10.SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS NOTLARI
Divan Şiiri ve Özellikleri
· İslamiyet’in etkisiyle Türk edebiyatında gelişen bir dönemdir.
· Arap ve Fars edebiyatının etkisiyle gelişmiştir.
· Divan edebiyatında şiir düzyazıdan daha önemlidir.
· Divan edebiyatı ismini, şairlerin şiirlerini topladığı “divan” adı verilen eserden alır.
· Bu edebiyat için kullanılan diğer isim klasik Türk edebiyatıdır.
· 13. yüzyıl ile 19. yüzyıllar arasında yaygın olarak kullanılmıştır.
· Divan şiirinin kurucusu veya ilk şairi Hoca Dehhani olarak bilinir.
· Aruz ölçüsünün kullanıldığı bu dönemde “Sanat için sanat” ilkesi benimsenmiştir.
· Nazım birimi beyit olmakla birlikte dörtlük nazım birimi de kullanılmıştır.
· Tam ve zengin kafiyeye sıkça yer verilmiştir.
· Süslü, sanatlı bir dil kullanmak için Arapça, Farsça sözcüklere sıkça yer vermişlerdir.
· Dil son derece ağır olup söz sanatları çokça kullanılmıştır.
· Az da olsa toplumsal konulara da yer verilmiştir. Ancak genel olarak bireysel konular işlenmiştir.
ÖNEMLİ: Mazmun: Divan edebiyatındaki kalıplaşmış sözlerdir. Bu sözler bütün şairler için aynı şeyi ifade eder.
Gül; sevgili
Bülbül; aşık
Kirpik; ok
Gamze; bakış vb…
Gazel Nazım Biçiminin Özellikleri
Aşk, tabiat, sevgi, özlem, aşkın verdiği ıstırap gibi duyguların belli kalıplar içerisinde şiire dökülmesine gazel denir.
1. Arap edebiyatında ortaya çıkmış, Türk edebiyatında ise ilk kez Anadolu Selçukluları döneminde kullanılmıştır.
2. İlk yıllarda Arap ve İran etkisi olsa da daha sonra kendine has gazeller kaleme alınmaya başlanmıştır.
3. Gazel, divan şiirinde en çok sevilen ve kullanılan nazım biçimlerinden biridir.
4. Konusunun lirik olması ve beyit sayısının az olması bu nazım biçimini en çok kullanılan biçimlerden biri haline getirmiştir.
5. Fuzuli, Baki, Şeyhülislam Yahya, Nabi, Nedim ve Şeyh Galip bu türün en önemli şairleridir.
6. Beyit sayısı en az 5 en fazla 15 beyittir.
7. Kafiye şeması aa, ba, ca, da, ea …. şeklindedir.
8. Gazelin ilk beytine matla, son beytine makta, en güzel beytine beytü’l gazel veya şah beyit denir.
9. Bir gazelin bütün beyitleri aynı söyleyiş güzelliğine sahipse bu şiire yek-ahenk, bütün beyitleri aynı konuyu işliyorsa bu gazellere de yek-avaz gazel denir.
10. Gazellerde sanatlı ve süslü bir söyleyiş vardır.
11. Mazmun adı verilen kalıplaşmış sözlerle birlikte soyut ifadelere yer verilir.
Konularına Göre Gazeller
1. Âşıkane gazel: Aşktan duyulan mutluluğu, sevgilinin güzelliğini, aşkın verdiği ıstırabı, acıyı işleyen gazellerdir. Fuzuli, bu türün en başarılı sanatçılarıdır.
2. Rindane gazel: Hayata karşı ilgisizlik, dünyanın gelip geçiciliği, yaşamdan zevk alınması gerektiğini ifade eden gazellerdir. En önemli temsilcisi Baki’dir.
3. Şûhane gazel: Aşkın güzelliğini ve kadını anlatan gazellerdir. Eğlence şiiri olarak adlandırılır. En önemli temsilcisi Lale Devri şairi Nedim’dir.
4. Hikemî gazel: Özdeyiş niteliğindeki sözlerden oluşan öğretici (didaktik) gazellere denir. Bu türün en önemli temsilcisi Nabi’dir.
Ahmedi (1334 – 1413)
Asıl adı Taceddin İbrahim olan şair, 14. yüzyıl edebiyatında en çok eser veren sanatçıdır.
