacı, araştırmada kullanılan yöntemler, elde edilen bulgular, araştırma sonunda ulaşılan sonuçlar ve metindeki anahtar kelimeler bu bölümde verilir.
Giriş: Temel bilgilerin sunulduğu bölümdür. Bu bölümde konuyla ilgili daha önce yapılan çalışmalar hatırlatılır. Bu çalışmaya neden gerek duyulduğu ortaya konur.
Yöntem: Bu bölümde araştırmada tercih edilen yöntem ve söz konusu yöntemin tercih edilme nedenleri anlatılır. Yazarın neyi, nasıl ve niçin kullandığını açıkladığı bu bölüm, konuyu bilen bir uzmanın aynı çalışmayı kendi imkânlarıyla tekrar etmesini sağlar nitelikte olmalıdır.
Bulgular: Bu bölümde araştırmada elde edilen bulgular ve bu bulguların ne anlama geldiği dile getirilir.
Sonuç ve Tartışma: Bu bölümde araştırmada elde edilen bulguların araştırmanın amaçları ile
ilişkileri kurulur. Elde edilen bulgulardan birtakım nesnel genellemelere ulaşılmaya çalışılır. Ulaşılan sonuçlar, daha önce aynı veya benzer konularda yapılmış çalışmaların sonuçlarıyla karşılaştırılır.
Araştırmanın bilim dünyasına katkısı belirtilir. Yapılan bilimsel çalışmayla ulaşılan sonuçların günlük hayattaki olası etkileri değerlendirilir.
Kaynakça: Makalenin sonunda, yararlanılan kaynaklar liste hâlinde gösterilir. Makalede yer alan her kaynağa, kaynakçada yer verilir; kaynakçada yer alan her kaynağa metin içinde gönderme yapılır. Kaynakça hangi bilginin hangi kaynaktan alındığını göstermez. Bilginin hangi kaynaktan alındığı, metnin içinde kaynağa gönderme yapılarak belirtilir. Kaynakçada her kaynağa yalnız bir kez yer verilir.
Makalenin Türk Edebiyatındaki Gelişimi ve Önemli Temsilcileri
Makaleler günümüzde bilimsel makaleler ve gazete makaleleri olmak üzere iki grupta toplanabilir. Fakat makalenin Türk edebiyatındaki serüveni gazetenin yayın hayatımıza girmesiyle başlar. Türk edebiyatının ilk gazetesi 1831 ‘de çıkarılan Takvîm-i Vekâyi’dir. Tamamen hükümet denetiminde çıkarılan gazeteyi 1840′ta yarı resmî yarı özel olarak çıkarılan Cerîde-i Havadis izler. Şinasi’nin Agâh Efendi’yle birlikte 1860′ta çıkardığı Tercümân-ı Ahvâl ise Batılı anlamdaki ilk gazete kabul edilir.
Makale türünün Türk Edebiyatı’ndaki önemli temsilcileri şunlardır:
Namık Kemal, Ziya Paşa, Şemseddin Sami, Muallim Naci, Beşir Fuat, Hüseyin Cahit, Fuat Köprülü, Mehmet Kaplan, Samiha Ayverdi, Ahmet Hamdi Tanpınar, Yahya Kemal Beyatlı, Peyami Safa, Nurettin Topçu, Cemil Meriç…
Türk Edebiyatında Önemli Makale Yazarları Ve Eserleri
Makale Türünde Önemli Eserler ve Yazarları | |
Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi | İbrahim Şinasi |
Şiir ve İnşa | Ziya Paşa |
Evrak-ı Eyyam Nesr-i Harp Nesr-i Sulh | Cenap Şahabettin |
Edebiyat ve Hukuk (Servetifünun dergisinin kapatılmasına sebep olan makaledir) | Hüseyin Cahit Yalçın |
Yeni Lisan (Millî Edebiyat’ın dil anlayışını ortaya koyan makaledir) | Ömer Seyfettin |
Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak | Ziya Gökalp |
Sanata Dair | H. Ziya Uşaklıgil |
Milli Edebiyat Meseleleri Cenap Bey’le Münakaşalarım | Ali Canip Yöntem |
Çal Çoban Çal | Süleyman Nazif |
Aziz İstanbul Eğil Dağlar (makale-sohbet) | Yahya Kemal Beyatlı |
Edebiyatımızın Bugünkü Meseleleri | Yaşar Nabi Nayır |
Pazartesi Konuşmaları | Hasan Ali Yücel |
Büyük Türkiye Rüyası (makale- eleştiri) Kültür ve Dil (makale-eleştiri) | Mehmet Kaplan |
Üç Tarz-ı Siyaset | Yusuf Akçura |
Edebiyat Üzerine Makaleler | Ahmet Hamdi Tanpınar |
Yusufçuk | Samiha Ayverdi |
Enikli Kapı | Arif Nihat Asya |
MAKALE-FIKRA (KÖŞE YAZISI) FARKLARI
MAKALE-DENEME FARKLARI
MÜNAZARA (EYTİŞME) Karşıt görüşlü iki grubun önceden belirlenen bir tez ya da konu hakkında düşüncelerini jüri veya dinleyici önünde savunmasına münazara denir. Tartışmalarda yarışma kaygısı olmadığı halde, münazaralar birer fikir ve söz yarışmasıdır.