Divan edebiyatının kurulup yaygınlaşmasında büyük katkıları olmuştur.
Şair, tıp, matematik ve İslami ilimlerde son derece iyi bir eğitim almıştır.
Kaside ve gazelleriyle bilinse de birçok konuda eserler kaleme almıştır.
Türkçeyi son derece iyi kullanan sanatçı aruz ölçüsüne ve Divan şiiri tekniğine son derece hakimdir.
Eserleri:
Divan: (8.000 beyti aşmaktadır.)
İskendername: (8250 beyit)
Cemşid ü Hurşit: (5.000 beyit)
Tervihü’l-Ervah
Mirkatü’l Edeb
Baki (1526 – 1600)
16. yüzyıl Divan şiirinin en önemli şairlerinden biridir. Hocası Mehmet Efendi için kaleme aldığı “Sümbül Kasidesi” ile tanınmaya başladı. Gazel şairi olarak tanındı. Şiirlerinde tasavvufi değil, beşeri aşka önem verdi. Biçim açısından kusursuz şiirler yazdı. Duru ve temiz bir Türkçe kullandı.
* Divan edebiyatının “Sultanu’ş Şuara’ (şairler sultanı) unvanına sahip şairidir.
* Çok iyi bir eğitim görmüş müderris olmuş ama hayalindeki Şeyh-ül İslamlığa ulaşamamıştır.
* Şiirlerinde sözcük kullanımında bir kuyumcu titizliğiyle hareket etmiştir.
* Mesnevi nazım biçimini hiç kullanmamıştır.
* Tasavvufla hiç ilgilenmemiştir.
* Kanuni’nin ölümü üzerine yazdığı “Kanuni Mersiyesi” önemlidir.
* Kanuni Mersiyesi: Şairin, Kanuni’nin ölümünden duyduğu üzüntüyü dile getiren bir şiiridir.
* Fezail-i Mekke: Mekke’nin faziletlerinin anlatıldığı, çeviri bir yapıttır.
Önemli: Kanuni Mersiyesi; Terkib-i bent biçiminde yazılmıştır.
Kaside Nazım Biçiminin Özellikleri
1. Divan şiirinde din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılan şiirlerdir.
2. Kasidelerin beyit sayısı 31-33 ile 99 arasında değişir.
3. Kasideler Arap edebiyatında ortaya çıkmış; oradan İran edebiyatına, İran edebiyatından da Türk edebiyatına geçmiştir.
4. Türk edebiyatında ilk örnekleri 13. yüzyılda görülür.
5. Kasideler kendi içinde birbirinden farklı bölümlerden oluşur.
6. Bu nazım biçiminin en önemli temsilcisi 17. yüzyıl şairi Nefi’dir.
7. Gazelde olduğu gibi ilk beytine matla, son beytine de makta denir. En güzel beytine ise beytü’l kasid denir. Şairin adının geçtiği beyte ise taç beyit denir.
8. Kasidelerin kafiye düzeni aa, ba, ca, da, ea… şeklindedir.
9. Aruzun her kalıbıyla yazılabilir. İlk beyitte kullanılan aruz kalıbı diğer beyitlerde de aynı şekilde kullanılır.
10. Kasideler işledikleri konulara ve rediflerine göre isimlendirilirler.
Konularına Göre Kasideler
· Tevhid: Allah’ın birliği anlatılır.
· Münacaat: Allah’a yalvarıp yakarmayı konu edinir.
· Naat: Peygamber Efendimizin övüldüğü bölümdür.
· Hicviye: Toplumun aksayan yönlerini ve önde gelenlerini eleştirmek amacıyla yazılan şiirlerdir.
· Methiye: Kasidelerin asıl konusunun işlendiği bölüm olup sunulan kişinin övüldüğü bölümdür.
· Fahriye: Şairin kendi sanatını övdüğü bölümdür.
Kasidenin Bölümleri
Nesib (Teşbib): Giriş bölümüdür. Kasideler bu bölümde ele alınan konuya göre adlandırılır. Bazı kasideler ise tekrarlanan son sözcüğe göre adlandırılırlar. Örnek: Su kasidesi gibi.
Girizgâh: Asıl konuya geçiş bölümü olup birkaç beyitten oluşur.
Methiye: Asıl bölümdür. Dönemin önde gelen kişilerini övmek amacı taşır. Padişah gibi…
Tegazzül: Kaside içinde gazel yazma bölümüdür. Kasidenin ölçüsüne ve uyağına göre araya sıkıştırılan gazel parçasıdır.
Fahriye: Abartılı bir dil kullanarak şair, kendi sanatının büyüklüğünü anlatmaya çalışır. Şairin kendini övdüğü bölümdür.
Dua: Şairin, kasideyi yazdığı kişi ve kendisi için Allah’tan yardım ve şefaat dilediği bölümdür.
Fuzuli (1495 – 1556)
Eserleri:
Arapça, Farsça, Türkçe Divan
Leyla ile Mecnun, Beng ü Bade,
Sohbetü’l Esmar,
Hadikatü’s Süeda
Heft-cam (Sakiname)
Sıhhat u Maraz,
Rind ü Zahid
Enisü’l Kalb
Şarkı Nazım Biçiminin Özellikleri
1. Divan şiirinde Türkler tarafından kazandırılan bir nazım biçimidir. (Tuyuğ ve Şarkı)
2. Genellikle 4 dizelik benlerden oluşmakta ve bestelenmeye uygun bir şekilde yazılmaktadır.
3. “Meyan” adı verilen 3. dize anlam bakımından şarkının en yoğun mısrasıdır.
4. Şarkının dördüncü dizesine “nakarat” denir. Bestelenmek amacıyla yazılan murabbalar da şarkı olarak kabul edilir.
5. Aşk, sevgili, eğlence, kadın, ayrılık gibi konular işlenmektedir
6. Bu türün ilk örneklerini Naili verse de en önemli temsilcisi Lale Devri sanatçısı Nedim’dir. Şeyh Galip, Enderunlu Fazıl, Enderunlu Vasıf gibi şairler de bu türü kullanmışlardır.
7. Kafiye düzeni aaaa-bbba-ccca, abab-cccb-dddb veya axax-bbbx-cccx şeklindedir.
8. Şarkı nazım biçimi Necati ile başlayan Mahallileşme akımının özelliklerini taşır.
9. Bu nazım biçiminde Nedim tarafından kullanılan İstanbul Türkçesi şiir dili haline gelmiştir.
10. Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatında Yahya Kemal Beyatlı şarkı nazım biçimiyle önemli şiirler yazmıştır.
ÖNEMLİ: Bir dörtlüğün şarkı olabilmesi için 2. ve 4. dizelerinin nakarat olarak kullanılması gerekir.
Nedim (1681 – 1730)
* “Malumdur benim sühanım mahlas istemez” diyerek şiirdeki ustalığını öven Nedim, Lale Devrinin en büyük şairidir.
* “İstanbul şairi” olarak bilinir. (Yahya Kemal ile birlikte)
* İyi bir eğitim almış, Arap ve Fars dilleri ile edebiyatlarını öğrenmiştir.
* Şiirlerinde din dışı konular olan zevk ve eğlence yaşamını, kadınları ve İstanbul’un güzelliklerini ele almıştır.
* Halk edebiyatındaki türkü ve koşmanın güzelleme türüne benzeyen şarkıları edebiyatımıza kazandırmıştır.
* Hece ölçüsünü kullanarak yazdığı bir türküsü bulunmaktadır.
* Halk deyimlerini kullanan şair, son derece sade bir dil kullanmış, Mahallileşme akımının en önemli temsilcisi olmuştur.
* Divan şiirine günlük yaşamı getiren şair, en çok gazel türünde başarılı olmuştur.
* Lale Devri sanatçısı olan Nedim, bu dönemde çıkan Patrona Halil isyanında yakalanma korkusundan dolayı sarayın damına çıkmış ve oradan düşerek vefat etmiştir.
* Nedim’in bir Divan’ı bulunmaktadır.
Destan
Sözlü edebiyat ürünleri içerisinde yer alan milletleri derinden etkileyen olayları anlatan edebi eserlere destan denir.
Destanın Özellikleri
Dünya Edebiyatındaki Doğal Destanlar
Halk arasında ortaya çıkan anonim ürünlerdir. Bunlar genellikle daha sonra bir şair tarafından derlenip düzenlenmiştir. Bu türe örnek olarak şu destanları sıralayabiliriz.