Münazaralarda bir grup “tez”i diğer grup “antitez”i alır. Gruplar, bunlardan hareketle de argümanları belirler.
Bir başkan yönetiminde, jüri önünde yapılan münazarada gruplardaki konuşmacı sayısı bir ile dört arasında değişebilir. Genellikle sınıf ortamında yapılır.
SOHBET (SÖYLEŞİ)
Bir bilim veya sanat konusunu, okurun üzerinde yazarla sohbet ediyormuşçasına bir izlenim bırakarak anlatan edebiyat türüne sohbet (söyleşi) denir.
Sohbet Türünün Özellikleri
Ø Yazar, güncel bir konuyu okurla konuşuyormuş gibi samimi ve anlaşılır bir üslupla ele alır.
Ø Yazar ele aldığı konuyu derinlemesine girmeden, okurla samimi bir ilişki kurarak anlatır.
Ø Sohbet yazarı, karşılıklı konuşma havası oluşturmak için okura doğrudan sorular sorar.
Ø Konuşma dilinde kullanılan sözcüklere yer verilir.
Ø Düşüncelerini kanıtlama çabasına girmez.
Ø Sohbet metinlerinde genellikle açıklayıcı ve söyleşmeye bağlı anlatım türleri kullanılır.
Ø Sohbet türündeki metinlerde gündelik olaylar, sanat ve edebiyatla ilgili konular ele alınır.
Ø Yazar bu konuları işlerken kendi düşüncelerini ortaya koyar.
Ø Gazete ve dergilerde yayımlanan bir tür olmakla birlikte kitap hâline getirilerek de yayımlanabilir.
Önemli: Klasik Türk edebiyatında (divan edebiyatı) sohbet türünde oluşturulmuş metinlere musahabe denir.
Türk Edebiyatında Sohbet Türünün Önemli Yazarları
Ahmet Rasim (1864 – 1932)
v Servetifünun Dönemi’nin bağımsız sanatçılarından biridir.
v Sohbet ve fıkra türünde kaleme aldığı eserleriyle tanınır.
v Ahmet Mithat geleneğinin önemli temsilcilerinden biridir. (Halkı eğitme anlayışı)
v Şiir, hikâye, okul kitapları türlerinde, tarih ve bilim konularında eserler yazmıştır.
v İstanbul’un her ayrıntısını, sokakları, halkın günlük yaşamını eserlerinde yansıtmıştır.
v Son derece canlı bir anlatıma sahiptir.
Önemli Eserleri
Gecelerim, Şehir Mektupları, Eşkâl-i Zaman, Cidd ü Mizah, Gülüp Ağladıklarım, Falaka, Ramazan Sohbetleri, Muharrir Bu Ya
Nurullah Ataç (1898 – 1957)
Önemli Eserleri
Günlerin Getirdiği, Karalama Defteri, Sözden Söze, Ararken, Diyelim, Söz Arasında, Okuruma Mektuplar, Günce
Fıkra (Köşe Yazısı)
Siyasi, sosyal ve gündelik konuları, belli bir düşünceye bağlayarak yorumlayan, kanıtlama amacı taşımadan yazılan ciddi ve eğlendirici yazı türüne fıkra denir. Gazetelerde yayımlanan fıkraların diğer ismi de köşe yazısıdır.
Fıkra Türünün Özellikleri
Fıkra Türünün Önemli Yazarları: Ahmet Rasim, Ahmet Hâşim, Yusuf Ziya Ortaç, Şevket Rado, Falih Rıfkı Atay, Burhan Felek, Peyami Safa
Önemli: Öğretici metin türlerinden olan fıkra ile mizahi içeriğe sahip fıkra birbiriyle karıştırılmamalıdır.