– Gılgamış – Sümer: Bilinen ilk destandır. Gılgamış adlı kahramanın Hükümdarlığa giden yolu anlatılır.
– İlyada, Odysseia – Yunan (Homeros): Troya Savaşı’nın anlatıldığı destanlardır.
– Kalevela – Fin: Finlilerin erdemleri ve bilgeliklerini ele alan bu destan Finlilerin doğaya karşı verdiği mücadele ele alınır.
– Nibelungenlied – Alman: Hun-Germen savaşları anlatılmaktadır.
– Ramayana, Mahabharata – Hint: Hintlerin savaşlarını ve çıkardıkları kahramanları ele alır.
– La Cid – İspanyol: İspanyolların milli kahramanı Rodrigo’nun Müslüman Araplarla mücadelesi anlatılmaktadır.
– Chanson de Roland – Fransız: Müslümanlarla yapılan savaşlar anlatılmaktadır.
– Şinto – Japon: Japonların özgürlük mücadelesi ele alınır.
– Şehname – İran (Firdevsi): Alp Er Tunga ile benzerlik gösterir. İran Turan Savaşları ve Büyük İskender’in İran’ı işgali anlatılır.
– İgor – Rus: Ruslarla Kıpçak Türkleri arasında yapılan savaşları anlatır.
Homeros
Efsane Nedir?
Çoğu zaman olağanüstü olaylara dayanan, inandırıcılık özelliğine sahip anonim olarak aktarılan, kaynağını geçmişten alan, kişi, yer ve olayları konu alan ortak halk anlatılarına efsane denir.
Efsanelerin Özellikleri
Destan ile Efsanenin Farkı
Doğal Destan Nedir?
Anonim (toplumun ortak malı) olarak birtakım olaylar neticesinde oluşan destanlardır. Bu destanların söyleyeni belli değildir. Ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa sözlü olarak aktarıldıktan sonra yazıya geçirilmişlerdir.
Doğal Destanların Özellikleri
Türk Edebiyatında Destan
Destanlar diğer edebiyatlarda olduğu gibi Türk edebiyatında da başlangıç eserleri olarak kabul edilir. Toplumları derinden etkileyen (deprem, bulaşıcı hastalık, kıtlık, yangın, savaş, göç vb.) olayların anlatıldığı manzum hikâyelerdir.
Toplumun ortak değerleri ve bilinçaltının, istek ve beklentilerinin idealleştirilmesiyle oluşturulan destanlar, ortak bir görüş etrafında birleşmesini ele alır.
Türk destanlarında evrenin yaratılışı, kuvvet, kahramanlık, savaşçılık özellikleri, toplumsal felaketler, Türk milletinin doğuşu, zaferler ve yenilgiler gibi konular ele alınmıştır.
Türk destanlarından sadece Kırgızlara ait olan Manas destanı günümüze kadar ulaşabilmiştir. Diğer destanlar ise 2. evre olan yayılma evresinde kalmıştır.
Türk destanlarının kaynakları olarak Arap, İran ve Çin kaynakları gösterilmektedir. Türk destanları Türklerin tarihi ve coğrafi çok boyutluluğuna göre şekillenmiş ve bu çerçevede ağızdan ağıza aktarılarak toplumlar arasında yaygınlaşmıştır.
İslamiyet Öncesi Türk Destanları
1. Altay – Yakut Dönemi
* Yaratılış Destanı: Dünyanın Tengri Kayra Han tarafından yaratılmasını konu edinir.
2. Sakalar (İskitler) Dönemi
a) Alp Er Tunga Destanı: Türk – İran savaşlarında Alp Er Tunga’nın yiğitliklerini, savaşlarını anlatır.
Önemli: Konu olarak Firdevsi’nin yazdığı Şehname ile aynıdır. Alp Er Tunga’nın bu destandaki karşılığı Efrasiyap’tır.
b) Şu Destanı: Makedon kralı Büyük İskender’le Türkler arasındaki savaşı ve Türk hakanı Şu’nun devletini bu savaşta nasıl koruduğunu anlatır.
3. Hun Dönemi
Oğuz Kağan Destanı: Hun hükümdarı Mete’yi ve onun yaşamını anlatan bir destandır. Oğuz Kağan’ın yaşamı çerçevesinde geçen olağanüstülüklerle dolu hayatı ve savaşları anlatılır.
4. Göktürk Dönemi
a) Bozkurt Destanı: Göktürklerin katledilişini ve bu mücadeleden kurtulan küçük bir çocuğun dişi kurt tarafından kurtarılışı ile dişi bir kurttan türeyişi anlatır.
b) Ergenekon Destanı: Bir savaşta yenilen ve Ergenekon denilen dağa sığınan ve orada 400 yıl yaşadıktan sonra orada bir demir dağı eritip intikamlarını almalarını anlatan bir destandır.
5. Uygur Dönemi
a) Türeyiş Destanı: Uygurların bir erkek kurttan türeyişi anlatılır.
b) Göç Destanı: Uygur Türklerinin “Yâda” denilen bir sihirli taşı Çinlilere vermesiyle yaşadıkları kıtlıklar neticesinde anayurtlarından göçünü anlatır.
İslamiyet’in Kabulünden Sonra Oluşan Türk Destanları
1. Satuk Buğra Han Destanı
2. Manas Destanı (İslami dönem ilk Türk destanı)
3. Cengiz Han Destanı
4. Timur ve Edige Destanı
5. Battal Gazi Destanı
6. Danişmend Gazi Destanı
7. Köroğlu Destanı
8. Sarı Saltuk Destanı
Yapma Destanlar
Olağanüstülüklerin çok az olduğu, toplumu derinden etkileyen bir olayın doğal destanlara benzetilerek bilinen bir yazar tarafından kaleme alınmasına yapma destan denir.
Dünya Edebiyatındaki Yapma Destanlar
Türk Edebiyatında Yapma Destanlar
Türk Edebiyatında Yapay Destanların Özellikleri
Dünya Edebiyatında Roman
Realist roman örnekleri:
Balzac – Goriot Baba
Flaubert – Madam Bovary
Dostoyevski – Suç ve Ceza
Henry James – Bir Kadının Portresi
Nikolay Vasilyeviç Gogol (1809 – 1852)
Realist edebiyatın önde gelen sanatçıları arasında yer alan Gogol, Ukrayna’da doğmuştur. Eserlerinde “Puşkin’in etkisinde kalan yazar, ilk hikâyelerini “Dilanka Yakınlarındaki Çiftlikte Akşam Toplantıları” adlı eserde toplamıştır. Halk hikâyeleri geleneğinden, günlük yaşamdan ve sıradan kişilerden etkilenerek oluşturduğu “Mirgorod ve Arabeski” adlı eserleriyle hızla tanınmaya başlamıştır.
Yazarın en önemli eserleri zaman zaman mizahi bir anlatıma da yer verdiği ve döneminin yoksulluğunu, yozlaşmış siyasi yapısını anlatmaya çalıştığı “Ölü Canlar ve Taras Bulba” adlı romanlarıdır.
Önemli Eserleri:
Hikâye: Eski Zaman Beyleri, Portre, Masallar, Fayton, Palto
Roman: Taras Bulba, Ölü Canlar
Tiyatro: Bir Evlenme, Müfettiş, Bir Delinin Hatıra Defteri, Dava, Evlenme
Tanzimat Edebiyatında Roman
Tanzimat Fermanı ile birlikte Batı’ya açılmaya başlayan Osmanlı sanatçıları özellikle Fransız edebiyatının etkisinde kalarak yaklaşık 600 yıl boyunca etkili olan divan şiirinin yerine yeni bir edebiyat arayışı içine girdiler. Bu çerçevede yönünü Batı’ya çeviren Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmet Mithat Efendi gibi sanatçıların yaptıkları çalışmalarla Tanzimat Edebiyatı Dönemi oluşmuştur.
Tanzimat Edebiyatı Türk edebiyatında birçok ilkin görüldüğü dönemdir. Bu dönem, özellikle roman, tiyatro, hikâye, makale gibi türlerin Batı edebiyatındaki örneklerinin verilmesi açısından önemli bir yer tutar.
Türk edebiyatına Tanzimat ile birlikte giren romanın ilk örnekleri çeviri yoluyla gerçekleşmiştir. Yani roman, Türk edebiyatına çeviri yoluyla girmiştir. 1862 yılında Yusuf Kamil Paşa’nın Fransız yazar François Fenelon’dan yaptığı Telemak adlı eser ilk çeviri romandır.