Mizahi fıkralar nükte, hiciv, güldürü gibi unsurlara sahiptir. Yaşamdan yola çıkan bu küçük hikâyeli anlatımlarda amaç ders vermektir. Mizahi fıkra, şiirsel üslubu, kısa ve yoğun içeriğiyle okura mesajlarını doğrudan iletmeyi hedefler. Nasrettin Hoca, İncili Çavuş fıkraları bu tür mizahi fıkraya örnek verilebilir.
Fıkra ile Sohbet Türünün Benzer Yönleri
1. Her ikisinde de konu sınırlaması yoktur.
2. Her ikisi de gazete çevresinde oluşmuş ve düşünceye dayalı yazılardır.
3. Etkili bir içeriğe ve üsluba sahip kısa yazılardır.
4. Her ikisinde de düşüncelerini ispatlama kaygısı yoktur.
Fıkra ile Sohbet Türünün Farklı Yönleri
1. Sohbette yazar okula konuşuyormuş gibi bir üslubu benimser, fıkrada ise bu özellik yoktur.
2. Sohbet okura doğrudan seslenirken fıkra, okura doğrudan seslenmez.
3. Sohbet kalıcı bir türdür; fıkra ise etkisi kısa sürede kaybolan bir türdür.
4. Sohbetlerde genellikle söyleşmeye bağlı anlatım, fıkralarda açıklayıcı anlatım kullanılır.
Oktay Akbal (1923 – 2015)
Önemli Eserleri
Hikâye: Önce Ekmekler Bozuldu, Bizans Definesi, Karşı Kıyılar
Roman: Suçumuz İnsan Olmak, Düş Ekmeği, Garipler Sokağı
Düzyazıları: Zaman Sensin, Hiroşimalar Olmasın, Tarih En Büyük Yargıç, Geçmişin Kuşları
Türk Kültüründe Sohbet
Türk kültüründe özellikle de aile ve akraba bağlarının güçlü olduğu dönemlerde insanların eğlenme ve hoşça vakit geçirme ihtiyacından ortaya çıkmış bir anlayıştır.
Özellikle teknolojinin gelişmediği yıllara kadar sohbet, Türkiye’nin her yöresinde gelenek ve görenekler çerçevesinde kurulan yaşantılar neticesinde yaşamını devam ettirmiştir. Toplumumuzun yapısındaki demokratik anlayışı ve örgütlenmeyi yansıtması ise sohbetin bir başka önemli yönüdür.
Eski Türk toplumlarına baktığımızda önemli törenler olarak görülen toy ve şölen gibi eğlenceler vasıtasıyla bir araya gelen insanlar belirli gelenek ve görenekler çerçevesinde birbiriyle sohbet eder ve bu eğlencelerde ozanlar insanlara hikâyeler anlatırlardı.
Sohbet türüyle ilgili örneklere değinecek olursak Anadolu’da bu kültürle ilgili son derece zengin bir miras bulunmaktadır. Bu çerçevede sohbetin gerçekleştiği birçok eğlence türü de ortaya çıkmıştır.
İşte, onlardan bazıları:
Ø İç Anadolu’da “yâren”,
Ø Şanlıurfa’da “sıra gecesi”,
Ø Elazığ’da “kürsübaşı”,
Ø Van’da “oturmah”,
Ø Antalya’da “kef ”,
Ø Diyarbakır’da “velime geceleri”;
Ø Adıyaman’da “harfane geceleri”
Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Devleti’nde görülen ve ticari yaşamı düzenlemeyle görevli olan Ahilik anlayışında da sohbet önemli bir görev üstlenmekteydi. Yüzlerce yıl boyunca esnaf, zanaatçı, çiftçi vb. bütün çalışma kollarını içine alan bir ocak olan Ahilik üyeleri; akşamları toplanarak birçok açıdan sohbet ederek birbirlerini bilgilendirirlerdi.
19. yüzyıla kadar sohbet türünün gelişmesini sağlayan önemli yerlerden bazıları da kahvehane veya kıraathanelerdir. Eskiden sadece sohbet etmek, meddah gösterilerini seyretmek ve kitap okunmak için gidilen bu yerler de bu anlayışın önemli merkezleriydi.
6.ÜNİTE ROMAN
Roman: İnsanların serüvenlerini anlatan, duygu ve tutkularını çözümleyen, zaman, mekan ve kişi unsurlarına bağlı olarak yazılan kurmaca veya gerçek olaylara dayanan uzun bir edebi türdür.