Tanzimat Edebiyatında Yapılan Çeviri Romanlar
Tanzimat Dönemi Romanının Özellikleri
Tanzimat Romanı Teknik Açıdan Neden Kusurludur?
Tanzimat romanında sanatçıların eserlerinde;
I. kişiliklerini gizlememeleri,
II. taraf tutmaları,
III. gereksiz tasvirler ve bu tasvirlerde acemilik yapmaları,
IV. romanın akışını keserek halka bilgi vermeye çalışmaları
gibi nedenlerden dolayı teknik açıdan kusurlu romanlar kaleme almışlardır.
Tanzimat Döneminde Batı’dan Gelen Romanın Gelişimi
Tanzimat Döneminde roman iki yolla gerçekleşmiştir.
1. Ahmet Mithat Geleneği: Bu anlayışta Ahmet Mithat Efendi, Batılı hikâye ve romanla Türk halk hikâyelerini birleştirmeye çalıştığı yoldur. Sanatçı, halk hikâyeciliğinden ve meddah geleneğinden etkilenerek modern bir halk hikâyeciliği geleneğini oluşturmak istemiştir.
Ahmet Mithat’ın romancılık anlayışının temelinde halkı eğitmek olduğu için daha çok halk kültürüne yakın anlayışları kullanmıştır. Bu anlayış da Ahmet Mithat’ı popüler roman anlayışının en önemli temsilcisi yapmıştır.
2. Namık Kemal Geleneği: Bu anlayış ise yönünü tamamen Batı’ya çeviren bir anlayıştır. Batılı roman tekniği kullanılmaya çalışılmıştır. Tanzimat romancılarının hemen hemen hepsi Namık Kemal’in yöntemini kullanmaya çalışmış ve Batılı romanlar yazmaya çalışmışlardır.
Önemli: Ahmet Mithat Efendi, popüler romanının temsilcisidir. Namık Kemal ise, edebi (sanatkârane) romanın temsilcisidir.
Alafranga Tip Nedir?
Tanzimat romanında sıklıkla işlenen tiplerden biridir. Batı özentisi içerisinde yer alan mirasyedi tiplerin kendi kültürlerinden uzakta, Batılı bir yaşam tarzını benimsemiş bir şekilde ele alınmasıdır. Ahmet Mithat Efendi’nin Felatun Bey ile Rakım Efendi romanındaki Felatun Bey ve Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası adlı romanındaki Bihruz Bey, alafranga (züppe) tipi olarak karşımıza çıkar.
Tanzimat Döneminde Roman Türünde Verilen İlkler
Recaizade Mahmut Ekrem (1847 – 1914)
Recaizade Mahmut Ekrem ile Muallim Naci Arasındaki Tartışma
Recaizade Mahmut Ekrem ile Muallim Naci arasındaki eski-yeni tartışması bu dönemin en önemli tartışmasıdır. Eski-yeni tartışması Zemzeme-Demdeme veya kafiye tartışması olarak da adlandırılmaktadır.
Bu tartışmanın kaynağı “Kafiyenin göz için mi yoksa kulak için mi?” sorusunun cevabından ortaya çıkmıştır. Recaizade Mahmut Ekrem ve taraftarları kulak içindir, Muallim Naci taraftarları ise göz içindir, anlayışını benimsemişlerdir. Bu tartışa yenilikçilerin zaferiyle sonuçlanmıştır.
Önemli Eserleri
Şiir: Nağme-i Seher, Yadigâr-ı Şebâb, Zemzeme I-II-III, Pejmürde, Nijad Ekrem (Oğlunun ölümü üzerine yazmıştır.
Hikâye: Saime, Muhsin Bey yahut Şairliğin Hazin Bir Neticesi, Şemsa
Tiyatro: Afife Anjelik (İlk romantik dram), Atala, Vuslat, Çok Bilen Çok Yanılır
Eleştiri: Takdir-i Elhan, Zemzeme III Mukaddimesi,
Roman: Araba Sevdası (İlk realist roman)
Servetifünun Dönemi’nde Roman
Tanzimat ile birlikte Batı’ya olan yöneliş bu dönemde giderek hızlanmıştır. Özellikle Batı’yı yakından tanıyan bu dönem sanatçıları roman anlayışında da son derece modern romanlara imza atmışlardır. Tanzimat Dönemi’nde görülen teknik kusurlar bu dönemde giderilmiştir.
Servetifünun Romanının Özellikleri
Servetifünun Dönemi’nin Önemli Romanları
Servetifünun Sanatçılarının Karamsar Bakış Açısına Sahip Olmalarının Nedenleri
Karamsar anlayışın oluşmasında üç neden olduğu görülmektedir.
Birinci neden, bu dönem sanatçıları özellikle dönemin siyasi baskılarından dolayı melankolik bir anlayışa bürünmüşlerdir. Özellikle II. Abdülhamit Dönemi’nde görülen İstibdat (Baskıcı) Yönetimi anlayışından dolayı bireysel konuları işlemişlerdir.
İkinci neden, etkilendikleri Fransız sanatçılarıdır.
Üçüncü neden ise kişisel özellikleridir. Hassas kişilikler ve melankolik bir anlayışa sahip bu dönem sanatçıları kendilerini içinde bulundukları sosyal çevreden soyutlamaya çalışmışlardır.
Mehmet Rauf (1875 – 1931)
İstanbul’da doğan sanatçı asker kökenli sanatçılardandır. Askeri okulda okurken edebiyata ilgi duymuştur. Servetifünun romanının en büyük ikinci sanatçısıdır. (En Önemlisi Halit Ziya Uşaklıgil’dir.)
Servetifünun dergisinde yayımlanan “Eylül” adlı ilk psikolojik roman ile adından söz ettirmiştir. Bu yalın ve basit bir şekilde kurgulanmış aşk romanında roman kahramanlarının psikolojik durumlarını son derece canlı bir şekilde aktarmayı başarmıştır.
Mehmet Rauf, kendi döneminin sanatçılarına göre daha sade bir dil kullanmaya çalışmıştır. Halit Ziya’dan etkilenen sanatçının Eylül romanı dışında mensur şiir (düzyazı şeklinde yazılan şiir) türünde kaleme aldığı “Siyah İnciler” adlı eseriyle tanınır.
Önemli Eserleri
Roman: Eylül, Ferda-yı Garam, Genç Kız Kalbi, Karanfil ve Yasemin, Define
Hikâye: Kadın İsterse, Âşıkane, Bir Aşkın Tarihi, Son Emel, Pervaneler
Tiyatro: Sansar, Pençe Cidal
Mensur Şiir: Siyah İnciler
Milli Edebiyat Dönemi’nde Roman
1911 ile 1923 yıllarını kapsayan Milli Edebiyat Dönemi, Osmanlı Devleti’nin son yıllarına denk gelir. Bu dönemde Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları, 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı dönemlerini kapsayan çalkantılı bir dönemdir.
Bu dönemde özellikle Servetifünun anlayışında görülen ağır dil ve bireysel temalar yerine sade bir dil anlayışı ve toplumsal konulara yönelme benimsenmiştir.
Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları, 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı gibi ağır savaşların yaşandığı bu dönemde “Romancı yaşadığı toplumun aynasıdır.” anlayışına bağlı olarak toplumsal meselelere yönelen Milli Edebiyat sanatçıları, romanlarda da bu anlayışa bağlı kalarak eserler yazmışlardır.
Milli Edebiyat Dönemi Romanının Özellikleri
Milli Edebiyat Dönemi’nin Önemli Romancıları
Halide Edip Adıvar (1884 – 1964)
Önemli Eserleri:
Roman: Handan, Yeni Turan, Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye, Sinekli Bakkal, Kalp Ağrısı, Zeyno’nun Oğlu, Yolpalas Cinayeti, Tatarcık, Sonsuz Panayır…
Hikâye: Harap Mabetler, Kubbede Kalan Hoş Seda, Dağa Çıkan Kurt
Anı (Hatıra): Mor Salkımlı Ev, Türk’ün Ateşle İmtihanı
Tiyatro: Kenan Çobanları, Maske ve Ruh
ÖRNEK SINAVLAR 10.SINIFLAR
1- TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 2. DÖNEM 1. YAZILI SORULARI
2- TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 2.DÖNEM 1. YAZILI SORULARI
3- TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI 2. DÖNEM 1. YAZILI SORULARI