Tanzimat Dönemi’ne kadar Türk edebiyatında roman örneğine rastlanmaz. Bu dönemde romanlar yerine divan şiirinde mesneviler, halk edebiyatı kaynağında ise hikâyeler ve destanlar bu türün yerine kullanılmıştır. Tanzimat edebiyatıyla birlikte Fransız edebiyatından etkilenerek yapılan çeviriler yoluyla roman Türk edebiyatına girmiştir. Bu çeviriden sonra Tanzimat Dönemi ile birlikte roman hızlı bir gelişme göstermiş ve hızla yayılmıştır.
Türk Edebiyatında Yazılan İlk Önemli Romalar
1923 – 1950 Yıllarında Türk Romanı
Milli Edebiyat ile birlikte ortaya çıkan Türkçülük akımı Cumhuriyet’in ilk dönemlerindeki romanlarda en etkili olan fikir akımlarının başında gelmektedir.
Cumhuriyet’in ilanıyla başlayan bu dönemde romancılığımızda toplumsal konular işlenmeye başlamış, Anadolu insanının durumu irdelenmiş, Atatürk ilke ve inkılapları halka benimsetilmeye çalışılmıştır. Ayrıca Milli Mücadele ruhu, Batılılaşma sorunu, aydın-köylü çatışması gibi önemli temalarda romanlar kaleme alınmıştır.
1923 – 1950 Yıllarında Türk Romanının Özellikleri
1923-1950 yıllarındaki Türk edebiyatına bakacak olursak bu dönemin roman anlayışını etkileyen üç unsurun karşımıza çıktığını görmekteyiz.
1. Millî Edebiyat’ın etkisinde gelişen Türk romanı: 1930’lara kadar etkisini sürdüren bu anlayışın en önemli temsilcileri Reşat Nuri Güntekin, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi yazarlardır.
Kurtuluş Savaşı’nı konu edinen romanlar
2. Toplumcu-gerçekçi Türk romanı: köylülerin, işçilerin, geçim sıkıntısı, Anadolu coğrafyası ve insanı, köyden kente göçün neden olduğu sorunlar işlenmiştir. Sadri Ertem, Sabahattin Ali gibi toplumcu–gerçekçi anlayışa bağlı sanatçılar tarafından işlenmiştir.
3. Bireyin iç dünyasını esas alan Türk romanı: İnsan gerçeğini, içinde bulunduğu durumu, ruhsal anlayışını psikolojik açıdan romanlarında ele almışlardır. Peyami Safa, Abdülhak Şinasi Hisar gibi romancılar da bireyin iç dünyasını esas alan anlayışla romanlar yazmışlardır.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu (1889 – 1974)
Önemli Eserleri
Hikâye: Bir Serencam, Rahmet, Millî Savaş Hikâyeleri
Roman: Kiralık Konak, Nur Baba, Hüküm Gecesi, Sodom ve Gomore, Yaban, Ankara, Bir Sürgün, Panorama
Anı: Zoraki Diplomat, Politikada 45 Yıl
Romanda Modernizm
Roman anlayışı 17. yüzyıldan beri var olan ve sürekli gelişme gösteren bir türdür. Özellikle 19. yüzyılda hızla büyümeye başlayan geleneksel roman anlayış, 20. yüzyıla gelindiğinde yeni anlayışlarla gelişme göstermeye başlamıştır.
20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan modern roman anlayışı bu dönemin en etkili anlayışlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle modernizmin etkisiyle demokratik ve hümanist bir anlayış çerçevesinde yükselen bu düşünce hareketi romanlarda da yerini almaya başlamıştır.
Modernizm birçok alanda etkili olmuştur. Bu alanlar içerisinde yer alan roman da bu anlayıştan oldukça etkilenmiştir. Modernizmin oluşmasını sağlayan en önemli olaylar kuşkusuz I. ve II. Dünya Savaşları’dır. Bu savaşların insanlar üzerindeki olumsuz etkileri modernizmin oluşmasına zemin hazırlamıştır.
Modernist Roman ve Romancıların Özellikleri
Modernist Romanlarda Bilinç Akışı Tekniği
Bilinç akışı tekniği bireyin gizli yönlerini ortaya koymaya yaran bir teknik olduğu için özellikle psikolojik romanlarda kullanılmaktadır. Bu teknik vasıtasıyla roman kahramanının düşünceleri olduğu gibi aktarılmaya çalışılır.
Modernist Romanlarda Bilinç Akışı Tekniğinin Özellikleri
1. Olaylar kronolojik zamana bağlı kalınmadan aktarılır.
2. Kahramanın bilinçaltının derinliklerine inmek için zamanda geçmişe dönülür.
3. Bir bütünlük içermeyen kesik cümleler kullanılır.
4. Bu tarz romanlarda çoğu zaman mantıksal bir çizginin dışına çıkılır.
5. Roman kahramanı çoğu zaman kendi kendisiyle iç konuşmalar yapar.
6. Kahramanın kafasından geçenler düzensiz bir şekilde, çağrışımlarla farklı yönlere gider.
7. Roman karakterinin anlattıklarında geçmişle şimdiki zaman, hayal ile gerçek ve kahramanın iç muhasebeleri bir aradadır.
8. Bu teknikte dikkat çeken en önemli unsur kahramanın içinde bulunduğu duygu ve düşüncelerdeki karmaşıklıktır.
Modernist Romanlarda İç Çözümleme Tekniği
Modernist Romanlarda Geriye Dönüş Tekniği
Önemli: Geriye dönüş tekniği, konunun daha iyi anlaşılmasında, kahramanların tanıtılmasında ve olayların sebeplerinin ortaya konmasında anlatıcıya yardımcı olur.
Oğuz Atay (1934 – 1977)
Önemli Eserleri
Hikâye: Korkuyu Beklerken
Roman: Tutunamayanlar, Tehlikeli Oyunlar, Bir Bilim Adamının Romanı
Tiyatro: Oyunlarla Yaşayanlar
1950 – 1980 Yıllarında Türk Romanı
Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatında 1950’den sonra romancılık alanında ülke sorunlarını farklı bakış açılarıyla irdeleyen birçok roman örneği ortaya çıkmıştır. Bu dönemde köy yaşamına yönelen romanlar, kaybolan değerlere duyduğu özlemleri anlatan romanlar, milli, dini ve tarihi hassasiyeti ön plana çıkaran romanlar, toplumcu-gerçekçi bir anlayışla köylülerin ve yoksulların yaşamını ele alan romanlar ve modernizmin etkisiyle oluşan romanlar kaleme alınmıştır.
1950 – 1980 Romanında Ortaya Çıkan Farklı Düşünceler ve Temsilcileri
1. Köy yaşamına yönelen romancılar: Mahmut Makal, Dursun Akçam, Talip Apaydın, Fakir Baykurt
2. Kaybolan değerlere özlemi ele alan romancılar: Tarık Buğra, Ahmet Hamdi Tanpınar
3. Milli, dini ve tarihi hassasiyeti ön plana çıkaran romancılar: Mustafa Necati Sepetçioğlu, Hüseyin Nihal Atsız, Sâmiha Ayverdi, Yahya Akengin, Emine Işınsu, Sevinç Çokum, Mustafa Miyasoğlu
4. Toplumcu – gerçekçi romancılar: Kemal Tahir, Rıfat Ilgaz, Yaşar Kemal, Orhan Kemal
5. Modernist anlayışla eser yazan romancılar: Yusuf Atılgan, Adalet Ağaoğlu, Ferit Edgü, Pınar Kür, Oğuz Atay, Nazlı Eray
Yaşar Kemal (1923 – 2015)
Önemli Eserleri
Roman: Teneke, İnce Memed I-II-III-IV, Dağın Öte Yüzü (Ortadirek, Yer Demir Gök Bakır, Ölmez Otu) Üç Anadolu Efsanesi, Ağrıdağı Efsanesi, Binboğalar Efsanesi, Çakırcalı Efe, Demirciler Çarşısı Cinayeti, Yusufçuk Yusuf, Yılanı Öldürseler, Al Gözüm Seyreyle, Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca, Deniz Küstü, Kuşlar da Gitti, Yağmurcuk Kuşu, Kale Kapısı, Bir Ada Hikâyesi ( Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana, Karıncanın Su İçtiği, Tanyeri Horozları, Çıplak Deniz Çıplak Ada)
Hikâye: Sarı Sıcak
Röportaj: Yanan Ormanlarda Elli Gün, Çukurova Yana Yana, Peribacaları, Bu Diyar Baştan Başa
Heinrich Böll (1917 – 1985)
Roman, hikâye, deneme ve gezi yazısı türlerinde eserler kaleme almış Alman edebiyatı sanatçılarındadır. Son derece yalın ve sade bir dil kullanmış, olayları gerçekçi bir anlayışla aktarmıştır.
1972’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü almıştır.
Romanlarında I. ve II. Dünya Savaşı’nı ele almış, bu savaşlardaki insanların acımasızlığını anlatmıştır.
Toplumsal sorunları işlediği romanlarıyla tanınır.
Ömrünün son yıllarında ise Almanların ulaştığı refah düzeyini eserlerinde işlemiştir.
Önemli Eserleri
Hikâye: Trenin Tam Saatiydi, İlk Yılların Ekmeği, Cüce ve Bebek
www.halilakpinar.net